Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.49
  • EURO
    34.77
  • ALTIN
    2441.4
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63422.92$

Nimete Şükür Musibete Sabır

13 Ocak 2020, Pazartesi 09:07

Yüce dinimiz İslâm, dünya ile ahiret, ruh ile beden ve madde ile mânâ arasında hassas dengeler ve kurallar koymuş olup, bu kurallara uyarak çalışıp gayret edenler hem bu dünyada ve ahiret hayatında sonsuz saadete nail olurlar.

Huzur ve mutluluğu yakalayabilmek için hırsın yıkıcı etkilerinden kurtulup kanaat sahibi olmak son derece önemlidir. O halde, Mevlâmızın hoşnutluğunu kazanmak için gayret etmeliyiz.

İnsanoğlu mutlaka dünya ve ahirette kendi amelinin karşılığını görecektir. Nitekim Cenâb-ı Hâk, bir ayetinde, "İnsan, yalnız çalıştığının karşılığını alır"(Necm Sûresi, 53/39) buyurmuştur.

Yüce dinimiz İslâm; çalışma hayatında karşılıklı sevgi, saygı, hak, hukuk ve adaletli olmayı prensip edinmemizi emretmiş, bu ilkelere uygun hareket edilmesini tavsiye etmiştir. Çünkü çalışmak, hayatımıza huzur ve bereket getirir.

Cenâb-ı Hakk insanı,  ahsen-i takvîm olarak yaratmış ve ona, bu dünyada sınırlı bir ömür vermiştir. O, bu sınırlı ömrün her anından, hesaba çekilecektir. Bunun için insanın, ömrünü ve zamanını çok iyi değerlendirmesi gerekir.

Helâl kazanmak için alın teri ve göz nuruyla gayretli çalışmak ve helâlinden üretip helâl yolda harcamak Peygamberlerin sünnetidir. Çünkü Peygamberler de terzilik, marangozluk, çiftçilik, ticaret gibi çeşitli meslek ve zanaat ile meşgul olmuşlar, kimseye yük olmadan kendileri ve aileleri için helâl rızık temin etmişlerdir.

Varlıkların en şereflisi insanın dünyaya geliş gayesi, Yüce Rabbine kulluk etmek ve hem dünyası, hem de ahireti için çalışmaktır. Nimetlerle imtihan olmak, sıkıntılarla imtihan olmaktan daha zordur. Servet, Şehvet ve Şöhret karşısında dik durabilmek herkesin harcı değildir. İmtihanı kazanmanın formülü: nimete şükür, musibete sabırdır.

Normalde hayır ve şerle imtihan, insanın manen ve maddeten yükselmesine, günahları terk etmesine, sabır ve şükür eğitimine vesile olur. Mühim olan bu imtihanın farkında olmaktır. Her şeyin Allah’tan geldiğine inanmak acıları tatlılaştırır, üzüntüleri sevince tebdil eder.

İmtihanı en ağır olanlar peygamberlerdir. Çünkü en ağır görev onların görevidir. Göz nuru ve alın teri ile çalışmak, kazancın helâl olmasına dikkat etmek, helâlinden üretip helâl yolda harcamak peygamberlerin sünnetidir.

Sevgili Peygamberimiz, kendisi bizzat çalışmış ve bunu herkese tavsiye etmiştir. Her konuda olduğu gibi, çalışma hususunda da bizler için en güzel örnek olmuştur. Rehber olarak insanlığa gelen peygamberler de terzilik, marangozluk, çiftçilik, ticaret gibi çeşitli mesleklerle iştigal olmuşlar, kimseye yük olmadan kendileri ve aileleri için helâl rızık temin etmişlerdir.    

Müslümanlık, hayat dinidir. Hareket ve çalışma dinidir. Dünya nimetler deryası olduğuna göre, bu nimetleri elde etmek için çalışmak şarttır. Dünya nimetler deryasıdır. Bu nimetleri elde etmek için çalışmak şarttır. Kanâat, kuvvetli bir îmân ve Allah Teâlâ’ya sonsuz bir güvenin tezâhürüdür. Bu özelliğinden dolayıdır ki Yüce Rabbimiz tarafından sevilen ve methedilen bir haslet olmuştur.

Kanâat, dünyâ malı yüzünden gelebilecek birçok belâ ve musîbetlerden sâhibini muhâfaza eder.

Mümin olarak bize düşen, rızık elde etmek için helâl yollarla çalışmak, temiz ve nezih olan kazancın peşinde koşmaktır. Rezzâk olan Rabbimiz, yediğimiz her lokmayı, içtiğimiz her yudumu, havayı, ekmeği, suyu bizlere lütfedendir. O, sonsuz ikram sahibidir.

Varlıkların en şereflisi insanın dünyaya geliş gayesi, Yüce Rabbine kulluk etmek ve hem dünyası, hem de ahireti için çalışmaktır. Müslümanlık, hayat dinidir. Hareket ve çalışma dinidir. Dünya nimetler deryası olduğuna göre, bu nimetleri elde etmek için çalışmak şarttır.

Cenâb-ı Hak, kullarına maddi ve mânevi namütenahi ihsanlarda bulunmuş, vermiş olduğu mal, mülk, makam, mevki, evlât ve beden güzelliğinin sadece bunlardan ibaret bir nimet olarak düşünmemek gerekir. Çünkü insanoğluna verilen diğer nimetlerinde farkında olup bir başkasına haset etmemelidir.

Yazımı, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in duasıyla bitirmek istiyorum: “Allahım! Sıkıntı ve hüzünden, acizlik ve tembellikten, korkaklık ve pintilikten, insanların kahrından sana sığınırım.”(Tac, c.5, s.113.) Gönülden Muhabbetlerimle…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.