Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2437.8
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64366.97$

MİLLET-ÜMMET-MİLLİYETÇİLİK-(1)

01 Ekim 2016, Cumartesi 10:00

Bugün ülkemizde toplumun her kesiminde birbiriyle uyumlu ve sağlıklı bir iletişim kurulamıyorsa, bunun nedeni, yaşadığımız kavram kargaşasındandır. Sağlıklı bir iletişimin sağlıklı bir kuralıda o kelimelere yüklenen mananın herkes tarafından bilinip aynı şeyi anlamasıyla çözüme kavuşur. Ne yazık ki bizim toplumumuzda özellikle son iki yüz yıldır yaşanılan ve düşünce hayatımızda yer tutan kelimeler asli anlamlarıyla değil, batılıların bize empoze ettikleri ve bizim kültürel dünyamızı dinamitlemeye yönelik olduğundan, bizim kültürel dünyamızda yer bulmuş İslami kavramlara; batılı deyimlerden anlam ve kavramlar yüklendiğinden kafa karışıklığı yaşanıyor ve tabir caizse konuşuyoruz ama ne dediğimizi bilmiyoruz sonucuna varılıyor. İşte o zamanda İşte o zamanda Yusuf, Gazi’yi, Kavlen Yusuf’u,Yener54 bir başkasını anlamıyor ve farklı algılamalar ve bizdeki oluşan mevcut düşünceye yönelik şartlanmışlık birbirimizi üzecek sonuçlar ortaya çıkarıyor. Halbuki işi en başından en kaynağından almak ve günümüze  ulaşana kadar da bu tarihi serüvende mana itibariyle yaşananları bulup ortaya çıkarmak, kısaca bizlere düşüncemizde etki eden ve bizleri yanlışa sürükleyen bir çiviyi beynimizden söküp atmak bizim içinde toplumsal bakış açısı içinde rahatlamaya sebep olacaktır.(Burada şunu  da hemen kaydedeyim ki, biz bu birlikteliği sağlasak bile batılılar bizi yine rahat bırakmayacaklardır)

                Geçmişinde İslami toplum hayatını eksiklikleriyle de olsa yaşamış ve Türkçe konuşulan bir ülkede; batılılaşma süreciyle beraber anlam kaymalarına yol açan kelimelerin, kavramların kafa karış tırıcılığı, ve bunların İslami düşünce etrafında gerçek anlamlarının bilinmesi bizim düşünce hayatımızı da olumlu etkileyip, toplumsal barışa katkı sağlayacağı muhakkaktır. Çünkü kelime ve kavramlara tutulacak İslam projektörü aynı zamanda zihinlerimize yerleşmiş bulanıklığı da giderecektir.

                Bir insan kendisine nasıl yabancılaştırılır? ya da böyle bir olur mu ? derseniz,cevabımız “olur” şeklindedir.Yani bir insan kendisine yabancılaştırılır.hani bilirsiniz Çin işkencelerinden birisi de Müslüman Türkleri mankurtlaştırmaktır.(Cengiz Aytmatov’un Gün var Asra bedel kitabına bkz.) Öyleyse bir toplumda ;doğru olan,gerçek olan kavramların yerine kültürel emperyalizmin bir uygulaması olan başka toplumlara ait kültürel değerler kazandırılırsa,belli bir müddet geç    tikten  sonra,onlar gibi yaşama  onlar gibi düşünme  ve hayat tarzı başlar.Bizde de öyle değil mi?Bugün   hangi kitabı defteri açarsanız açın bize öğretilen batı insanı yüksektir,batı insanı üstündür,batı  insanı   medenidir.vs. batı batı batı… Peki, bizler batıyı her haliyle öğrenmeyelim mi? Elbette. Hem de kendi lerinden daha iyi bir şekilde, ancak önce ne olur, kendimizi bir öğrenelim. Kendi tarihimizi, değerlerimizi, kültürel mirasımızı en iyi şekilde belleyelim. Çünkü kendini iyi tanıyamayan başkasını da asla anlayamaz.

BATIYA GÖRE BİZ

Bizler onlara göre barbarız. Doğuluyuz. Onlar bizi böyle görür ve tanımlar. Batı bizim tarihimizi de sahip olduğumuz değerlerimizi de, düşünce dünyamızı da, kısaca sahip olduğumuz her şeyi küçümseyerek görür. Bizde olan güzellikleri de kendi aynalarından gördükleri şekliyle yansıtırlar. Kıskançlık buğz çekememezlik had safhadadır. Batıya göre; Ermeni Yahudi anarşistleri ile terör odaklarına karşı çıktığı için, Abdülhamit Le Sultan Rouge’dir.(kızıl sultan) Onlar bize böyle öğretirler bizde onlara uyarız. San ki bu bizim tarihimiz değilmiş gibi? Onlar bizim tarihimizde kendilerine neyi düşman ve tehlikeli gördülerse biz de onların gördüğünü düşman olarak belledik. Yani kendimize kimliğimize değerlerimize savaş açtık, kötüledik, hatta nefret ettirildik. Niye sırf batı bizi kendi penceresinden böyle görüp yansıttığı için, bizde kolaycılığı seçip vicdani süzgeci bir kenara iterek onlar ne diyorsa doğrudur ön yargısıyla onlardan olan ne varsa alıp uysun uymasın fikir olarak ve elbise olarak seçtik beğendik. Batı Afganistan da ya da Filistin de, kendi ülkesinin emperyalizm sultasına karşı mücadele edenleri terörist ilan etti. Bizim toplumumuzda da kabul gördü. Hâlbuki biz değ ilmiydik ders kitaplarımızda Afrikalı toplumlara, verdiğimiz kurtuluş savaşı mücadelesinde örnek olduk emperyalizme geçit vermedik diyen. İran’la savaşan Saddam batıdan yardım ve destek görürken, Kuveyt’e saldıran durumuyla zalim ilan edildi. Hâlbuki Saddam zaten zulmeden birisiydi ve Halepçe’de binlerce insanı kimyasal silahla öldürtmüştü. Irak savaşının asıl sebebi Amerikan ve İsrail değil miydi? Bugün Ortadoğu’da egemenlik kurmaya çalışan güçler neyin peşinde, neyin kavgasını veriyorlar bunu biliyorsunuz. Asırlar önce kaybedilen tarihi perspektifimiz görüş açımız bizi bugün açmaza sürüklüyor. Şunu da söylemeliyim ki;   bir kültür emperyalizmi yaşıyorsak bu bizden kaynaklanıyor. Nasıl ki öğretmenliğin değerini düşüren öğretmenlerse ve yine yükseltecek olan kendileriyse, kültür emperyalizmi karşısında batıya değil, kendimize yüklenmemiz gerekirdi. Çünkü onlar bizde mevcut olan değerleri yıkarken biz onların elinde gassal durumundaydık. Ne tarafa çevirdilerse o tarafa döndük ve bizler oyunu kuralına göre oynayamadık. Onların minderlerinde onların oyun kurallarına maruz kaldık. Hazırlıksız yakalandık.    Onlar görevini iyi yapıyor. Kültür emperyalizminin temeli tarih sömürüsü olduğundan, bizlerde onların namına kendi tarihimize karşı bu görevimizi düşünmeden kendimizi sorgulamadan, her gün suçlayarak, aşağılayarak hatta küfrederek yerine getiriyoruz. Batı bizim için tek numune oldu. Hatta batı kültürü farzı ayın yapıldı. Peki, iki yüz yıldır batılı olabildik mi? Hayır. Şimdi ne doğulu kaldık, ne de batılı olduk. İkisinin arasında sallanıp duruyoruz.(devam edecek)

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.