Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.47
  • EURO
    34.84
  • ALTIN
    2440.5
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63941.69$

OSMANLIDA İNANÇ VE FİKİR HÜRRİYETİ

30 Nisan 2018, Pazartesi 07:24

İslâm fikir ve inanç hürriyetini baş tâcı eden bir dindir. Cenâb-ı Allah sevgili peygamberine umuma âit yapacağın işler hususunda “arkadaşlarınla istişare et”(1) buyurur. Bu istişarelerde Hz. Peygamber bir şey söylediğinde sahâbeler“ya Resülallah, bu söylediğin Allah’ın emri mi? Yoksa kendi fikriniz mi?” diye sorarlar, Allah’ın emri ise kayıtsız şartsız itaat ederler, ama Hz. Peygamberin sözü ve fikri ise üzerinde fikir yürütürler, herkes kendi fikrini söyler, hangisi makul ve mantıklı ise onu tercih ederlermiş. Peygamber Efen­dimiz de: "İstişare eden pişman olmaz"(2) buyurmuştur.

İnanç hürriyeti hususunda da durum böyledir. İslâm hiç kimsenin zorla Müslüman yapılmasını istemiz. İzah edersin, anlatırsın, teklif edersin, inanırsa inanır, inanmazsa kati sûretle zorlayamazsın. Yüce Allah; “dinde zorlama yoktur”(3) buyurarak bunun ölçüsünü koymuştur.

İslâm’ın zuhurundan asırlar sonra bile özellikle Avrupa’da başka dinden ve inançtan olanlara hayat hakkı tanınmazken, 15 asır önce İslâm inanç hürri­yetinin alasını emrediyordu.

İnsan Haklarının Gerçek Bânileri:

Osmanlı İslâm’ın bu ölçülerini uyguladığı için sevilmiş, sayılmış ve tak­dir edilmiştir. Eğer Osmanlı İslâm’ın bu toleranslı tutumu ile hareket etmese bugün Balkanlarda bir tek Hıristiyan bulmak mümkün olmazdı. Çünkü o dö­nemde iletişim araçları son derece kıt, BM yok, insan hakları kuruluşları yok, olsa bile dünyanın süper gücü Osmanlıdan hesap soracak bir merci ve devlet yok. Nüfusunda çok az olduğu o dönemlerde Balkan milletlerini Osmanlı diyârına serpiştiriverse bir asır sonra o milletlerden eser kalmazdı.

Dedeleri­miz 5 asır kaldıkları yerlerde bile kimsenin dinine, diline ve fikrine müdahale etmemiştir. Hattâ bazı dönemlerde bir gayri Müslim, Müslüman olmak mak­sadıyla Osmanlı mercilerinden birine müracaat ettiği zaman, bu kişi hangi dinden ise onun dinî temsilcisi papaz, haham çağrılır “bak sizin dininize men­sup birisi Müslüman olacağım diyor, sonra zorla Müslüman yaptılar falan demeyin, vatandaşınla konuş, vazgeçerse al götür” derler, adam Müslüman olmakta ısrar ederse kelime-i şahâdet getirtilirmiş.

Protestanlık mezhebinin kurucusu Martin Luther’e göre; “Papalık Türk­lerden beter, çünkü Türkler elde ettikleri yerlerdeki insanların sâdece beden­lerine hükmediyor, Papalık ise hem bedenlerine hem de ruhlarına hükmedi­yor. Çünkü Türkler hiç kimseyi Müslüman olmaya zorlamıyor ama Papalık Katolik Mezhebine girmeye zorluyor” demiştir.(4) 

Yalnız Luther değil, en müfrit Osmanlı düşmanları onların aleyhine bir­çok şeyler söylemişler, iftiralar atmışlar ama Osmanlının misyonerlik yaptı­ğını, yani insanların dinlerini değiştirmek için baskı yaptıklarını yazamamış­lar, bilakis dinî tolerans gösterdiklerini söylemişlerdir.(5)

Ünlü Türkolog Babinger şöyle der: “Pâdişahın ülkesinde herkes kendi halinde bahtiyar olabilirdi. Mutlak bir dinî hürriyet hüküm sürerdi ve kimse şu veya bu inanca sahip olduğundan dolayı bir zorlukla karşılaşmazdı”(6)

Roma İmparatorluğunun Yükselişi ve Çöküşü adlı kitabıyla tanınan ünlü İngiliz târihçi ve milletvekili Gibbons (1737-1794) şöyle diyor: “Osmanlıla­rın yeni zaman içinde milliyetlerini tesis ederken dinî hürriyet ilkesini siyâsetinin temel taşı olarak kabul eden ilk millet olduğu itiraz kabul etmez bir du­rumdur. Hıristiyan dünyasındaki arası kesil­meyen Yahûdi katliamları ve engi­zisyona rağmen, Osmanlıların idâresi altındaki Hıristiyanlar ve diğer dinler­deki milletler korku­suz bir şekilde ahenk ve uyum içerisinde yaşıyor­lardı...”(7) 

Avusturyalı Türkolog Anton Corneless ise dedelerimizin hakkını şu söz­lerle teslim ediyor: "Osmanlıyı İs­kender veya Darazla kıyaslamak doğru de­ğildir. Onlar diğer insanların kültürüne ve din özgürlüğüne saygı göstermedi­ler. Osmanlılar harikulade bir nizam ve düzende asırlarca kendilerinden ol­mayan insanlarla barış içinde yaşadılar. Onun içindir ki, Avrupa’da dört asır boyunca kalabildiler" (8)

Dipnotlar:

1- Şûrâ Sûresi, 38.

2- Mecmeuz' Zevaid c. 2, s. 280.

3- Bakara Sûresi, 256.  

4- Leyla Coşan, a. g. e. s. 59. 

5- Leyla Coşan, a. g. e. s. 273.

6- Mohomed ll, le Conquerant et Son Tems 1432-1481, Paris 1954, s. 502.

7- Gibbons, “Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu”, Çev. Rağıb Hulusi. İst. 1928 s. 63.  

8- Süleyman Kocabaş, “Târihte Âdil Türk İdaresi”, Vatan Yay. İst. 1994, s. 86.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.