Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2444.3
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64295.89$

OSMANLILARIN GÜÇLERİ, KUDRETLERİ (1)

09 Ağustos 2017, Çarşamba 07:31

Papa 5. Puis kral II. Flip' 1570 de yazdığı mektupta; "Hı­ristiyan âleminde tek başına Türklere karşı duracak bir devlet yok. Bu sebeple Türk gururunu yere sermek için bü­tün Hıristiyan devletler birleşmeli" diyordu.(1) Sözlerinde mübalağa yoktu.

 Gerçekten o dönemde değil Avrupa’da, dünyada Osmanlının karşısında duracak bir devlet yoktu. Yani dünya bir tarafa Osmanlı bir tarafa idi. Bu sözlerde de kimse mübalağa aramasın. Meselâ; bugün ABD ordusu bir tarafa, dünya orduları bir tarafa değil mi? Amerika bir işe el atmadan dünyada bugün hangi mesele, hangi problem hal edilebilmektedir? İşte o dönemde Osmanlı da aynı pozisyonda idi.

Büyük Osmanlı Târihi yazarı Profesör Vahit Çabuk bu gerçeği şöyle dile getiriyor: “Osmanlı Devleti dünya târihinin en büyük üç devletinden biridir. Eski Ça­ğın devleti Roma, Orta Çağın devleti Osmanlı, asrımızın devleti de ABD’dir.”(2)

 1595 yılında Sultan lll. Murad devrinde Osmanlı Devletinin yüzöl­çümü 23.337.000 km. karedir.(3) Yani bugünkü Türkiye’nin 30 mislin­den daha büyük bir coğrafya,(4) 7 İklim 4 kıta tâbir edilen, Akdenizin, Karadenizin, Hazar Denizinin, Kızıldenizin gölümüz haline geldiği bir Os­manlı diyârı. 

1447-1770 yılları arası Osmanlı sultanları dünyanın en güçlü adamlarıdırlar.(5)  Üç asır dünyanın tek hâkimi ve süper devletidir.(6) 1606 yılına kadar dünyadaki bütün imparatorlar, dünya siyâset protokolünde Sadrâzam seviye­sinde kabul edilmiş ve dünya devletleri de buna resmen râzı olmuşlardır.(7) 1592 târihi i’tibâriyle, dünya devletlerinde güç sıralaması şöyle­dir: Os­manlı, İran, Hindistan, Çin, İspanya, Almanya, Fransa, İngiltere.

Askerî Güçleri:

1570’lerde Osmanlının hem askerî, hem ahlâkî yönden Batıdan çok üstün olduğunu batılı elçiler ve yazarlarda kabul edip itiraf etmekte, “dünya impa­ratorluğunun bir adayı varsa o da Osmanlı sultanıdır” kanaatine varmakta idiler.(8) O dönemlerde Osmanlının kendi bir tarafa, ona bağlı bir devlet olan Kırım Hanı Devlet Giray 1571’da Rusları yenmiş, Moskova’ya girip yağma­lamış, birçok yeri talan etmiş ve geri dönmüştür.(9)

Târihçi F. Grenard'ın: "Kanûnî dönemi topçusu sayı ve kalite bakımından dünyanın birinci topçusu idi" diyor, Mechin ise; "Kanûnî ordusu kuruluş ve silâhları bakımın­dan dünyanın diğer bütün ordularından dört asır ilerideydi" diyor.  

Avusturya sefiri olarak 1554-62 yılları arasında Osmanlı diyârında bulu­nan ve Kununi’nin bazı seferlerine gözlemci olarak katılan Busbecq Osmanlı ordusu ile kendi ordularını şöyle karşılaştırıyor:

"Bizim askerî sistemimizle Türk siste­mini karşılaştırınca geleceğin bize neler hazırladığını düşü­nüp kor­kudan titriyorum. Karşılaşan iki ordudan biri gâlip gelecek ki bu herhalde Türk ordusu olacak,  diğeri ise mah­volacaktır. Çünkü Türk ordusu sırtını kuvvetli bir impara­torluğun geniş kaynaklarına dayamış, zinde, tecrübeli, sar­sılmamış bir kuvvet, askerleri zafere alışmış, zor şartlara dayanma kabiliye­tine sahip, intizam ve disipline riâyetkâr, uyanık ve kanaat ehlidirler.  Bizim­kiler de ise, umûmî bir fakirliğe mukâbil hususi israf, yıpranmış kuvvet, mâneviyat bozukluğu, tahammül yokluğu ve idmansızlık var.  Serkeş askerler, aza kanaat etmeyen subaylar. Disiplin kavramıyla alay ederiz. Başıboşluk, sarhoşluk, serkeşlik zevke düş­künlük bizde alabildiğine vardır. Daha kötüsü yenilgiye alışmış bulunmamızdır.  Bu durumda neticenin ne olacağı gün gibi aşikârdır..."(10)

Meşhur târihçi İbrahim Peçevî, Osmanlı askerlerindeki azim ve iradeyi dile getirerek, 1598 senesinde Macaristan’daki askerî bir harekâttan şöyle bir kesit sunar:

“Bir gün olmadı ki yağmur yağmaya ve seller olup sular taşmaya. Ordugâhta balçık bir mertebeye vardı ki, bir çadırdan bir çadıra varılmadan kaldı. Çadırların her ipine adam boyunda kazıklar çakıldı. Rüzgârların şid­detinden yine çadırlar durmaz yıkılırdı. Soğuklarda o kadar şiddetli ki, as­kerlerde el ayak tutmaz. Musîbetler birbirini tâkip eder. Üç günlük yol bu seferde bin müşkülat ile on iki günde alındı. Bataklıkta soğuktan açlıktan ve hastalıktan çektiklerimiz takdir ve tâbir olunmaz.” (11)

Müneccimbaşı Târihi diye ma’ruf olan eserde ise yazar Ahmed Dede Os­manlı Sultanları hakkında şöyle bir değerlendirmede bulunur: “Doğunun ve Batı’nın, karaların ve denizlerin hükümdarı, Mekke ve Medîne’nin koruyucu­sudurlar. Allah onları, Süleyman peygamber’den sonra hiç kimseye nasip olmayan bir hükümdarlıkla şereflendirmiştir. Bu husus, hükümdarların ve sultanların hayatlarını tetkik edenlerin mâ’lumudur.”

Dipnotlar:

1- Hammer a. g. e. c. 6, s. 420. 

2- Târih ve Düşünce Dergisi, Nisan 2000 s. 8.

3- 23.337.600 km kare toprak.Yılmaz Öztuna,“Büyük Türkiye Târihi”,Ötken Yay.1977,c.4,s.488.

4- Yavuz Bülent Bakiler, “Unutamadıklarım” Yakın Plan Yay. 2013, s. 176.

5- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 8, s. 13.

6- Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 3, s. 494.

7- İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c.1, s. 1, s. 288.

8- Geraud Poumaredez, a. g. e. s. 67.

9- Ahmed Şimşirgil, “Kayı-5”, Timaş Yay. İst. 2013, s. 35.  

10- Ogier Ghiselin De Busbecq,“Türkiye'yi Böyle Gördüm”,Terc.1001 Temel Eser,Târihsiz,s.104.

11- Peçevî İbrahim Efendi, “Peçevî Târihi; Haz. B. Sıtkı Baykal, Ank. 1992, c. 2, s. 202.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.