Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.49
  • EURO
    34.77
  • ALTIN
    2441.4
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63422.92$

Osmanlı Adâleti İçin Söylenenler

26 Ocak 2017, Perşembe 07:23

Fransız yazar Michelet şöyle der: “1526 da (Mohaç’a giden Osmanlı ordusu) 200 bin kişi ekilmiş tarlalara ayak basmadan ve tek bir ot koparmadan İmparatorluğun Rumeli yakasını bir baştan bir başa geçmiştir.”(1)  

Prof. Dr. Kemal Beydilli Bey’in sâdeleştirdiği “Yeniçeriler ve Bir Yeni­çerinin Hatıratı” isimli kitapta, Sırp asıllı bir Yeniçerinin hatıraları analiz edi­liyor ve Osmanlının adâleti şöyle dile getiriliyor: “…Sultanın ordusu Hıristi­yan topraklarından yürüyecek olursa, hiç kimse ekili tarladan geçemez ve herhangi bir başka zarara sebebiyet veremezler. Hiç kimse, bir kuruş bile kıymeti olmayan küçük bir şey dahi olsa, zorbalıkla hiçbir şeyi kendine mal edemez. Türk beylerinin dikkatleri bu konu üzerindedir ve birbirlerine müsâmaha etmezler. Zira bunlar, ister Müslüman, ister Hıristiyan kâfir olsun fa­kirlere zarar veremez. Eğer birisi ödemeden bir tavuk alsa, bunu hayatıyla öder. Sultan fakirlerin huzur içinde yaşamasını ister.”(2)

Meşhur Seyyah Thevenot'un seyahatnâmesinde Osmanlı İmparatorlu­ğundan bahsederken, sözü adâlet ve devlet kapı­sında işlerin çabuk görülme­sine getirerek şöyle yazar; "Burada herkes hangi tabakadan, hangi dinden olursa olsun dinlenir. Bir fakir bir vezîrden adâlet talep eder. Mahkeme de aynı muâmeleyi görür. İltimas yapılmaz. Bir Mûsevî de bir Müslü­man’dan aynı şekilde hak talep edebilir. İşler hemen halle­dilir. Borçlu hemen borcunu öder. Katil hemen idam edilir. Hiçbir dava hüküm giymeden 4-5 günden fazla bekletilmez. Bir yanlışlık, bir adâletsizlik olacağından hiç korkulmamalı­dır. Zira vezîrler ve kadılar başlarının gideceğinden kork­tukları için adâletsizlik edemezler."(3) 

İngiliz Elçisinin eşi oyan ve yıllarca Osmanlı diyârında kalan, şahit ol­duğu olayları İngiltere’deki dostlarına mektuplarla bildirdiği için “Türkiye Mektupları” adı altında kitaplaştırılan Lady Montagu (1689-1762) da: "Os­manlının adâletinden dolayı gayr-i Müslim tebaanın çok rahat ettiğini, kendi askerlerin­den ve idârecilerinden görmedikleri şefkat ve iyi muâmeleyi Os­manlıdan gördüklerini” yazar.(4) 

Hıristiyanlık adına icra edilen mantıksızlık ve yobazlıklardan, Papalığın aşırı baskı ve tahakkümünden, Engizisyon mahkemelerinin vahşet ve mela­netlerinden, Avrupalıların gaflet ve cehaletlerinden bıkıp, usanıp, ahvâli pro­teste ettiği için yeni bir mezhebin oluşmasına, Protestanlık Mezhebinin ku­rulmasına vesile olan Papaz Martin Luther şu kanaattedir: “Günahkâr ve din­lerinin emirlerini hakkıyla yerine getirmeyen Hıristiyanları cezalandırmak için Tanrı Türkleri göndermiştir. Yani onlar Tanrının değneği, kamçısı, kılıcı­dır. Hıristiyanlar için Papalık, Türklerden daha tehlikelidir.(5) Bu sebeple Türklere mukavemet küfürdür.”(6)

Osmanlı seferlerine gözlemci olarak katılan, daha sonra el­çiliğe kadar yükselip İstanbul’da görev yapan Lord Paul Ricault şöyle yazar: "Hiçbir ülke­nin halkı Türk askeri geçerken en küçük bir endişe duymaz. Ordu geçtiği yer­lerden her şeyi peşin para ile satın alır. Bizde olduğu gibi ordugâh; Kızlarına sataşıldığı,  malları yağma edildiği için şikâyete gelenlerle dolup taşmaz. Bu düzen ve adâlet Türk ordusunu muzaffer kılmıştır"(7)

Almanların meşhur şansölyesi Bismark: “Osmanlıyı hayaletler ayakta tutmuyor, onu adâlet ayakta tutuyor” demiştir.(8) İngiliz Târihçi Fairfax Downey, “The Grand Turc, Süleyman the Manificent” Büyük Türk, Muhteşem Süleyman isimli eserinde şöyle der: “Birçok Hıristiyan, adâleti ağır ve kararsız olan Hıristi­yan ülkelerindeki yurtlarını bırakarak Osmanlı ülkesine sığınıyordu.”(9) 

Almanya’dan kendi idârecilerinin zulmünden kaçıp Osmanlı diyârına sığınanların sayısı öyle aşırı derecelere ulaşmış ki, hicret edenler yakalandığı takdirde hem aşırı şekilde cezalandırılmış, hem de Osmanlı aleyhine müthiş bir propaganda başlatılıp, Osmanlıya iltica edenlere güya uygulanan, uydurma zulüm, katliam ve işkence senaryoları yazılıp, söylenip, vaazlarda dillendirilip, bunun önüne geçilmeye çalışılmıştır.(10) Bir Hıristiyan yazar şöyle der: “Gerçekten denilebilir ki, bütün Protestan Hıristiyan hükümdarlar selâmetlerini Muhteşem Süleyman’a borçludurlar.”(11)

Bir başka müşahit de Osmanlı ordusu içinde bir müddet bulunmuş ve gözlemlerini dile getirdiği kitabında şöyle der: “Türklerde askerî disiplin ve geleneklere bağlılık çok kuvvetlidir. Hiçbir suç cezasız bırakılmaz. Ordudan ayırma, başka bir alaya sürgün edilmeden tutun da rütbe ve memuriyetin geri alınması, mallarının müsâadere edilmesi, dayak ve idama kadar çeşitli cezalar verilir. Sürgün cezası umûmîyetle hudut boyundaki garnizonlara gönderilme şeklinde oluyor ki sürgün edilenler oralarda çeşitli hakaretlere hedef oldukla­rından bu ceza ölümden bile ağır geliyor onlara. Daha ağır suç işleyenler sürüldükleri yerde ölüme mahkûm ediliyorlar. Böylece bir yeniçeri ocağında değil de alelade bir asker sınıfında ölüp gidiyorlar.”(12)

Sudan Meclis başkanı el Halîfe Türkiye’den varan bir heyete şöyle de­miştir: “Uzun süre Osmanlı İmparatorluğunun yönetiminde bulunduk. İngi­lizlerin yönetiminde de bulunduk. İkisini de unutamıyoruz. Osmanlıyı adâletinden, İngilizleri de zulmünden dolayı unutamıyoruz. (13)

 

Dipnotlar:

 

1-Ali Ünal, Müslüman Türkün Dün­yası ve Sürülmek İstenen Lekeler,23.01.1997,Zaman Ga­zetesi.

2-Mim Kemal Öke, Derin Târih Dergisi, Mart 2014 sayı 24, s. 120.

3-Tahsin Ünal, “Osmanlılarda Fazilet Mücâdelesi”, Nur Yay. İst. 1975 s. 96.

4-Lady Montagu, “Türkiye Mektupları”, Tercüman 1001 Temel Eser. s. 84. 

5-Leyla Coşan, “Tanrım Bizi Türklerden Koru”, Yeditepe yay. İst. 2009, s. 46, 49, 54, 132.

6-Yılmaz Öztuna, “Büyük Türkiye Târihi”, Ötüken Yay. 1977, c. 3, s. 362.

7-Yılmaz Öztuna, “Târih Sohbetleri”, Ötüken yay. İst. 1988, s. 141. 

8-İlhan Bardakçı, “İmparatorluğa Veda”, Hülbe Yay. Ank. 1985, s. 39.    

9- F. Downey “The Grand Turc, Süleyman the Manificent” New York 1929, s. 84.

10-Leyla Coşan, a. g. e. s. 58.

11-N.Kösoğlu,“Türk Dünyası Târihi ve Medeni. Üzerine Düşünceler”,Ötük.Yay.Ank.1997,s.232. 

12-Ogier Ghiselin De Busbecq,“Türkiye'yi Böyle Gördüm”,Terc.1001 Temel Eser,Târihsiz,s.148.   

13-Ferhat Koç, “Medeniyet Coğrafyamıza Seyahat”, Düşün Yay. İst. 2012, s. 375.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.