Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.47
  • EURO
    34.84
  • ALTIN
    2440.5
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63941.69$

İslâm’ın Âlimlere Verdiği Değer (3)

27 Mayıs 2020, Çarşamba 10:05

“Hz. Peygamber, bir talep üzerine Ra’l, Zekvan, Useyye ve Benü Lihyân kabilelerine ensâr-ı kiramdan, kendilerine “Kurra” adı ve­rilen yetmiş kadar muallimi göndermişti. Bunlar Bi’r-i Mâune deni­len yere vardıklarında, bu kabilelerin ahâlisi ihânette bulunarak onları şehit ettiler. Peygamberimiz’e bu haber ulaşınca tam bir ay o kâtillere beddua da bulundu.”(1)

“Kendisini Tâif’te taşlayanlara bile beddua da bulunmayan rah­met ve şefkat peygamberinin, ilim erbâbına yapılan bu ihânet karşı­sında beddua da bulunması, ilme ve ilim hizmetine mâni olanların ne büyük bir cürüm işlediklerinin bir göstergesidir.  Kur’ân hiz­metkârlığını ihlasla îfa etmenin, Allah Rasûlü (s.a.v.)nazarında ne şerefli bir mevkii bulunduğunun da açık bir delilidir.”(2)

5. Yüzyılda Barbar istilasıyla Batı Roma yıkıldı. Bu olaydan sonra okuma yazma bilmeyen Germenler ve Keltler Roma’ya hâkim oldu ve karanlık bir dönem başladı. Kilise adamları bunu fırsat bil­diler ve bu cehâleti destekle­diler. Çünkü onların saltanatı halkın câhil kalmasında idi. Onun için halkı öğrenmekten çok kendilerinin anlat­tıkları hurâfeler ile yetinmeye teşvik ettiler. Dolayısıyla 8. yüz­yılda bile Avrupa’da, kaza ve kasabalarda okuma-yazma bilen 3-5 kişiyi geç­mezdi. Doğu Roma da bundan pek farklı değildi. İslâm’ın zuhurun­dan kısa bir müddet önce, M. 525 te Bizans İmparatoru Jüs­tinyen (527-565) Yunanistan’daki felsefe okullarını kapatıp, bütün Yunan filozoflarını, ilim adamlarını memleketten sürdüğü bir dö­nemde,(3) Allah Rasûlü’nün (s.a.v.)ilme ve âlime bu derece önem ve ehemmi­yet vermesi, İslâm’ın istikba­linin ne kadar parlak olduğunun göster­gesi olmuştur. Roma ve Bizans’tan sürülen bu ilim erbâbı, Pers im­paratorluğuna gidip sığınmışlar ve Pers (İran) mede­niyetinin geliş­mesine yardımcı olmuşlardır.(4)

İlim Yolunda Ölenler Şehittir. Âlimlerin Mürekkebi Şehitle­rin Kanına Eş Değerdir

Yüce Peygamberimiz şöyle buyurur: “Her kim, ilim tahsili için se­fere çıkarsa, bu yüzden Allah ona cennet yolunu kolaylaştırır. Şüphesiz melekler ilim tahsilinde bulunanlara kanat gererler. İlim öğrenmek için yola çıkan kimse, Allah yolunda cihâda çıkmış mücâhit gibidir. Gurbette ilim öğrenirken ölen kimse ise şehit­tir.”(5)

“Kıyâmet gününde âlimlerin mürekkepleri şehitlerin kanları ile tartılır.”(6)

Âlimin mürekkebinin; eşini, çocuklarını mal ve mülkünü geride bırakıp, canını Allah yolunda feda etmekten çekin­meyen şehitlerin kanları ile müsâvi tutulması, belki yadırga­nabilir. Ama âlimler; şe­hitliğin fazîletini, Allah ve Rasûlü’nün öbür âlemde onlara vâdettiği lütuf ve ihsanları, vatanın ve bayrağın mu­kaddes olduğunu, nâmus ve iffetin bir Müslüman için en kudsî şeyler olduğunu v.b. öğretme­seler, o şehit tatlı canını feda etmez ve savaşmaz.

Canlı örnek olması bakımından istiklal Savaşı’ndaki Sütçü imam (1871-1922) olayını sizlere kısaca arz edelim: 30 Ekim 1919 Kah­ramanmaraş Fransızların işgali altındadır. Hem müezzinlik yapan hem de bir dükkânı olan Sütçü İmam (asıl adı da İmam’dır), dükkânını aç­mış, vatan ve milleti­nin başına gelen bu musîbeti, se­beplerini, kurtuluş çârelerini düşünürken, acı acı feryat eden kadın seslerine karışan kahkaha ve sarhoş naraları ile kendine gelmiş. He­men dışarı fırladığında gördüğü manzara şuymuş:

Hamamdan çıkan örtülü Müslüman Türk kadınlarına, Fransız as­kerleri sataşmış, çarşaflarını (cilbab=örtü) çekip almışlar, şehvetten kızaran gözle­riyle, ağızlarından akan salyalarıyla, ırz ve namus âbi­desi Müslüman Türk analarına sarkıntılık ediyorlar. Buna tahammül edemeyen Sütçü imam, hemen tabancasını çekip, saldırganların bir­kaç tânesini yere sererek ka­dınları kurtarmış, kendisi de dağa kaç­mıştır.

Bu olaydan sonra şehirde meydana gelen infiali bastır­mak için, Fransızlar takviye kuvveti getirmişler. Fransız kumandanlarına peşkeş çekilen Ermeni kızlarının hatırına, kale ve diğer yerlerdeki Türk bayrakları indirilerek yerine Fransız bayrakları çekilmiş.

Bu olaydan sonra Cuma Namazına gelen cemaate, İs­tiklâl Sa­vaşı’nın binlerce sarıklı mücâhidinden birisi olan Câmi İmamı; “Kalesinde kendi bayrağı dalgalanmayan bir belde esir hükmünde­dir. Esir olan bir millete de Cuma Namazı farz değildir. Fransız bayrakları indirilip, yerine Türk bayrak­ları çekilmedikçe size Cuma Namazıkıldıramam.”(7) De­yince halk galeyana gelmiş, toplu hâlde kıyam ederek (ayaklanarak) ka­leye Türk Bayrağı’nı asmışlar, aka­binde Maraş’tan Fran­sızları kovmuşlardır. İşte, Maraş’a Kahraman­lık unvanını ve istiklâl Madalyasını kazandıran şanlı direniş, din adamları sâyesinde böyle başlamış­tır.

Dipnotlar:

1- Müslim, Mesâcid, 297.

2- Osman Nûri Topbaş, “Vakıf İnfak Hizmet”, Erkam Yay. İstanbul 2002, s, 223.

3- İsa, Ahmed– Ali, Osman, “Müslümanların Rönesans’a Katkısı”, Türkçesi Emre Miya­soğlu, 2. Bas. İst. 2014.s. 100, 118. 

4- Bekir Karlığa, “Ah Endülüs”, Derin Târih Dergisinin özel sayısı, 2015, s. 132.

5- Buhârî, ilim, 10; Ebû Dâvûd, İlim, 1; Tirmizî, ilim, 19.

6- Münâvî, Feyzü’l Kâdir, c. 6, s. 362 (4793).

7- Cemal Kutay, “Kurtuluş ve Cumhuriyetin Mânevi Mimarları”, DİB Yay. Ank. 1972, s. 187.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.