- Makaleyi Paylaş
- Facebook'ta Paylaş
- Twitter'da Paylaş
- 08 Ağustos 2020, Cumartesi 9:31
- 618 kez okundu
Yaşlı hanım hastamız “İstemiyorum. Perdelerin kapanmasını istemiyorum. Pencere bahçeye bakıyor, üstelik 4. kattayız. Kimsenin içeriyi göreceği yok. Lütfen perdeleri kapatmayın” diye söyleniyordu.
O gece yattığı koğuştaki diğer hastalar perdeleri kapattırmadığı için servis hemşiremizden yardım istemiş, hastamızı ikna edemeyen hemşiremiz de sorunu bana iletmişti. Odadaki diğer iki hasta pencere kenarında yatmakta olan hastamızın perdelerin kapanmaması yönündeki ısrarını anlamamış biraz da öfkelenmişti.
Odaya neden girdiğimi anlayan hastamız ağzımı açmadan “perdelerin kapanmasını istemiyorum, lütfen ısrar etmeyin” diyerek karşılamıştı beni. İkna olacak gibi görünmüyordu. Yatağının kenarına oturup sakinleştirmeye çalıştım. Odadaki diğer hastaların isteğini de ileri sürerek hiç olmazsa tül perdeyi çekmeye razı ettim. Pek içine sinmemişti ama oyunun kuralına göre oynanması gerektiğinin de farkındaydı. Odada gerginlik sürüyordu. Yanlarında kalıp konuşturup sakinleştirmeyi düşündüm. Hastamızın ziyarete gelen çocukları ve torunları olduğunu hatırlayıp, onları sordum. Özellikle torunlarından söz etmeye başlayınca yumuşadığını, yüzünün güldüğünü fark ettim. Oğlu ve kızının çok çalıştığından, kendi çocukları ile ilgilenmeye zaman kalmadığından yakındı.
– Evde herkes çalışıyor. Büyük torunum okuldan eve geldiğinde karşılayan kimse olmuyor. O kocaman evde tek başına ne bulursa onunla karnını doyurup televizyonun karşısına oturuyor. Garibimin önüne sıcak yemek koyup sırtını sıvazlayacak, saçını okşayacak biri bile yok yanında.
“Ama modern hayat hep böyle. Hayat hızlı ve herkes meşgul, ne yapacaksınız? Bütün büyük kentlerde bu sorunlar yaşanıyor sanırım” diye üsteledim. Omuzlarını silkti. Doğrulup yastığını düzeltti. Sonra yine o öfkeli gözlerle baktı.
– Modern hayatmış, sevsinler. İnsanı yalnız bırakan, başkalarından uzaklaştırıp içine kapanmasına yol açan modernliği ne yapayım? Herkes yalnız, çocuklar bile yalnız görmüyor musunuz? Kimse kimsenin derdini bilmiyor, bilse bile kulağının üstüne yatıp görmezden geliyor. Anlatmaya çalışsan yaşama telaşından kimsenin durup dinlediği de yok.
– Nasıl bir yalnızlık bu sözünü ettiğiniz?
Her ne kadar konu ilgimi çekse de gerçekte, hastamızı biraz daha konuşturup sakinleştirmeyi ve böylece odadaki gergin havanın bir ölçüde giderilmesini amaçlamıştım.
– Doktor bey oğlum, yıllar içinde azar azar öyle şeyleri yitirdi ki insanlar, evlerine kapandıkları yetmedi, şimdilerde kendilerine de kapanmalarını bekliyorlar.
Sonra çocukluğunu, insanların bahçeli konu komşunun birbirini görebildiği evlerde yaşadığı yılları anlattı. Konu odadaki diğer hastaların da ilgisini çekmiş, az önceki hırlaşmayı unutup hastamıza kulak kabartmışlar dı.
– Önce bahçeler otopark oldu. Apartman hayatı, modern yaşam dedik bahçenin çamurundan kurtulduk diye kandırdık kendimizi. Herkes evlerine çekildi. Kimse kimseyi görmez, duymaz oldu.
– Peki sonra?
– Sonra sıra balkonlara geldi. Balkonları kapatıp eve kattılar. İş yerleri de balkonsuz oldu. Dışarının tozundan kirinden kurtulduk diye kandırdık yine kendimizi. Konu komşuya, gökyüzüne, dünyaya açılan balkonlar da gitti elimizden. Yetmedi sıra pencerelere geldi. Tül perdeydi, güneşlikti, kalın perdeydi derken pencereler de örtüldü. Jalûzi, panjur stor derken pencereler kapandı. Onca para döktüğümüz perdelerimize bakıp “ne güzel oldu” diye avunduk. Güneş görmeyen, gün ışığı gibi yanan lambalarla aydınlatılan iş yerlerine, evlere kavuştuk. Her şey yavaş yavaş oldu. Modernleşiyoruz diye tüm bunları sineye çektik.
– Peki ya şimdi?
– Görmüyor musunuz? Herkes içine kapandı. Bahçesi balkonu olmayan pencereleri örtülü o çok modern evlerde dışarıyla tek bağlantısı televizyon olan insanlara dönüştük. Gerçi biraz daha okumuş olanların internet ve cep telefonları da var ama yalnızlık aynı yalnızlık. İnsanları içine kapatıp yalnızlaştırdılar. Şimdi sadece bakmaları istenen yöne, televizyona bakıp orada izledikleri dünya ile yetinmelerini orada yaşayıp tüketmelerini, sadece tüketmelerini bekliyorlar. Dedim ya modernlikmiş, sevsinler…
Odadaki hastalardan biri televizyonun sesini önce kıstı, sonra da kapattı. Diğer hastamız dayanamayıp “Durum bu kadar mı kötü?” diye sordu. Bizimki gülümsedi duvarda asılı olan manzara resmini gösterdi.
– Kimileri durumun farkında. Duvarlarına resimler asıp ara sıra da olsa başka yöne bakmayı, resimlerin içine dalıp hayaller kurmayı veya kitap okuyarak kendini avutmayı başarabiliyor. Ama ben çocuklar için, torunlarım için kaygılıyım. Hangi çocuk gökyüzündeki bulutlarla veya oyun oynadığı halının üstündeki desenlerle hayaller kurmamış, oyunlar oynamamıştır? Öyle bir kapandık ki hayata, şimdi ne o halılar var, ne de çocuklarımızın görebileceği gökyüzü. Varsa yoksa televizyon. Her şey hazır, hayaller bile. Hayal kurmayı bile çok görüyoruz, çocuklara.
Eliyle pencereyi gösterip “Bu yüzden istiyorum, penceremi. Hastane odasında bile olsa pencere örtülmesin, perdeler açık kalsın istiyorum. Gökyüzümü kaptırmayacağım bu yamyamlara” dedi.
Bu sözlerden sonra başucundan kitabını ve gözlüğünü aldı.
Odada az önceki gerginlikten eser kalmamıştı. İzin isteyip yanlarından ayrıldım. Ertesi sabah ve daha sonraki günlerde o odanın tüm perdelerinin açık olduğu dikkatimizden kaçmadı.
Üstelik hastamızın taburcu olmasına ve aradan geçen onca zamana karşın hiçbirimizin eli gitmedi o perdeleri kapatmaya.
Bir doktor ve hasta yalnız olmasa da yalnız olan hastasının yaşadıkları. Bize ne yaşadığımızı ve nasıl bir dünyanın içinde boğulduğumuzu göstermeye yetti bence. Bundan sıyrılmanın bir yolu var mı yada bizler bu yolu bulabilir miyiz orası muamma işte…..
MAKALEYE YORUM YAZIN

-
16.01.2021 Mimar Sinan ve Su
-
09.01.2021 Babalık İşte Böyle Birşey
-
02.01.2021 Gül Babaa
-
26.12.2020 Su Felsefesi
-
19.12.2020 Ekmek Fırını
-
12.12.2020 Cömert Fakir
-
05.12.2020 Allah Rızası
-
28.11.2020 Yalan Söylemeyen Çocuk
-
21.11.2020 Altın Kesesi
-
14.11.2020 Bana Bir Deve Ver
-
07.11.2020 ALAY ETMENİN CEZASI
-
31.10.2020 Huzur ama nasıl
-
24.10.2020 Hırsız Evliya
-
17.10.2020 Bozmak yerine yapmak
-
10.10.2020 Bir Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Var
-
03.10.2020 ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER
-
26.09.2020 Doğru yoldan ayrılmamak
-
19.09.2020 HABİB BABA
-
12.09.2020 Sihir ve Büyü
-
05.09.2020 Beyaz At ve Hükümdar
-
29.08.2020 Vakti Saati Gelince Olur
-
22.08.2020 Hangi Peygamberin Kızısın?
-
15.08.2020 Japon Çocuk ve Ustası
-
25.07.2020 Bakış Açısı
-
18.07.2020 Kader
-
11.07.2020 Yaşlı Adam ve Gürültücü Öğrenciler
-
04.07.2020 Hz. Peygamberimizin Hayvanlara Hassasiyeti
-
27.06.2020 Yetimin Malı
-
20.06.2020 ONLAR BİR NİMET…
-
13.06.2020 İYİYLİK
-
06.06.2020 Yoksul ve Zengin
-
30.05.2020 Fatih Sultan Mehmed
-
23.05.2020 Farklı bayram
-
16.05.2020 Kırlangıç’ın hikayesi
-
09.05.2020 Kibirli fare ile sabırlı deve
-
02.05.2020 PAYLAŞMA ZAMANI
-
25.04.2020 Hüzün ve sevinç
-
18.04.2020 Her işte bir hayır vardır
-
11.04.2020 Gıybet ve dedikodu
-
04.04.2020 KUL HAKKI
-
28.03.2020 Temizlik
-
21.03.2020 Takdir topladı
-
14.03.2020 Temizlik
-
07.03.2020 Şikayet etmek
-
29.02.2020 Kibir
-
22.02.2020 Bir dakika değil, 60 yıl
-
15.02.2020 Gerçekten ne istiyoruz
-
08.02.2020 Gerçek sevgi
-
01.02.2020 GIYBET
-
25.01.2020 Kibirin zararı
-
18.01.2020 Öfkeye Yenilmemek
-
11.01.2020 Nasıl bakarsan öyle görürsün
-
04.01.2020 Hangisini beslersem o kazanır
-
28.12.2019 Buğday ve Yulaf tohumu
-
21.12.2019 Hayatın anlamı
-
14.12.2019 Başımıza gelebilecek en güzel şey-2
-
07.12.2019 Başımıza gelebilecek en güzel şey - 1
-
30.11.2019 İKİ KÜS KARDEŞ
-
23.11.2019 KABAGIN SAHİBİ
-
16.11.2019 Tilki kuyruğu yasası
-
09.11.2019 Kınadığın şeyle sınanırsın
-
02.11.2019 İKİ BARDAK SU
-
26.10.2019 Farklı Bakmak
-
19.10.2019 Bakış açısı
-
12.10.2019 Kendini geliştirmek
-
05.10.2019 Elindekilerle yetinme…
-
28.09.2019 Sevgi Üzerine
-
21.09.2019 Nasipsizlik
-
14.09.2019 Neye ve kime harcıyoruz zamanımızı!..
-
07.09.2019 Kişiliğin Önemi Üzerine
-
31.08.2019 KUL HAKKI
-
24.08.2019 Zenginlik ve fakirlik
-
17.08.2019 Burnundan kıl aldırmayanların başı çok ağrır…
-
10.08.2019 Kurban Bayramı ve Önemi
-
03.08.2019 Merhaba değerli okurlar...