Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2445.6
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64191.64$

OSMANLININ İÇKİ, KUMAR BİLMEDİKLERİ (3)

21 Şubat 2018, Çarşamba 07:31

Bazıları bu söylenenlere itiraz ediyor ve “Divan Edebiyatının her satırı bu­ram buram içki, işret, mey, kadeh, sevgili, saki, kokuyor. Hal böyle olunca Osmanlılar içki müptelası değildi” diye nasıl söylenir gibi sözlerle itiraz edi­yorlar. 

Dolayısıyla Divan Edebiyatı diye ma’ruf olan tür, ta­sav­vuf menşelidir. İl­ham-ı Nebi ile beslenir. Derûnî ve nezihtir. Kulla­nılan sözler, kelimeler ve semboller fizikî gibi görünse de, çoğu zaman lâhûtî ve manevîdir. Bu se­beple Dîvan Şii­rinde demhane, meyhane, mey, içki, şarap, kadın, aşk…

Bunların hepsi mecaz mânâdadır, yani ilahî aşkla insanı sar­hoş edecek,  mânevî hazza içki denmiş­tir, gerçek mânâsı çok az kullanılmıştır. En muttaki ve mütedeyyin adamlar bile meselâ;  Şeyh Gâlib gibi Mev­levî dedeleri, hayatta ağzına içki koymayan Fâtih Sultan Mehmed, Kanûnî Sultan Süleyman gibi Osmanlı sul­tanları, Şeyhülislâmlık ma­kamına kadar yükselen Yahya Efendi gibi din âlimleri, tarîkatla­rın şeyhleri ve dergâh mensup­ları…

Bu keli­meleri şiirlerinde kul­lanmış­lardır,  hâlbuki bunların içki ve meyhane ile hiç alakaları yoktur. Ama bu hu­susu hak­kıyla anlayamayan günümüz aydın­ları! Bunların içki kul­landıkla­rına hükmetmişler ve yazılar yaz­mışlardır.(1)

Fâtih, Amasya’da sancak beyi olan oğlu Beyazid’i etrafındaki bazı kişile­rin bazı mükeyyeflere (keyif verici şeylere) alıştırdıklarını duyunca, onun ilmi, irfanı ve terbiyesi ile görevli kişilere tehdit dolu mektuplar yazmıştır,(2) kendi yakınında içki kullandığını duyduğu kişileri de cezalandırmıştır.(3)

Allah Resulünün övdüğü, taltif ve takdir ettiği bir insana içki isnat etmek, iftiraların ve târihî hataların en büyüğü ve en insafsızıdır. Fâtihin, altında mührü olan fermanlarda bile açıkça içki takbih edilmiş, cezaları tayin edilmiş ve Şer’iye sicillerindeki kayıtlara göre içki içinler o dönemde cezalandırıl­mışlardır.

Meselâ; Muhibbî mahlasıyla şiirler yazan, Farsça ve Türkçe divanı olan Kanûnî Sultan Süleyman içki kullan­ma­dığı bilakis içki ile ilgili ağır cezalar ve yasaklar getir­diği halde şiirlerinde; mey, bade, sakı, içki meclisi… gibi keli­meleri çok kullanmıştır:

Rindler bezminde sâkî bir aceb nâm eyledüm

Mescidün kandîlini mey-hâneye câm eyledüm

“Ey saki! Rindler meclisinde öyle bir nâm saldım ki, so­nunda mescidin kandilini götürüp meyhaneye kadeh eyle­dim” diye yazmıştır. Kanûnî içki kullanmadığı bilakis içki ile ilgili ağır cezalar ve yasaklar getirdiği halde şiir­lerinde kullanmıştır.

Yesârî Âsım Arsoy Konya asıllı Balkan göçmenidir. Balkan Harbi esna­sında göç edip Türkiye’ye gelenlerdendir. Son derece muttaki ve mütedeyyin bir kişidir. Hayatında ağzına içki koymamıştır. Ama o da şarkılarında aşk, şarap, mey, meyhane kelimelerini bol bol kullanmaktadır.

Gerçekçi olmak gerekirse, her türlü cemiyet baskısına rağmen az da olsa içki kullanan pâdişahlar da olmuştur, Sultan 4. Murad gibi. Kendisi kullandığı halde, içki, tütün, kumar gibi cemiyetin en muzır alışkanlıkları üzerinde çok şiddetli durmuş, bunları istimal edenlere idam cezaları vermiştir.

Bunun sebe­bini de şöyle izah ediyorlar: O dönemde evlerin ekserisi ahşaptan ve bir yan­gın çıktımı söndürmek mümkün değil. Şimdiki gibi itfaiye teşkilâtları yok, tulumbacılar denen ve çok iptidai usullerle çalışan kurumlar var. Yangınları da en çok tiryakiler ve sarhoşlar çıkarıyordu.(4) Bundan dolayı sarhoş ve tiryakilere çok şiddetli cezalar verilmiştir.

Osmanlının son zamanlarında diğer hususlarda olduğu gibi toplumu ayakta tutan bütün temel taşları yerinden oynamış, sosyal depremler yaşan­mış, Osmanlıyı Osmanlı yapan mizaç ve karakterler bir kenara bırakılmış,(5) hudutlar çiğnenmiş, o kadar ki; her gün on binlerce Mehmedçiğin şehit olduğu Çanakkale Savaşlarında bile özellikle subay kesiminden birçok kişinin bul­duğu her fırsatta içki kullandığı müşahede edilmiştir.(6)

1920 yılında yani ayık adama en fazla ihtiyaç olduğu dönemde Yeşilay Cemiyetini kurduran, “Men-i Müskirat” kanunu ile içki ve uyuşturucunun yapımını, satımını, kullanımını yasaklayan idâreciler, kanunu çıkardıkları günlerde bile, kendileri ayık gezmez olmuşlar.(7)Bugünkü geldiğimiz du­rumu da 2000’li yıllar i’tibâriyle Yeşilay Cemiyeti şöyle değerlendiriyor: Türk milleti bugün dünyada İsrafta ve rüşvette I. Kumarda 2. içkide 3. sigarada 4. duruma gelmiştir.(8)     

Dipnotlar:

1- İskender Pala, “Tavan Arası”, Kapı Yay. İst. 2008, s. 139.

2- Sâmiha Ayverdi, “Ebedî ve Mânevî Dünyası İçinde Fâtih”, Kubbealtı Yay. İst. 2008, s. 256.

3- İskender Pala, “Efsane Güzeller”, Kapı Yay. İst. 2004, s. 50.

4- Jean Thevenot,“Türkiye 1655-1656”Terc.1001 Temel Eser,Çev: Nuray Yıldız, İst.1978,s.153.

5- Meselâ; l.Viyana Kuşatmasında yani  Kanûnî döneminde içki içen askerin cezası idam iken, 2. Viyana kuşatmasında bulunan askerlerin pek ayık gezmedikleri târihi rivâyetlerdendir. Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 6, s. 35.

6- Ali Ulvi Kurucu, “Hatıralar-2”, M. Ertuğrul Düzdağ, Kaynak Yay. 2007, İst. s. 229; İ. Hakkı Sunata,  “Gelibolu’dan Kafkaslara”, İş Bankası Yay. 2005, s. 176.

7- Mahmud Soydan, “Ankaralı’nın Defteri”, Türkiye İş Bankası Yay. İst. 2007, s. 122.

8- Yeşilay Dergisi, sayı 794, s. 8.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.