Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2437.7
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64582.95$

MİLLET ÜMMET MİLLİYETÇİLİK(3)

08 Ekim 2016, Cumartesi 09:49

BATININ ÖĞRETİLERİ:

Batı bugün bilimcilik adı altında insanı sadece biyolojik bir varlık olarak görür. Tabiat kanunları nın ilkelerine göre de değerlendirir. Böylece ideolojiler doğmuştur. Pozitivist düşünce bilim dışında her şeyi inkâr eder, Ernest Renan, bilimin geleceği isimli eserinde cilt 1 sh:135,”Bilim bir din’dir. Bundan sonra amentüleri yalnız bilim yazacak, ahlaki ve edebi meseleleri bilim çözecektir.”demiş, bu inancında zihinlere yerleşmesine çalışmıştır.(Namık Kemal’in eseri Renan Müdafaanamesi) Peki bunlar tabiat nedir? Sorusuna kesin cevap verebilirler mi? Hayır. Çünkü tabiattaki kanunların tamamının ortaya konulduğunu hiçbir bilim dalı iddia edemez. Çünkü sürekli bir değişim var, mikrop da tabiatın bir parçası,  güneş ve yıldızlar da, ay ve gezegenlerde tabiatın bir parçası. Bilimcilik ne yazık ki; bugün İslam toplumlarında şirk ve zulmün kök salmasını başarmıştır. İnsanları ilkel toplum, yazılı uygarlığa geçmemiş toplum, diye tanımlamış, insanın yaratılışını da, belirli bir evrimin bir tabiat kanununun sonucunda ortaya çıkan konuşan hayvan, düşünen hayvan diye algılayıp, ona böyle bir yakıştırma yapmıştır. O zaman bu mantıkla hayvanlarda bu çerçeve de konuşmayan insan düşünmeyen insan oluyorlar. Avrupalı modern diye tanımlanan toplumlarda bilim ve felsefecilerin insanı tarifleri ve sadece biyolojik pencereden değerlendirmeleri, insanın mahiyetini ortaya koymaktan uzaktır. Onlara göre,   “Tabiat Kanunları” düzeninde güç ve kuvvete dayalı bir sistemle kendi güç ve geleceklerini koruma altına alıp, diğerlerine yaşama hakkı tanımadığı gibi, insan yerine de konulmaz. Her şey sömürü aracı ve menfaat temini için kullanılan, Kâinatta ilahi bir düzenin varlığı birliği ahengi inkar edilerek kendi sistemleri ilahlaştırılır.

 

İNSANLIK TARİHİ:

Vahye dayalı kitaplarda insanlık tarihi Tevrat, İncil ve Kuran’da İlk insanın Hz. Âdem(a.s.) olduğu ittifak halindedir. İslam’a göre Kur’an’ın bir ayetini inkâr insanı irtidata sürükler. İncil ve Tevrat dada hükmü inkâr edenlere  “dinsiz” tabiri kullanılır. Şüphesiz Allah katında hak din İslam’dır. Allah(c.c.   Hz. Âdem’i(a.s.) yarattı. Ve o’na bilmediklerini öğretti. Yaşaması için lazım gelen her şeyi. Bütün peygamberlerin meslekleri vardı. Hz.Nuh(a.s.) bugünkü gemi mühendisliği ilmine sahip olmasaydı,  o tufanda yeryüzünün sularla kaplandığında hali ne olurdu? Fakat bilimcilik adı altında maalesef; Hz. Âdem’le(a.s.) başlayan hayata Avrupalılar ilkel insan adını verdiler ve bilim adına; Hz. Âdem’le(a.s.)    başlayan bütün peygamberleri inkâr ettiler. Bunlara göre ; “evrensel dinler, Allah tarafından değil, belirli bir tekâmül sonucu ortaya çıkmıştır” tezini savundular ve bunun adına da evrim dediler.    Bir kez daha vurgularsak ( sayntizim) bilimcilik; vahye dayalı her şeyi inkar eden,  kendi heva ve heveslerini ilahlaştırma, onu kuvvetli hale getirme ve kiliseye karşı(Hıristiyanlığa) otorite olma ve onun yerini alma mücadelesini veren teşkilatlı bir organizmadan başka bir şey değildir.

 

BATININ DÜŞÜNCE TEMELİ:

Batı temelde Yunan felsefesine ve Helen kültürüne dayanır. Katolik inanç mensupları ki(feodal bir zorba ve engizisyonun koruyucusu idiler) Martin Luther’in protestosu ile 1529 yılında büyük bir sarsıntı yaşamış Hıristiyanlık inancında reform hız kazanmıştır. Sonuç olarak Rönesans denilen bir akım doğdu. Roma imp. da güç demek haklılık demekti. İstediği gibi ceza kesebiliyorlardı. Mesela Gladyatör ler, Vahşi ve acımasızca birbirlerini öldürebilirlerdi. İnsanlar aslanlara yem diye atılırlar, hatta çarmıha germelerden zevk alınırdı. Özellikle de Hz. İsa (a.s.) ve İncili tasdik edenlere potansiyel siyasi suçlu muamelesi yapılarak bunlara akıl almaz işkenceler uygulamışlar ve ceza vermişlerdir. Roma imp.ğu    güç kaybedince  yerini feodal zorbalar ve  kilise almıştı.Kilise gücünü devam ettirmek için,engizisyon mahkemelerini asırlarca kullandılar.Fransız ihtilalinden önce,Avrupa toplumunda suçluların sindirilmesi şiddetli cezalar uygulanarak yapılıyordu.Örnek verecek olursak; diri diri ateşe atmalar,toprağa   gömmeler,çuvalda nehre atma,suda boğma,kol ve bacaklardan atlara bağlayıp parçalatmalar şeklindeki uygulamalar olup, bu işkencelerin sadece  bir kısmını oluşturuyordu.Yani bunun değerlen   dirilmesi bizi şu sonuçlara götürür.Fransız ihtilalıyla bilim kilise çatışmasının temelinde güç ve otoriter olmaya dayalı,bu otoriteye sahip olmak ve/veya  yerini  almak ve kimseyle paylaşmamak yatar.Biraz uzunda olsa bu tarihi serüvenin mahiyetini iyice bilmeden hatta bir iyice bellemeden ele alacağımız kavramlara doğru gözle bakabilmek ve altında yatan gerçekleri iyi tahlil etmek mümkün olmayacaktır.   Öyleyse; batının bilimcilik felsefesini ve altında yatan gerçekleri iyi tahlil etmek gerekir.Bilimcilik ekolü   nün temsilcileri kiliseyi ve Hıristiyan ruhban sınıfının yorumlarını tümden inkar edip adına hür düşünce   dedikleri  ifadelere sarıldılar, ve bu değerlendirmelerde  Darvin’in evrim teorisine sarılarak yapıldı.Onlara göre,karanlık çağlar,mağara devri,ilkçağ, ortaçağ, yeni çağ, yakın çağ ayrıştırmaları, ilkel din ve toplumlardan  evrensel din ve toplumlara kadar  olan her şey evrim teorisine göre izah edildi.Aslında bu sadece Hıristiyanlığa değil,cephe olarak İslam’a da alınıp en büyük tehlike olarak da İslam görüldü.   Onlar Allah’ın ayetleri yerine kendilerinin akılla ihdas ettiklerini söyledikleri hümanizme dayalı “insanlık dinini”inşaya başladılar. Hatta Rene Guenon(sonradan Müslüman oldu. Abdülvahid Yahya) der ki;   Modern Batı’nın Hıristiyan olduğu söylense de bu yanlıştır. Çünkü modern tavır temel de dine düşman olduğu için, Hıristiyanlığa da düşmandır. Günümüzde kullanılan politika kelimesi yunanca “Polis”ten türemiştir. Yani Helen kültürünün temelini polis oluşturur. Atina’da filozoflar dâhil yirmibin civarında bir zümre, üçyüzaltmışbeşbin köle ve yabancılar ile kadınları yönetmekteydi ve onlar yani köleler,    eğitim yoluyla da köle oldukları bilincinden uzaklaştırılmışlardır. Günümüzde çağdaş uygarlığın temelinde, Helenist kültür ve inancı vardır. Dawsona göre; Helenizm bir tarafa bırakılırsa ne batı medeniyetine Avrupa insanı düşüncesi doğmayacaktı. Yunan kültürün de yetki ve hünerleriyle tıpatıp insana benzeyen ilahlar vardır. Onlara göre insan özellikleri taşıyan ilahları Homeros ve Hesiodos yaratmıştır.    Kısaca Helenizm insan heva ve hevesine dayanır ve bu da batı medeniyeti diye günümüzde lanse edilir.(Çağdaş Uygarlık) Böylece aile hayatından devlet teorilerine ekonomik sistemden insanlık tarihi ne bakış ve tüm siyasi mücadelelerin içerisinde bu çağdaş anlayış yer almış, sadece ve sadece aklı yeterli bularak dini argümanları reddetmiş modern insan kavramı içerisinde kendisinin ilahlığını ön plana çıkarmıştır.(devam decek)

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.