Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.75
  • ALTIN
    2440.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    64025.09$

SYKES-PİCOT ANLAŞMASI VE ORTADOĞU

09 Haziran 2018, Cumartesi 08:38

Osmanlı Devleti’nin birinci dünya harbine girmesi muharebe meydanlarının genişlemesine sebep olmuş ve hele Halife Cihat çağrısında bulununca Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu İngiliz sömürgelerinde bu çağrı etkili olmaya başlamış gelişen duruma çare arayan İngilizler sonunda Haşimi ailesinden Şerif Hüseyin’le anlaşma yoluna gitmiştir.

Şerif Hüseyin’in istekleri arasında bütün Arap Yarımadası ile Irak ve Suriye’nin tamamını içine alacak bir devlet kurulması ve kendisine buranın yönetiminin verilmesi vardı.

1915 yılında uzun uzun yapılan müzakerelerden sonra bir anlaşmaya varıldı. İngiltere ile Şerif Hüseyin anlaşmıştı. Tarihler Ocak 1916 yılını gösteriyordu.

İngiltere nasıl kabul etmişti bu anlaşmayı? Şöyle. Lübnan hariç Hüseyin’in tüm isteklerini kabul etti. Anlaşmanın adı McMahon idi. Fransa bu anlaşmadan 1915 yılında Kasım ayında haberdar oldu. Tabi Fransa’da İngiltere gibi iştiha ile Ortadoğu üzerinde elini ovuşturup duruyordu. Fransa sürekli ve ısrarla Ortadoğu coğrafyası parçalansın istiyordu. Çünkü Fransızlarda İngilizlerin tek başlarına burada bulunmalarından at oynatmalarından tedirgin oluyordu. Rahatsızdılar İngilizlerin politikalarından. Tek başlarına bırakmak istemiyorlardı İngilizleri. Sonunda iki devletin ajanı olan Fransız George Picot ile İngiliz ajan Mark Sykes ekipleriyle tüm Ortadoğu’yu savaş başladığı sıralarda ekipleriyle birlikte dolaşmışlar buraların yer üstü ve yer altı zenginlik kaynakları tümden tespit edilmiş en ince ayrıntılarına kadar sonunda iki devlet 9-16 Mayıs 1916 yılında anlaşmaya varmıştı.

Neydi anlaşmanın hükümleri? Suriye’nin Akka’dan itibaren kuzeye doğru Beyrut dâhil olmak üzere bütün kıyı kesimleri Fransa’ya verildi. Buna Adana ve Mersin’de dâhil di. Geri kalan topraklarda bir Arap Devleti ya da Arap Konfederasyonu kurulacaktı. Bu devletin kurulacağı alanın Akka-Kerkük çizgisinin güneyinde kalan kısmı İngiliz, Kuzey kısmı ise Fransız nüfuz bölgesi olarak tespit ettiler. Ayrıca İskenderun serbest liman ve Filistin’de milletlerarası bölge oluyordu bu analaşmaya göre.

Sykes-Picot denilen anlaşma iki devletin ajanlarının adını alıyordu. Rusya’nında onayının alınmasını istediler. Petersburg bu görüşmeler için seçildi. Rusya bağımsız bir Arap Devleti kurulmasını veya konfederasyon olmasını kabul etti. Suriye Adana Mezopotamya’nın İngiltere ve Fransa arasında pay edilmesini kabul etti. Lakin Rusya’da burada boş durmayarak kendisine pay çıkardı. Buna göre Rusya’da Erzurum, Van, Bitlis ile Van’ın güneyindeki Fırat Nehri Muş ve Siirt arasında kalan toprakları istemiş, yine Trabzon’un batısından sonra tespit edilecek bir noktaya kadar Karadeniz kıyılarını alacaktı.

Ortadoğu’yu süzebilmek için Sykes-Picot anlaşmasını bilmek gerekir. Sömürgecilikte batının geldiği son noktadır çünkü. İngiltere ve Fransa’nın İslam Dünyasına bakış açısıdır bu anlaşma metni. Bugün bu iki ülkenin nasıl bir etkinliği olduğu tartışılmaz bir gerçektir dünya ölçeğinde. Yapılan bu paylaşımlar daha sonraları işgallerle resmileştirilmişlerdir. Mesela şu son Suriye savaşı bile bu bölgede İngiltere’nin Fransa’nın daha sonra Suriye’nin çağırması ile dâhil olan Rusya’nın babalarının malı imiş burada bulunmalarının asla tesadüf olmadığını anlamaları gerekir. Bu devletlerin buradaki varlığı Sykes-Picot’un yeniden tescili değil de nedir? Yeniden bir yüz yol daha İngiliz, Fransız, Rus nüfuzunu kalıcı kılmakta değil de nedir?

Bugün Ortadoğu’da kan akıyorsa İsrail istediği gibi at oynatıyorsa PKK bu batılı devletlerce el üstünde tutulup anlaşmalar yapılıp besleniyorsa bunun nedeni bu devletlerin politikalarıdır. Düşünün eli kanlı bir terör örgütü ile Amerika anlaşıp beş bin tır dolusu silah veriyorsa bunun mantıklı nasıl bir açıklaması olur? Söz de müttefik olduğu Türkiye’ye güvenmiyor ve eşkıya ya bel bağlayıp bununla emellerini sömürgeciliğini sürdürmeyi amaçlıyor. Sadece başlı başına bu Sykes-Picot anlaşması bile bu Ortadoğu coğrafyasının anlama anahtarıdır. Yeterki aklıselim bir yorumla analiz edilsin. Lakin hala bunun anlamayan içimizde beyinsizler var ne yazık ki?

Düşünün bu topraklarda sözde bağımsızlık verilen Arap memleketleri Osmanlı’yı yıkmak için hazırlanan birer tezgâhtan ibaretti. Bu devletlerin bayrakları bile tek bir elden özenle hazırlanmıştı ve hangi sömürü devletin egemenliği altında kurulmuşlarsa onun bağımlı idiler. Mesela BAE diye kurulan şu andaki devletin İngiltere’nin köpeği gibi hareket ettiğini İsrail’in haklarının savunduğunu ve Katar dâhil olmak üzere kendisine karşı devletlerin yıkım planlarının hazırlandığı bir devlet(cik) değil midir? Ve Türkiye’ye karşı düşmanca tutum sergileyip İngiltere’nin buldong köpeği gibi hareket etmiyorlar mı? İşte Navaz Şerif Pakistan Başbakanı iken Katar’ın yanında olduğunu söyleyince apar topar görevinden azledilmedi mi?

Mandacı himayeciliğin son noktası ve köleliğin modern adı idi buradaki devletlerin kurulması. Aslında hiç biri gerçek manada bağımsız değillerdi. Halende öyleler. Onların efendileri batılı tacirlerdir. Onların gücü kendi emirleri altında bulunan Müslüman halkın kafasını ezmek, efendileri batılıların isteklerine uygun yönet(il)mek ve efendilerinin özlük haklarını korumakla mükellef zavallı etkisiz elemanlardı.

İngiliz ajan Lawrens buraları hallaç pamuğu gibi atmıştı. Bu ülkeler sözde kendi kendilerini yönetiyorlardı ama yuları İngiltere Fransa Rusya gibi devletlerin elinde idi. Buradaki yönetimler sadece azınlık durumundaki bulunanlara teslim edilerek yönetilecekti ve ancak kendilerine dayanılarak bunların iktidarda kalmaları sağlanmış, i böylece bağımlılıkları ömür boyu sürdürülmek istenilmişti. Bu düşünce Lawrens’in planı idi. Ve bugüne kadar da böyle işletildi.

Ortadoğu’daki bazı devletler Suriye Mısır mesela Komünist Sovyetler Birliğinin parçası gibiydiler. Yıl 2011 iken 1917 yılındaki Rus ihtilalinın devreye girmesiyle eksik bırakılan işler yaklaşık yüz yıl sonra tamamlanmaya çalışılmakta şeklinde biz izlenim doğmuştur.

Mesela bu Ortadoğu Haritasının düzenini bozmamak için bu anlaşmadan mütevelli bundan sonraki anlaşmalar bu baz alınarak yapılmıştır. Örnek mi istiyorsunuz? Mondros-Sevr-Lozan antlaşmaları. Bu sömürgeci devletler Ortadoğu coğrafya yapısının ve kendi sömürge etkinliklerini korumak için sonradan vuzuha gelen Mondros-Sevr-Lozan’a dikkat etmişler ve Türkiyeyi’de kendi kuşatmaları altına almışlardır aynı Arap Devletçikleri gibi.

Sykes-Picot Ortadoğu politikasının anahtarıdır. Tüm gelişmelere bu seyirden bakılmalıdır. Tüm olaylar buna endekslidir.Türkiye’ye açılan bugünkü savaşın temel politikası bu anlaşma temelli hareketlerdir. Türkiye’miz bugün yedi düvelle savaş halindedir. Bazı beyinsiz muhalefet mensupları olayı hala basit temelli görseler de, ancak kör olmak gerek, basiretsiz olmak gerek gelişmeleri anlayamamak için.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.