Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2459.1
  • BIST
    9798.61
  • BTC
    64430.67$

VEFA ? SADAKAT (1)

07 Kasım 2016, Pazartesi 07:49

Meyil etme bu dünyaya

Hiç kimseye etmez vefa

İbret değil mi bu bize

Kani Muhammed Mustafa     

                              Yunus

Vefa, sadakat, kadirşinaslık, bunların hepsi; büyük veya küçük, görülen bir iyiliği, asla unutmamak manasına gelir. Müslümanların mayasında, mizaç ve karakterinde olması gere­ken bir haslettir. Vefasızlık ve nankörlük mümine asla yakışma­yan bir tavırdır.

 

Mekke’de kendi kavmine İslâm’ı kabul ettiremeyen ve bü­yük sıkıntılar çeken Allah Resülü, “şehir halkı kozmopolit olur, bir de şansımı etrafta dene­yeyim” düşüncesiyle Taif’e gitmiş, İslâm’ı anlatmış, onları hak ve hakikate çağırmış ama, onlardan da beklediği karşılığı bulamamış, büyük acılar ve üzüntüler ile Mekke’ye dönmüş, ama Mekke’liler O’nu şehre sokmamışlar­dır.

 

O günlerde Müslüman olmamasına rağmen Mut’ım b. Adiy isimli birisi haline acıyıp Efendimize “eman vermiştir”. O günkü anlayış; eman verilen kişiye yapılan saldırı ve hakaret, eman verene yapılmış kabul edilirdi. Bu ko­ruma sözü ile Resül evine girebilmişti. Aradan yıllar geçmiş, Mut’ım Bedir Sava­şında Müslümanlar tarafından öldürülmüş ve birçok müşrik esir olarak Medine’ye getirilmiştir. Mut’ım’in öldürüldüğünü duyan Hz. Peygamber, çok üzülmüş, mükedder olmuş ve ne kadar vefakâr olduğunu dile getiren şu sözleri söylemiştir:  “Mut’in sağ olsa da esirlerin hepsini karşılıksız benden istese hepsini serbest bırakırdım”([1])

 

Hz. Mevlânâ şöyle der: “Eğer garip bir köpek bir mahal­leye gelecek olsa, o mahalle köpekleri ona eziyet ederler ve derler ki; Seni besleyen sahibi­nin semtini bırakma, ondan yedi­ğin nimet hakkı için onun evini bekle, nankör olma, vefakâr ol.” (8022)

 

Karınca ağzına çok az miktarda bir su almış ve hızlı hızlı gidiyor. Nereye gittiğini soranlara; “Hz. İbrahimi Nemrut ateşe atacakmış, onu söndürmeye gidiyorum” demiş. “Bu sana göre mümkün mü?” demişler, o şöyle cevap vermiş; “mümkün değil, ama hiç olmazsa vefakârlığını gösterir, kimin tara­fından oldu­ğumu ortaya korum.”

 

Hayvanların daha vefakâr olduğuna dair birçok misaller var ama şu da çok enteresan: Bir kedi kendisini çok seven sahipleri­nin yanından alınıp, 3800 km. uzağa götürülmüş, ama o hayvan bu yolu kat edip tekrar eski sahiplerinin evine gelmiştir.([2]) Ama Peygamberimizin sevgili torunu Hz. Hasanın hanımı, kendisine vad edilen bazı dünyalıklar karşılığı, yıllarca aynı yastığa baş koy­duğu kocasını zehirleyip öldürebilmiştir.([3])

 

Paranın, mevki ve makamın kulları çok olur. Bir hükümet düşmüş, yeni bir hükümet kurulmuş, devir teslim töreninde ma­kam şoförü eski bakana hiç yüz vermiyor ve yeni bakana da alabildiğine izzet, ikram… “Yahu ayıp olu­yor, neye böyle yapı­yorsun?” demişler, adam; “ben inene değil, binene baka­rım” demiş.

Bunun gibi Fatih malum tahta çıkarılmış, ama bir müddet sonra tahtı tek­rar babasına bırakıp, Manisaya çekilmek duru­munda kalmış idi. Etrafındaki­lerden bazıları Edirneyi bırakıp Manisaya gelmekte gönülsüz davranmış, fakat bazı vefalı kişi­lerle berabar hocası Molla Hüsrev’de ısrarla Manisaya gelmek istemişler, Fatih; “sizde kalın” deyince Hocası; “hayır biz padi­şahımıza sul­tan iken de, şehzade iken de hizmet etmekten şeref duyarız” demişler ve onunla gelmişler, onun için Fatih bu in­sanları hayat boyu vefalarından dolayı çok sevmiş ve hatırlarını kırmamış.([4])

 

Dipnotlar:

1- İbrahim Refik, “Boğaziçi Notları 1”, Albatros Yay. İst. 2001, s.111.

2- Yeni Şafak Gazatesi 17. 09. 2009.

3- Tahirül Mevlevi, a. g. e. c. 4, s. 1242.

4- Ferhad Koca, “Molla Hüsrev” TDV Yay. Ank. 2008, s. 44.+

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.