Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2445.6
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64191.64$

RAMAZAN VE ORUÇ

15 Nisan 2022, Cuma 00:05

Ramazan ayı, ayların sultanı.   Dinimizin şartlarından oruç da karşısında boyun eğilen bir sultan.  Az inan ve inanmayan oruç tutsun ya da tutmasın, Ramazan ve oruç söz konusu olunca başkalaşıyor. Herkesi bir şekilde etkileyen bir ay Ramazan. Oruç  da öyle.

Ramazan’ı yazacaktım bugün. Yaşımızın el verdiği  ölçüde eski Ramazanları yazacaktım. Fakat bizimkinin bir hayli yavan kalacağını düşündüm.  Bu arada bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızdaki Ramazan ve oruç ibadetinin çok renkli ve heyecan verici olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim. Aslında hepimiz için öyle değil mi? “Nerde o eski Ramazanlar?” diye, neden hayıflanır insanlar?

Sahi “Nerde o eski Ramazanlar?” Ne oldu, ne yaptık da arar olduk o Ramazanları? Ne yapmadık ki? Neyse, iyi ki oruç eylem ve fikir olarak var.

Geçmişte Ramazan ve oruç neyi ifade ediyordu? Ramazan ve oruç insan ve toplum hayatında neydi?

 Sezai Karakoç, Necip Fazıl, “Bayrak” şiirinin kahramanı Arif Nihat Asya, Yahya Kemal Beyatlı ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerine bakalım eski zaman Ramazanların anlam keyfini yaşamak için.

 

İNSAN VE ORUÇ

Oruç, ruhun sesi gelir her yıl
Gümüş topuklarını dokundurur kalbimize
Vücut dönmeğe başlar bir tapınağa kurban gibi
Yapılır örtülür uçurumları yakan dualardan
Ten ruhun avuçlarının içinde
Hilkat günlerinin yeniden oluşun terlerini döker
İnsan gecesini değiştirir gündüzüne erer
Bir mevsime döndürür zamanı hiç değişmeyen
İnsanın olma vaktidir bu erme fırsatı
Ruh emzirir anne gibi yeri göğü fecri
Yeni bir insan gelip nöbete duracaktır
Eskisi çürümüş bir heykel gibi devrildiğinden
Ey oruç, diriltici rüzgâr, İslam baharı
Es insan ruhuna inip yüce ilham dağından
Kevser içir, âbıhayat boşalt kristal bardağından
Susamış ufuklara insan kalbinin ufuklarına

 Sezai Karakoç

 

BU AY

Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı;                                                                                               

'Bilinmez'i bilirler, bilseler ağlamayı…

Necip Fazıl Kısakürek

RAMAZAN AKŞAMI

 

İftar topu aksedince İhsaniye’den 
Seslendi ezanlarım, Süleymaniye’den 
Altında ve üstünde yanıp bin kandil 
Nur indi civara Nuûruosmaniye’den 
mısralarıyla anlatıyor Ramazan ayını 


Ârif Nihad Asya

ATİK VALDEDEN İNEN SOKAKTA

İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,

Kaç def'a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,

Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti

Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;

Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,

Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;

Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları

Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı.

Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün;

Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün.

Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,

Bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.

Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!

 

Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.

Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı

Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.

Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime;

Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime:

"Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;

Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür."

 

Yahya Kemal BEYATLI 

 

 

Al­nı­mız sec­de­de bul­sun bi­zi her lâhza ezan
Ve ha­zin öm­rü­mü­zün her gü­nü ol­sun Ra­ma­zan.
Zik­ri­miz Ar­şı ge­çip fec­re ka­dar yük­sel­sin
Ma­ve­ra­lar­dan ümit et­ti­ği­miz ses gel­sin.

Faruk Nafiz Çamlıbel

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.