Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2463.7
  • BIST
    9898.81
  • BTC
    64430.69$

REFERANSI BATI OLANLAR (1)

23 Haziran 2021, Çarşamba 08:52

Osmanlı aziz Osmanlı. Dünya ahlak nizam edep liyakat ve adalet öğreten uygulayan Osmanlı.Ne yazık ki özden kopunca kaybolan liyakatla, yitirilen değerlerin kendini kaybetmenin eşiğine süratle getirdiği aziz Osmanlı.Çağın şartlarına  değerlerinden uzak kalmamayı öğrenerek ayak uydurmak ve değişimi özünden kopmadan gelişen ve değişen şartlara karşı ayarlamak yerine gelenekselciliği ve şekilci kalmayı yeğleyen ve kurtların arasında arasatta kalan Osmanlı, tarihi altın sayfalarla dolu yaşanmış ve ibretlik hikayeleriyle dünya’ya örnek bir tablo sunan Osmanlı.Seni yıkmak için içerden ve dışarıdan uğraşanlar muradına erdi lakin misyonun yürek yükü olarak kalplerde yerini almış ve küllerinden doğmayı bekleyen bir kıvama erişmiştir.Çünkü günümüzde sözde medeniyet namına caka satan kapitalizm ve diğer izmler ne insani derinliği anlayabildiler ne de senin ulaştığın medeniyetin kalbine daha doğrusu insanın kalbini fethetmeyi beceremediler.Dünya bugün bir kurtuluşa gebedir,zorluklar vardır lakin Allah(c.c.) nurunu tamamlayacaktır.

Efendim bir olana değil de nefsi olana hizmeti öne alanlar mutlaka hüsrana uğramışlar. İşte bu nedenle yukarıda konu başlığı olarak aldığımız referansı batı kulübü olanların varacağı yerde çöplük olacaktır. İnsanın sömürülmesi, makine ile eşdeğer addedilmesi, faiz ve türevlerinin uygulama safhasıyla dine karşı geçilen hücumlar ve toplumsal değerlerde yozlaşma sonucu insan da toplumda bu olumsuz gidişattan nasibini almış, devleti yönettiğini zannedenlerde ayniyle vaki mukallit derecesinde başarılı olunulacağına körü körüne inanç ve bağlılık gösterip netice de dünyaya nizam ve ahlak öğrettiklerimizden nizam öğrenmeye kalkışmışız. Peki, netice de ne oldu? Batı yani İngiltere bizi içerdeki işbirlikçileri aracılığı ile elde ettiği gücü, kendi sömürü gücü ile birleştirip amacına ulaştı ve Osmanlı bir nizam abidesi iken sessiz sedasız tarihin sayfalarına kırık bir kalple kendini bıraktı. Yinede hala izleri yürek yükü olarak taşınmakta, hele günümüzde bir türlü istikrarın yakalanamadığı Ortadoğu coğrafyasında özlemle ve minnetle anılmakta/aranmaktadır.

Tarihle 1839’u gösterirken devlet Büyük diye bir de sıfat yakıştırılan Mustafa Reşit Paşa’ya emanet. O kime teslim. İngiltere’ye. Osmanlı orduları M.Ali Paşa’nın yani isyan eden bir Valinin orduları karşısında çaresiz. Yardım dileniyor İngiltere’den. Çünkü İngiliz’in Osmanlı Sarayında eli var. M.Reşit Paşa. Devletin Sadrazamlık makamında. Diyor ki İngiltere’ye verdiği akılda; Osmanlı’nın içişlerine müdahale edin. Ulema zaten etkisiz. İslam batılılaşmaya aykırı değil. Ve Yenilenme için(Osmanlı’nın) bu müdahale şart.

Biz artık batının kâfir devletlerinin insafına terk edilen bir zihniyetin yönetim bürokrasisindeki güçlü temsilcileri aracılığı ile (ki onları bu makamlara getirenler de zaten onlardı) varlığımızı alacağımız emrivakilere göre içselleştiren bir hükme tabi olmayı yeğlemişiz ve emir almaktayız daha doğrusu. Ve gâvur sadece emir vermekle kalmıyor bize kendi kültürünü de dikte ediyordu. Bizimkilerde bunu hazmetmekte yarış içerisindeler ve artık batılı değerler kültürel bir dinamit olarak içimizde ve her yerde lakin biz kendi yerimizde değiliz. Biz batıya boyun eğen bir sel görünümünde akışkanlığımızı ve duruluğumuzu berraklığımızı yitirerek hızla sağlığımızı da kaybediyoruz.

Batı bize kültürünü de iyiden iyiye hissettirdiğinde aynen tarihte Moğolların yöneticilerinin kendi dönemlerinde ilerleme ve medeni olmanın remzi olarak Türk Dilini ve kültürünü öğrenmeyi nasıl ilerleme olarak görmüşlerse, biz atalarımızın bu gücünü unutarak batıya olan teslimiyeti kurtuluş reçetesi olarak görerek kendimizi kaybetmeyi göze almışız. Ve biz batılılara şirin gözükmek için özellikle batılı bir dil öğrenmeyi hem devlet adamlığının hem de aydın olmanın kariyerli olmanın şartlarından görmeye başlanmış bu duyulan aşağılık kompleksinin etkisiyle batıyı yüceltme ve gücünü kabul noktasında sorgusuz sualsiz kabullenme adeta bir referansa dönüşmüş hatta bir refleks haline gelmiş her yapılan işte onları referans alarak konuşma bir kriter bir jest bir doğrulama modu olarak taltif görmüştür.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.