Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.75
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63715.4$

KAFASI KEL MERKEL NE İSTİYOR?

08 Şubat 2017, Çarşamba 07:15

Daha doğrusu Alman Başbakan şu sıralar Türkiye Gündemine kendini odaklamış durumda. Zaten öteden beri Almanya ile ikili ilişkilerde kendini belli eden bir gerilme var. Bu en başından söyleyim bizden kaynaklanan bir durum değil, Almanya vb. ülkelerin bölgesel veya dünya genelinde üstelik aynı askeri ittifaka dâhil olduğumuz bilinmesine rağmen kendi kaderine bırakılmış izlenimini kuvvetli hale getirmek isteyen sözde batılı dost ülkelerin bize karşı hiçte dost olmayan takındıkları tavırdan ibaret bir yaklaşımdır. Bilhassa FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz tarihinde ülkemizi/yönetimi ele geçirmeye yönelik o menfur olayda mevcut yönetimi hemen desteklemek yerine maçın sonucunu bekleyen taraftar seyirciler gibi kendilerini sessize almaları bu kırılma noktasının basit bir şifresidir.

PKK ve diğer kanlı örgütlere kucak açan Almanya, FETÖ mensuplarını iade etmediği gibi, mültecilerle ilgili olarak anlaşma gereği 2016 yılında göndermesi gereken 3 milyar Euro’nun onda birini bile göndermemiştir. Merkel bunlara kulak tıkayarak ve yine Türkiye’yi ekonomik ve siyasi açıdan zor durumda bırakarak kendi çantasındaki öncelikli konuları en azından kendi lehlerine çevirmek peşinde.    Geri kabul, ticari ilişkiler, güvenlik ilişkileri ve Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasının sıkıntı ve sancıları ile göç anlaşmasının Almanya’nın istediği biçimde kör topal sürdürülmesi var.

Türkiye karşıtı bütün teröristlere kucak açan, onları saraylarda ağırlayan, darbecileri iade etmeyen hatta bunların ülkeleri içinde aleyhimize devam eden yıkıcı ve bölücü hareketlerini destekleyen göz yuman ve açıkça PKK’nın faaliyetlerine lojistik silah ve mühimmat desteğini esirgemeyen bir Almanya bütün bunları görmezden gelerek üç maymunları oynayıp kör sağır ve dilsiz olabilmekte. Peki böyle bir atmosferde sizin ülkenizi ziyaret eden bir yetkiliye nasıl davranır ve hele birde kendi ülkesindeki yıkıcı faaliyetlere müsamaha gösterirken bize sanki dinimizle özdeşleştirmeye çalıştıkları(tövbe estağfurullah) sözde islamafobi’li ön yargılı yaklaşımlarla adeta bizleri kendi içimizde vurmaya çalışması yenilir yutulur cinsten değil. Kendilerine sunulan belgeli yaklaşık beşbin civarında dosya olmasına rağmen yargı süreci devam ediyor geçiştirmesiyle sonucun sanki sonsuz kervana takılan bir ucube yaklaşımıyla ne zamana biter bilemem işte, bizim yargılamamız devam ediyor yaklaşımı hiçte olumlu olmayan, iki ülke arasındaki sözde dostane ilişkileri baltalayan ve gerginlikleri hat safhaya getirmekten başka bir işe yaramayan monoton kokteyllerdir. Gerek Alman hâkimler birliğinin yaklaşımı gerekse, Alman Adalet Bakanının "siyasi nedenlerden dolayı gelen iade talepleri konusunda bunları işleme almama hakkını saklı tutuyoruz."demesi ve hatta kendi şartlarımızdan kaynaklanan özel bakış açıları ile yavaş yavaş netlik kazanmaya başlayan ve Sayın Cumhurbaşkanımızın önüme gelirse imzalarım diye çekinmeden her fırsatta dile getirdiği idam faktörü karşısında bunu öne çıkarıp işi savsaklamaları bize karşı bu gâvurların iyi niyetli olmadıklarını göstermektedir. Eğer bir adalet bakanı kendi ülkesindeki FETÖŞÇÜleri görmezden gelerek hatta inkâr ve saklamaya çalışarak, bizde olup olmadıkları konusunda yeterince ipucu yok demeye getirmesi resmen inkâr ve savsaklamadır.

Almanya’nın bize karşı olan hasımlığı sadece bununla/bunlarla sınırlı kalsa iyi. Bildiğiniz gibi 15 Temmuz Ülkemiz için bir milat olmuştur. Öncelikle ihanette sınır tanımayan FETÖŞÇÜlerin giriştiği darbe sonrası işi beklemeye almaları ve sonuç netleşince lalettayin bir şekilde demokrasinin yanında yer aldıklarının kerhen de olsa açıklamaları ama bunların lafta kalması ve gereken desteğin gelmemesi, ayrıca bu darbeye tepki olarak Türk kökenli vatandaşlarımızın düzenlemek isteyecekleri darbe karşıtı telin mitingine video konferans aracılığı ile Sayın Cumhurbaşkanımızın bağlanmasını Alman Anayasa mahkemesinin izin vermemesi bardağı taşıran son damla oldu. Almanya bize karşı beslediği hatta bizi islamfobi taraftarı olarak dünya kamuoyu nezdinde aleni suçlu göstermek istediği bu alçak tavrına ve aleyhtar girişimlerine bu sefer terör örgütü mensuplarının Kürt Kültür festivaline Murat Karayılan itinin görüntülü mesajını yasaklamamış bu durum başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, bu ikiyüzlü tutum ve yanlı davranışlar tüm Türkiye’de hatta Almanya’da sert tepkilere neden olmuştu. Alman Anayasa mahkemesinin Köln’deki darbe karşıtı yapılacak olan mitinge video konferans aracılığı ile katılmamasını apar topar iki saatte karara bağlayan kararı, ne hoşgörü ile ne de iyi niyetle bağdaşan bir hareket değildir. Bunun tek izahı Türkiye’nin kat ettiği olumlu yükseliş trendi kanal İstanbul projesi,3.cü hava alanı yapımının hızla devam etmesi, bölgesel coğrafyamızda ak parti hükümeti ile beraber başlayan sesimiz ve soluğumuzun düşmanları çatlatır derecesinde çıkması, kısaca bilinçlenmiş bir topluma dönüşüm ve çağı yakalamada milli yaklaşım anlayışı tüm İslam ve Türkiye karşıtı Ortodoks Hıristiyanları tam bir bağnaz İslam düşmanlığına dönüştürmüştür. Hâlbuki İngiltere’nin AB’deki kendi yolunu çizmeye kalkışması ile beraber başlayan brexit kararı ile Almanya-Fransa’nın yanında bu birliğinin ticari ekonomik ve kültürel yönden en güçlü ülkesinin biz olması ve AB’nin prestijinin İngiltere’nin ayrılmasıyla hiç etkilenmeden ve güç kaybına uğramadan devam ettirmesi söz konusu iken bağnaz bir yaklaşımla sergerde hareketlerin ve Türk düşmanlığının körüklenmesi açıkça AB’nin Hıristiyan dünyasına hitap eden ve dile getirdikleri demokrasi savunmasının sadece laftan ibaret olduğunun işaretidir.

Hâlbuki ABD’ye karşı oluşturulacak güçlü bir Avrupa Birliği bölgenin ve dünya ekonomisinin kaygılardan uzak bir coğrafyası haline gelmesini ve savunma işbirliğinin artırılarak hem dünya barışına hem bölgesel coğrafya’ya azda olsa huzur getirmesi demekti. Ama nede olsa içlerinde Viyana Korkusu taşıyan batılılar Türkiye’nin yeniden Osmanlı kimliğine bürünmesine açıkça karşılar. Onlar için güçsüz batıya bağlı ve bağımlı, sadece tarımla meşgul olan ve sanayisi olmayan bir Türkiye arzusu var. O da artık bu meyanda mümkün olmadığına göre, bu tutum ve davranışları iyi okuyup Türk Milleti olarak önümüze sağlıklı bakmak zorundayız. İşte sırf bunlar için EVET DEMELİ, TÜRKİYEMİZ İÇİN SEFERBER OLMALIYIZ. YENİ TÜRKİYE İÇİN VARMI SINIZ?  BEN VARIM EVET. YA SİZ?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.