Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2437.7
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64582.95$

SOKAKTAKİ KEDİ

21 Şubat 2018, Çarşamba 07:34

Büyüklük hastalığı yahut megaloman gibi kelimeleri mutlaka duymuşsunuzdur. Büyüklenme kibir yüksek ego enaniyet duygusu hemen hepside kişilik bozukluklarına karşı gelen terimlerdir. İnsanların kendini üstün görmeleri diğerlerinden kendine özgü saplantılarından dolayı çok daha farklı hissetmeleri ve bilhassa eleştiriye duyarlı olmaları narsizm hastalığının belirgin özelliklerindendir.   Kendisinin dışında varlık kabul etmeme ya da diğerlerini kendine bağlı olmaya mahkûm ötekiler olarak görme de yine narsizmin örülmüş kaprisli duvarlarındandır.

Modernizmin en büyük sıkıntısı insanlara kazandırdığı yalnızlık duygusudur. İnsanın bencil bir konuma gelmesi ve tamamen toplumdan nerdeyse kendini tecrit edip tek başına kalakalması narsist ahlakın tezahürlerine en büyük delildir.

Dünyanın jandarmalığına soyunan yeni dünya düzeni felsefesiyle popülarite kazanmaya çalışıp gerçekte insanı ve insanlığı öldürmeyi ve diğer toplumları sömürmeyi hedefine alan ABD toplumu dünya nüfusunun %5’ ini oluşturmalarına rağmen öz kaynakların %’ini kullanmaları ile narsist anlayışın burada hızlı bir şekilde yerleştiği buna kapitalizmin ve diğer insanlık dışı kavramların izin verdiği zaten evangelizmin dünyayı yönetme ve sömürge anlayışına sahip olduğu gerçeğinden hareketle,  kendilerini diğerlerinden üstün gören ve paylaşmayı hiç düşünmeyen hele adalet kavramını ve hak ve hukuku hiçe sayan bir toplumsal mekanizmayı son hızla işlettikleri ayan beyan ortadadır.

Buna verebileceğimiz bir diğer örnekte yani evangelizm ile iç içe kardeşçesine dünyayı arzularına göre yönetme ve mal paylaşımını esas alan anlayışı benimseyen bir diğer örneğimizde Yahudi İsrail devletidir. Siyonizm kibir bataklığında kendilerini Tanrının seçkin ayrıcalıklı ve üstün gören anlayışı ile zulüm baskı ırkçılık nazariyesi diğer insanları hor hakir görme ve değersizleştirme saçmalığına dört elle sarılması ve en önemlisi de kendilerinden olmayan veya düşünmeyen her şeyi düşman belleme algısı bu toplumu korkak sokak kedisi gibi bir tavır almaya yöneltmiştir.

Kuyruğuna basılma korkusu ile tedirginlik gösteren kedi nasıl miyavlama ile kendini cazgır duruma düşürüyorsa bu soysuz Siyonist Yahudi toplumu da azgınlıklarını korkularına borçludurlar. Evet çalışkandırlar. Mal kaybetme ve başkasının eline geçmeme korkusu onları tutucu hale getirmiş insani ilişkileri tamamen yitirmiş ve intikam dışında bir şeyi düşünemez hale geldiklerinden Sayın Cumhurbaşkanımızın da dediği gibi; “öldürmeye gelince; siz öldürmeyi çok seversiniz” genellemesi veciz bir hale dönüşmüştür Yahudi siyonizmin kavram atlasında.

Bunların iyiyi doğruyu güzeli yanlışı çirkini vs. öğretmek maksadıyla;  kendilerine özgü anlayışlarını dünyaya sundukları inanç biçimleri, karşı düşmanlarını duygusal yöntemlerle tahrik edip hataya sürükleyerek onları yok etme şeklindedir. Fitne yayma toplumu birbirine katma cemiyeti tarumar etme ve bozgunculuk ölçüleri ile bilhassa düşmanlığı onlara yaptırmadık kötülük bıraktırmamıştır.

Yıllardır ABD’nin referans ve desteği ile Filistinlilere uygulanan soykırım yetmiyormuş gibi bir de arzı mevud sevdasına kapılmaları ellerindeki teknolojik silahları geliştirip kullanmaları şerliklerinin sınır tanımadığını ve canlarının isteği doğrultusunda Gazze Halkını ve Batı Şeria’yı bombaladıklarını Müslüman kanı döktüklerini dünya kamuoyu bilmesine rağmen ellerindeki medya gücü sayesinde haksız iken haklı imiş gibi imaj oluşturabilmeyi başardıklarından her seferde pişkinlikle yalan ve menfaat eksenli politikalarını yürütmeye devam ediyorlar. Dünyanın gözü önünde bir toplumu soykırıma tabi tutarak arkasına Arap toplumlarının korkuya bağlı yönetimlerinin başında bulunan haysiyetsiz Kral ve Emirlerinin desteği ile devlet terörü uygulayan İsrail’e ne ABD ne de Rusya, Çin Almanya, İngiltere,  Fransa sesini çıkarmamakta ve Filistinli masumların evlerinin yıkılmasına yuvalarının dağılmasına ve kurşunlara hedef olmalarına sessiz ve seyirci kalınıp göz yumulmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.v.) asrı saadette Medine münafıkları ile ihanet şebekesi Yahudi kabilelerine adil ahlaki bir duruşla yaklaşmış ve islamın tebliğ dili ile onları marjinal hale getirmişti. Toplumuz özellikle dünyadaki Müslüman katliamları olsun Türk Cumhuriyetlerinde Doğu Türkistan’da uygulanan insanlık dışı eziyetler ve yaklaşımlar olsun hep tedirginlik duymuş ve Müslüman kardeşlerine karşı ünsiyet beslemiştir. Ülkemizde bulunan 3,5 milyon Suriyeliyi başka hangi İslam coğrafyası bizim gibi bağrına basıp ensar oldu.

Şimdi sözün sadedine gelirsek gerek ABD gerekse İsrail zulmü haddini aşan uygulamalarla güç trendini sürdürürken neden dünyanın diğer devletleri onlara karşı “ONE MİNUTE” diyemediler? Neden Yahudiler bakım ve koruma kalkanlılar? Peki, kâfirin bu zulmünü kim durduracak? Kestirmeden söylemeliyim ki; kâfir güçlü görünse de ölümden korkar. İslam toplumlarının aralarında oluşturacağı sıkı ittifak onlar için en büyük caydırıcılık olgusudur. Lakin kâfirler Müslümanlardaki bu gücü yüzyıllardır yaşayıp bildiklerinden Osmanlı Torunları olan Türkiye’mizi bir olupbittiye getirip o günkü yöneticilerin basiretsizliği altında en büyük silah olan Hilafeti kaldırtmışlardır.

2.Abdülhamit’in Uzak Doğu’ya varıncaya kadar en özel şekilde kullandığı bu husus ne yazık ki; bugün işlevini yitirmiş halde sadece şekli bir kalıba sokularak  “ Halifelik TBMM’nin manevi şahsında mündemiçtir  “ laf salatası ile geçiştirilip, uygun bulunan bu kılıfı asla hiç kullanmayarak laiklik gak guk faraziyesi tam randımanlı işletilmiş ve Müslüman kendi kimliğinden bizzat soğutulmuştur. İngilizlerin amacı Müslümanların elinden Kur’anı almak olduğuna göre, bunu da fevkalade başardılar, İslam toplumlarını başsız ve kendi kendilerine ve birbirlerine düşman hale getirtip cetvelle santim santim çizdikleri topraklara bağlı kılıp yönetimlerine atadıkları uydu kafalarla her şeyi kontrol altında bugüne kadar tutmayı başardılar.

Yahudi mazlum ve mağdur rolünü iyi oynadığından bilhassa Almanlar ve İspanyollar ile ABD’nin teveccühüne mazhar olmuşlardır. Ama İslam toplumlarında birlik ve beraberlik aidiyeti resmen kaldırıldığından aralarındaki husumetler yahudinin elini giderek güçlendirmiş, umursamaz yöneticilerinin can korkusu yahudiyi azgınlaştırmıştır. Hele sahip olduğu nükleer güç ABD’nin sınırsız yardımı ve korumacılığı, korkak bir kedi olan İsrail’in sürekli korku damarlarını açık bıraktırmakta azgınlığını korkuya bağlı zulümle sürdürmektedir. Şimdi tekrarlayacak olursak zulmü şu anda tek olarak göğüsleyen devlet Türkiye’dir. Mavi Marmara hadisesinde en büyük yardımı biz yaptık. Kendimize yavaş yavaş gelen kimliğimizle Alparslan ve Malazgirt ruhunu canlandırabilirsek sefer bizden zafer Allah’tan diyerek ilayı kelimetullah uğruna canımızı ortay koyar ve önümüze bakarız. Biz ölümden değil şehit olamama arzumuza kavuşamadığımızdan endişe ederiz. Biz ölümü öldürmüş nesilleriz, neylesin ölüm bize.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.