Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2440.5
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64378.27$

Tevazunun Merkezi Kalptir

25 Şubat 2019, Pazartesi 08:39

Tevazu, Müslüman şahsiyetin en önemli özelliklerindendir. Dünyada ve ahirette şeref, tevazu sahiplerine aittir. Tevazu, Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle insanı yücelten bir haslettir. Tevazu, yüceliğin Allah’a ait olduğunu bilip hakka boyun eğmektir. Tevazu, herkesin imanı ve irfanı nispetinde sahip olacağı şerefli bir ahlâktır.

Nefsi edep çerçevesinde tutmaya ve varlıklara lâyık olduğu muameleyi yapmaya tevazu denir.  Sözlükte "alçak gönüllü olmak" manasına gelen tevazu, ahlâk kavramı olarak,"kişinin nefsini Hakk'ın huzurunda kulluk mevkiine koyması, insanlara karşı kibirli ve gururlu olmaması" demektir.(Dini Kavramlar Sözlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay. “Tevazu” md.)

Tevazu, herkese hakkını vermek demektir. Tevazu insanların önünde alçalmak değil, bilâkis herkese hoş ve güzel muamele ile ilâhî huzurda yükselmektir. Günümüzün en büyük manevi hastalıklarından biri de maalesef tevazu noksanlığıdır. Bu hastalığın gerçekten de tedavisi zordur ve ancak manevi bir terbiyeden geçmekle mümkün olabilir.

Mevlâna’ya göre tevazu, insanın kendi nefsine bakıp hatalarını görmesi demektir. Ancak kendi hatalarını görenler maneviyat alanında yükselebilirler. Çünkü, Allah için tevazu gösterenin, mutlaka Cenâb-ı Hak derecesini yükseltir. Büyüklük taslayanları da elbette alçaltır. Allah'ın emrettiği ibadetleri kibir ve gururları sebebiyle yerine getirmeyenlerin yeri cehennemdir. Cenâb-ı Hakk, böyleleri hakkında buyuruyor ki: “Bana ibadetten kibirlenip uzaklaşanlar var ya işte onlar hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mümin S. 60.)

Kalp, tevazunun merkezidir. Tevazu, samimi bir gönül, tatlı bir dil, yumuşak bir yüz, davranışın ihlâslı, işlerin dengeli olmasıdır. Bunlara kısaca güzel ahlâk denir. Yüce Allah’a itaat eden tevazu göstermiş, isyan eden kibir yapmış olur. Mütevazı olmak Allah'ın emridir. İslâm'ın emridir. Tevazu kulluğun gereğidir. Kulluk Allah’ı Yaratan olarak kabul edip, kendisini de yaratılan olarak görmesidir.

Allah Rasülü (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki Allahü Tealâ bana sizin mütevazı olmanızı vahyetti. Hiçbir kimse diğerine karşı övünmesin. Ve hiçbir kimse diğerine zulüm ve haksızlık etmesin.” Yaratılanın Yaratana karşı tevazu duyması ise en doğal ve en gerçek olaydır. Kibir ise kulluğunun hatırdan çıkarılmasının bir neticesidir. Yüce Rabbi’ni ve nefsini tanıyan kimsenin kibirli, cimri ve bencil olması mümkün değildir.

Tevazunun zıddı kibirdir ki, Cenâb-ı Hakk’ın gazabını celbeden en kötü hasletlerdendir. Kibir, Allah'ın yarattığı kullarına yakışmaz. Biz kuluz, kula kulluk yaraşır. Kendini bilen Rabbini bilir. Rabbini bilen haddini bilir. Kibir insanı helâke sürüklemektedir. Zira Şeytan’ın Allah’ın rahmetinden kovulması tevazuyu terk ederek böbürlenmesindendir. Kibrin karşısında ise tevazu gelmektedir. Tevazu edebin, edep aklın göstergesidir.

Kibirli kimselere dünyada sevgi kapıları açılmadığı gibi, ahirette de ebedi cennet kapıları da açılmayacaktır. Bazı insanlar bir mekân veya mevki sahibi olunca kimseye selâm bile vermeye tenezzül etmez. Sanki küçük dağları kendisi yaratmış gibi büyüklenerek, kibirlenerek yürür. Bu, çok çirkin bir davranıştır. Nihayet hepimiz insanız. Ve insanlar arasında üstünlük sadece takva iledir.

Hz Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Ne Arabın Aceme, ne Acemin Araba, ne kırmızının siyaha, ne de siyahın kırmızıya bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Allah'a göre en üstününüz, O'ndan en çok korkanınızdır.” 

Cenâb-ı Hakk’ın emirlerine karşı burun büken ve insanları küçümseyen kibirliler hakkında iki cihanın Serveri Hz. Muhammed s.a.v.)’in hükmü şudur: “Kalbinde zerre kadar kibir taşıyan kimse cennete giremez.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbnu Mace)                                                 

İblis kibri yüzünden lanetlenmiştir. Firavun, Nemrud, Ebû Cehil ve Ebû Leheb gibileri; iktidar, servet ve şöhret sarhoşluğuyla zillete düşmüşlerdir. İnsan, nereden yaratıldığını ve aslının toprak olduğunu düşünerek daima toprak gibi mütevazi olmalıdır. Ancak, Mevlâ mütevazi olanları yüceltir.

Tevazu halka şirin gözükmek için değil, ancak Hakk’a sevilmek için yapılır. Tevazu, kullukta nefisini kusurlu bulma, başkalarını ise mazur görme ahlâkıdır. Tevazu, kibri kırmak ve kalpten bencilliği atıp yerine “biz” şuurunu yerleştirmektir.

Yüce Rabbimiz bizleri kibirlenenlerden ve sonuçta kaybedenlerden değil, tevazulu bir hayat sürerek dünya ve ahiret güzelliğini elde edenlerden eylesin. Yüce Mevlâm, bizleri kibir ve zillet üzere değil, tevazu ve izzet üzere yaşatıp rızasına nail eylesin.

Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.