Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.75
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63715.4$

İslâm’ın Âlimlere Verdiği Değer (1)

20 Mayıs 2020, Çarşamba 09:10

Yüce Rabbimiz bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağını,(1) bilme­yenle­rin, öğrenmeyenlerin ölülerden farkının olmadığını kulla­rına bildirir ve sev­gili peygamberine sakın “Câhillerden olma”,(2), “câhillerden yüz çe­vir”(3) diye emreder.Hz. Mevlânâ’da “Câhil insan gül olsa da koklama” der.

İlim; âlimin (ilim sâhibinin) eliyle ifşa ve icra edilir. İlmin sâhibi ve tem­silcisi âlimler olduğu için, ilme son derece kıymet ve ehem­miyet veren İslâm, âlime de hak ettiği değeri vermiş, onu baş tacı etmiş, Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) varisi ve vekili olarak taltif ve takdir etmiştir. Peygamber Efendimiz’in konu ile ilgili bâzı hadislerini aşa­ğıya alınca, kimsenin bunda şüphe ve tereddüdünün kalmaması ge­rekir.

“Hakiki âlimler peygamberlerin varisleridir.”(4)

“Kıyâmet gününde üç sınıf insan şefâat eder. Pey­gamber­ler, âlimler, sonra şehitler.”(5)

"Büyüğümüze hürmet, küçüğümüze şefkat etmeyen ve âlimi­mize karşı görevini bilmeyen (gereken hürmeti göstermeyen) üm­metimden değildir."(6)

 “Yer ve gök ehli, âlim için Allah’tan mağfiret (af) diler.” (7)

“Âlimlere ikram ediniz. Çünkü onlar peygamberle­rin mirasçıla­rıdır. Kim onlara ikram ederse, Allah ve Rasûlü’ne ikram etmiş olur.”(8)

İlim erbâbının kıymetini, toplum içindeki etki ve tesirini en iyi dile geti­ren âyetlerden biri de şudur ki; ilim erbâbının irşad ve inzar görevini yapa­bilmesi için, en kritik dönemlerde savaşa bile gitmeye­bileceklerini Cenâb-ı Allah şöyle beyan eder:

“Müminlerin hepsinin topyekûn savaşa çıkmaları icap etmez. İçlerinden bir gurup gitsin, bir kısmı da dînî bilgileri iyice öğren­meleri ve kavimleri savaştan dönüp kendilerine geldikleri zaman, onları Allah'ın âyetlerinden haberdar etmeleri için git­meyip kal­malıdırlar.”(9)

Allah Rasûlü (s.a.v.)bir toplantıya, bir meclise sonradan gelen her­kesin ayağına kalkılmasını hoş karşılamaz ve“Acemlerin (İran­lıla­rın) yaptığı gibi, her gelen kişi için ayağa kalkmayın”(10) buyu­rur, ama ilim ehlin­den biri gelince, arkadaşlarını kendisi ikaz ederek; “Kavmin efendisi geli­yor, ayağa kal­kın”(11) dermiş.

Bu hadis ve uygulamaları hayat prensibi ittihaz eden Osmanlı sultanları ve halkı, ilim ehline son derece hürmetkâr davranırmış. Osmanlı sultanla­rından bâzıları câmide bile hocaları sonradan ge­lirse onların ayağına kalkar, ellerini öperler, hürmet ederler,(12) onla­rın ön saflara geçmelerini sağlarlar­mış.(13)

Şimdi unutuldu gitti ama yakın târihlerde yâni 1940’lı yıllarda bile, bir âlim çarşıdan, sokaktan geçerken halkın hürmeten ayağa kalktığını mer­hum bakanımız Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş (1933-2016) hatıralarında zikre­der.(14)

Bu husus bizim örfümüze öyle yerleşmiş ki; Osmanlı ulemasın­dan bâzı­ları, “Hz. Yusuf Mısırda idâreci iken, yanına gelen babası için ayağa kakma­dığından dolayı, Allah onun neslinden Peygamber getirmemiştir.” Diye yorum yapmışlardır.(15)

Bizim talebelik yıllarımızda sınıfa giren hocalarımıza hep birden ayağa kalkar, sünnete ittiba ve örfümüz gereği lâzım gelen hürmeti gösterir, ondan sonra derse başlanırdı. Şimdi maalesef yüksek okul­larda hattâ bazı ortadereceli okullarda bile bu âdetin kalktığını üzüle­rek duymaktayız.

Eskiden bizim örfümüzde bir şey yeneceğinde, bir şey dağıtılaca­ğında, bir ikram yapılacağında âlimlerden, yoksa yaşlılardan başla­nırdı. Bizim örfümüz bunu gerektiriyordu. Şimdi “sağdan başlamak sünnetmiş” diyorlar ve ayak ucundan başlanıyor. Bu doğru ve sün­nete uygun bir tavır değildir. Eğer o mecliste varsa âlimlerden, yoksa ihtiyarlardan başlamak gerekir. İslâm fıkhında “hoca hakkı, ana-baba hakkı ile eşdeğer” kabul edilmiş, hatta bâzı âlimlere göre daha üstün sayılmıştır. Şu hadisler bunun en açık delilidir:

“Ümmetimin âlimlerine karşı görevini bilmeyenler ümmetim­den değildir.”(16)

“Saçlarını İslâm uğrunda ağartan ihtiyarlara, Kur’ân’ı oku­mayı ve onunla amel etmeyi terk etmeyip, ondaki sırları araştır­mada haddi aşmayan âlimlere, Kur’ân ehline ve adâletle hareket eden idârecilere hürmet etmek, Allah’a hürmet ve tâzim sayılır.”(17)

İmam Gazâlî (1058-1111) İhya isimli eserinde şöyle yazar: Hz. Ali’ye “Ya emiral müminin, kimlerin eli öpülebilir?” diye sordular O şöyle cevap verdi:  

“1-İnsan çocuğunun elini öper şefkatle,

2-Kişi hanımının elini öper şehvetle,

3-Birde hocasının ve ebeveyninin elini öper hürmetle”.

Dipnotlar:

1- Zümer Sûresi, 9.

2- En’âm Sûresi, 35.

3- A’râf Sûresi, 199.

4- Ebû Dâvûd, İlim 1.

5- Tirmizî, Kıyâmet, 11 (2442).

6- Tergîb ve Terhîb Tercümesi, Hikmet Yay. yıl  1984, c. 1, s. 158.

7- Tirmizî, İlim, 2 (1650).

8- Münâvî, Feyzü’l Kâdir, c. 2, s. 93 (1428).

9- Tevbe Sûresi, 122.

10- Ebû Dâvûd, Edeb, 152; Müsned, c. 5, s. 253.

11- Buhârî, İsti’zan, 26; İbni Hacer, İsâbe, c. 2, s. 38.

12- Ferhad Koca, “Molla Hüsrev” TDV Yay. Ank. 2008, s. 78.

13- Ahmet Şimşirgil, “Kayı-2”, KTB Yay. İst. 2013, s. 275; Osman Keskioğlu, “Müslüman¬ların İlim ve Medeniyete Hizmetleri”, DİB Yay. Ankara, s. 15-19.

14- Nevzat Yalçıntaş, “Hatıralar”, İşaret Yay. İst. 2012, s. 498

15- Ragıp Güzel, “Hikmet ve İbret”, Şelâle yay. Dilek Mat. 1977 İst. s. 82.

16- Tergîb ve Terhîb Tercümesi, Hikmet Yay. yıl  1984, c. 1, s. 158.

17- Ebû Dâvûd, Edeb, 30.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.