Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.75
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63715.4$

PEYGAMBERE DİL UZATMAK

22 Mart 2017, Çarşamba 07:01

Kutsala karşı halkının %99’u Müslüman olan bir toplumda siyasilerin dokunulmazlık zırhı altında kem küm etmeleri, onların din konusundaki gülünç hallerini de bir nevi deşifre etmektedir. Bu konuda sabı kası bir hayli kabaranların başında Cumhuriyeti kuran kadroyuz diye halka tepeden bakan ve laikliği mütedeyyin insanlar üzerinde olası bir baskı ritmi olarak algılayıp sürekli halkın inancına ters tepkiler oluşturan ana muhalefetin gediklileri gelmektedir. Hâlbuki din konusunda en fazla hassas olmaları gereken kesim bizzat kendileri olmalıdır. Neden mi? Sorusunu yönelttiğimde verilecek cevap bunların kendilerini halkçı olarak nitelendirmeleri ve inançlara saygılı olduklarını deklare etmeleridir. Hani derler ya “meret şişenin içindeki gibi durmuyor diye”aslında bu halk tanımlaması tam da onların iç dünyalarını ortaya çıkarıyor. Çünkü konuşulanla yazılan arasında uygulamaya yönüyle doğu ile batı gibi bir mesafe var da ondan.

Şimdi desem ki bunlardaki dine karşı olma hali genetik bir bakış açısı desem herhalde yanıltmamış olurum. Her toplumda kutsal değerler vardır. İnanç bir toplumu ayakta tutan en önemli etkendir. İnkâr edemez ki hiçbir toplumda dinsiz olarak asla varlığını devam ettiremez. En dinsiz toplum olarak yasaklı dönemlerde bile gerek Sovyetler birliğinde gerekse diğer Demirperde ülkelerinde o kadar yasaklı statüsünde bulunmalarına ve din afyondur gibi sözlerle halkı inançlarından soğutmaya kararlı olmalarına rağmen hiçbir zaman onu insanın yüreğinden ve düşüncesinden silmek mümkün olmamıştır, olamaz çünkü insanlara bir şeye inanma duygusu doğuşta verilmiştir. Hatta bir örnek vereyim sizlere Romanya eski devrik devlet başkanı Nikolay Çavuşeski zamanında bile kendileri halkın yılbaşı öncesi yortu günlerinde bile halka yasaklı kılmalarına rağmen saraylarında kutladıklarını ama halka izin vermediklerini okumuştum. Demek ki; en ateist geçinenler bile mesela Nurullah Ataç gibi kapısının önüne bana bayramlaşma için gelmeyin inançsız ateistim demesi bile onun içindeki atamadığı bir dini kanaati/ritüeli olduğuna delalettir.

Hal böyleyken Cumhuriyeti biz kurduk edasıyla övünme ve tepeden bakmaya kimseye kaptırmayan ana muhalefetin kadroları da aynen ittihat terakkiciler gibi din konusunda halkla çatışma içerisinde olmuşlardır.”

“Komünizm denen bir içtimaî zehirden bünyeyi korumak için onun yanında yavaş yavaş genişleyecek bir şeriat hayatının ikamesi ihtimalini bir tedbir diye düşünmek aşağı yukarı bir öldürücü zehrin lâakal onun kadar öldürücü olan başka bir zehirle tedavi edileceğini zannetmekten ibarettir. (…) Solumuzda kızıl uçurum, sağımızda kara ve karanlık irtica uçurumu. Bu iki uçurumdan birini ötekine tercih etmek veya birini ötekine tedbir saymak manasına gelen bir ifadede isabetli bir müşahedenin hükmü yoktur sanıyorum.”

Bu sözlerin sahibi Recep Peker’dir. O gün bu sözlerin meclis kürsüsünden söylenmesi karşısında kimse cesaret edipte karşı çıkamadı. Neden? Çünkü bugün karaladıkları ve karşı çıktıkları tek adamlık zihniyetini o günün şartları bunu gerektiriyor savıyla hararetle uyguluyor ve din konusunda inananlara tek kelime konuşturmuyorlardı. Hatta Matbuat Umum Müdürü Vedat Nedim Tör’ün bile bu konuda kesin emri duyurulmuştu. Ve basında din kelimesini dahi duymak onlar için büyük tahammülsüzlük demekti.

Kendileri de adı gibi biliyorlardı. İslam Yüce Rabbimiz tarafından indirilmiştir. Hz.Peygamber sonuncu ve İslam’dan başka din gelmeyecektir. Allah katında hak din İslam’dır. O’na karşı çıkan İslam dairesinden çıkar. Önder Sav’ı bilirsiniz. Uzun yıllar genel sekreterlik görevi yaptı ve benimde aklıma hep bu genel sekreterlik müessesesi mevzu olunca bir zamanlar komünist partisi genel sekreterliğine kadar uzanan Haydar Aliyev gelir. İnanın bunlardaki genel sekreterlik müessesesi de devrimciyiz ayaklarında sadece bu minvale bakan yönüdür. Hani Ankara’nın Elmadağ ilçesinde koyu partili adamcağız hac ibadetini yapmak istediğinde “Araplara para kaptırma”dahada ileri giderek bir ayağın çukurda sonra seni Muhammed göndermez” diyerek inananları inciten bir üslup kullanmıştı. Neden bunlar din konusunda bu kadar mesafeliler. Hatta hiç bahis konusu bile açmak istemezler. Zannetmeyin ki onlar dini siyasete alet etmiyoruz diyecekler, hâlbuki Baykal’ın zamanında seçim bahanesiyle çarşaf giydirenler ve bizimkiler diğerleri gibi değil diyerek ayrı bir tonda boya boyayanlar kendileriydi. Camilerde ezanı yasaklama ahır haline getirme hatta satma vs. bunların hepsi de onların dine yaklaşımları olmuştur.

Kendisinin kasetle alaşağı edilmesine ve bunlarında FETÖ’cüler tarafından tertip edildiği bilinmesine rağmen, Baykal’ın hala pensilvanya’ya sahip çıkması manidar değil mi?... İşte bir gazete haberi:

Partisinin Trabzon'da düzenlediği anayasa değişikliği ve referandumla ilgili konuştu.

''Böyle bir yetkiyi peygambere versen peygamberi bozarsın. Olmaz, kimseye bu yetki verilmez, verilmemeli. Hele 15 yıllık yönetiminde hata üstüne hata yapmış ise, 15 yılda 15 tane büyük hatası varsa bu olmaz."? dedi.

Baykal konuşmasına şöyle devam etti:

TEK ADAMA BU YETKİLER VERİLİR Mİ?

Dünyada yok böyle bir uygulama. Türkiye’de niye olsun?

Sayın Baykal yaşlılıktan olsa gerek unutuyor galiba. Ki; dünyada ki uygulamalardan gerçekten habersiz. Tıpkı liderlerinin bu sistemde Cumhurbaşkanı bir partiden Başbakan ayrı bir partiden olursa ne olacak demesi gibi: Soralım öyleyse; 1-Hz. peygambere dil uzatma cesaretini nerden alıyor 2-Kendileri karşı çıktıkları tek adamlığın alasını uygularken gerçekten halka sormuşlar mıydı? Böyle bir yetki istemi olmuş muydu? 3-Hâlbuki şimdi yetki halktan isteniyor ve yasalar da dimdik ayakta, görevler ve görevliler belli. Kimse ben istediğimi, istediğim gibi yaparım diyemez.4-Zihnindeki kahramanlığı yaşayamanlar korkak hamleleri ve saldırganlıkları meziyet zanneder. Haksız mıyım?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.