Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.90
  • ALTIN
    2442.5
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64559.67$

Osmanlı?da Tebaa Adâleti (4)

20 Ocak 2017, Cuma 07:25

Kanûnî 1526 târihinde Budapeşte’yi fethedip kral sarayını gezerken, yazı yazmaya uygun bir duvar görünce şu beyti yazıvermiş:

Gâziler meskenidir; bunda beyim gayr olmaz

Bunda zulm eyliyenin akıbeti hayr olmaz(1)                              

Yani; Şehitlerimin kanları pahasına alıp, gâziler diyârı yaptıkları bu bel­delerde artık, Müslim, gayri Müslim, Türk, Macar, Alman… ayırımı olamaz. Adâlet karşısında herkes eşittir. Bunun idraki ve bilinci içinde olmayıp zul­meden olursa, kellesini ortaya koymuş olur ve akıbeti hiç iyi olmaz diyor. Bu ve benzeri birçok uygulamalarından, hak ve adâleti kılı kırk yararcasına uy­guladığından dolayı o târihe “Kanunî” lakabıyla nam ve şan salmıştır.

ABD Kongre binasının duvarlarına, dünyada kanun yapmış, adâlete hiz­met etmiş, bu yönleriyle temayüz etmiş 9 kişinin rölyefi işlenmiş, Kanunî bunlardan üçüncü sıradadır. Bu liste şöyledir:

1-Hz. Muhammed (570-632),

2-Hz. Mûsâ (MÖ 13. Yızyıl),

3-Kanunî (1494-1566),

4-Konfüçyüs (MÖ 551 - MÖ 479),

5-İustunuanos (527-565),

6-Hamurabi (MÖ 1793? - ö. MÖ 1750),

7-Hz. Süleyman (MÖ 970 - 928),

8-Blackston

9-Napolyon (1769-1821)(2)

Osmanlıda üç aydan fazla süren davalar pek olmaz, nâ­dir de olsa 6 aydan fazla süren davalar olursa, zulüm sayılıp ilgililer­den hesap sorulduğunu biraz önce yukarıda zikretmiş idik.(3) Her türlü teknik ve taktik imkânlara ve vasıta­lara rağmen günümüzde memleketimizde 40 yıldan fazla süren 425 davanın, 10 yıldan fazla süren 12.267 davanın olduğunu(4) bilirsek, Osmanlı ile günü­müz Türkiyesinin mukayesesini yapmak daha kolay olur sanırım.

James Barker’in (1772-1838), 1877 de yayımlanan “Türkey in Europe” isimli eserinden İsmail Hâmi Dânişmend şöyle bir olay nakleder: “Bir gün Şeyhülislâma şöyle bir olay soruldu: Eğer on bir Müslüman bir araya gelip pâdişahın tebaasından olan ve vergisini veren bir zımmiyi (gayri müslimi) haksız yere öldürecek olsa ne yapmak lâzım gelir? Cevap: O Müslümanlar bin kişi bile olsa hepsinin idamı lâzım gelir.”(5)

Endülüs Müslümanlarını katliama tabi tuttukların­dan bu yana, 500 sene­dir bir tek ezan sesi duyulma­yan İs­panya’nın tutumu ile,(6) 1500 senedir Lüb­nan’da, Suriye’de, Filis­tin’de, Ana­dolu’da Yahûdi ve Hıristi­yanların varlıkla­rını sür­dürmesine, her türlü ibâdete, örf âdet ve geleneklerini      yaşa­malarına, kiliselerde çanlarını çalmalarına müsâade eden, Müslüman devletlerin tutumu ne kadar farklı? Ama yine de Haçlılar dünyanın en medenî insanları, biz­ler ise barbar Türkleriz!..

Söylediklerimizin en bâriz delili yakın târihte cere­yan etti. İs­tanbul’da onlarca, Anadolu’da da her şe­hirde en az birkaç tane kiliseleri 1000 senedir ayakta ve hizmete açık iken, en mazbut ve mütedeyyin şehirlerimizden kabul edilen Konya’mızda bile Araboğlu maka­sında, Sille’de... kili­seler berhayat iken; Başba­kanımız Sayın Recep Tayyip Erdo­ğan 07. 05. 2004 târihinde Yu­nan hü­kü­metinin resmi davet­lisi ola­rak bulunduğu Atina’da Cuma namazı kılmak istemiş, ibâdete açık câmi olma­dığı için               kıla­mamış­tır.(7)

 Halbûki Os­manlı döneminde Atina’da yüzlerce câmi var idi. Batı medeniyetinin menşei, mebdei ve beşiği kabul edilen Helen’ler (Yunanlılar) bütün mâbetleri ya yık­mışlar, ya da yapılış amacı dışında çok süfli hizmetlerde kullanmaktadırlar.

 

“İstanbul fet­hedilince niye herkes Müslüman ol­maya zorlanmadı da bu derece müsâmaha gösterildi?”  diye pro­paganda yapmışlar, Fâtih bunlara şöyle cevap vermiştir: “Din-i İslâm’ı, Hz. Şâri’den ziyâde himâye etmek iddia­sında bulun­mak ne büyük vazifesizliktir”  yani Hz. Peygam­ber bile, fet­hettiği yerlerde bunu yapmamış, bunu benden isteyen insanlar ne kadar lü­zumsuzdur”  demiştir.(8)

İçte ve dışta bazı fanatik kişilerin iddia ettiği gibi İstan­bul fethinden sonra zulüm ve katliam yapılmamış, çağ açıp çağ kapayan bir olayın gerçek­leştiği savaşta Bizanslı târihçi Kritovulos ve benzeri insaflı ve tarafsız kişile­rin yazdığına göre, “İstanbul kuşatması ve fethi esnasında Bizans’ta yerli, yabancı asker ve sivil halk dâhil olduğu halde dört bin kişi ölmüştür. Şehrin nüfusu o sırada 50 bin civârındadır.”(9)

 

Dipnotlar:

1-Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 13, s. 55.     

2-A. Ragıp Akyavaş, “Derken Efendim-I” TDV Yay. Ankara 2007, s. 83.

3-Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 14, s. 28.

4-Milliyet Gazetesi 23. 12. 1993.

5-İsmail Hâmi Dânişmend,“Târihi Hakikatler-2”,Tercüman Gazetesi Yay.1979, c. 2, s. 646.

6-Sur Dergisi, Eylül 2003, sayı 330, s. 38.

7-Milliyet Gazetesi, 08. 05. 2004.

8-Ahmed Rasim, “Resimli ve Haritalı Osmanlı Târihi”, c.l, s. 163.

9-Timuçin Mert, “Son İmparator Vahdeddin -Trajik Bir Yaşam Hikâyesi", Karakutu Yay. s. 194.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.