Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.59
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2450.9
  • BIST
    9766.98
  • BTC
    64290.42$

İslâm ve Aile Plânlaması (2)

05 Şubat 2017, Pazar 10:27

Gebeliği önleyici tedbir almayı câiz kılan sebeplerden bir kısmı şunlardır:

            a) Erkeğin dini hayatını ve şerefini korumak için kendisini daha çok çalışmaya ve kazanmaya mecbur edecek çok çocuk yapmaktan sakınması,

            b) Kadının sık sık gebe kalarak sağlığını ve hayatını kaybetme endişesi,

            c) Eşlerden birinde veya her ikisinde çocuklara da geçecek irsî bir hastalık bulunması,

            d) Henüz anneyi emen çocuk varken, gebeliğin annenin sütünün azalmasına veya kesilmesine yol açması ve böylece önce doğan çocuğun sağlığının bozulması,

            e) Kadının güzelliğini, vücut şeklini ve çalışma verimliliğini koruma düşüncesi,

            f) Toplumun ve çevrenin olumsuz etkileri sebebiyle çocuğun iyi yetiştirilemeyeceği korkusu,

            g) Savaş veya sefer halinde bulunmak,

            h) Ekonomik şartlar ve diğer sebeplerle âilenin çok sayıda çocuğa bakamaması..([1])

 

Günümüzde ekonomik ve sosyal şartlar, aileleri çocuk sayısını sınırlamaya zorlamaktadır. Bu yüzden istenmeyen gebeliklere son vermek için düşük yapan kadınların sayısı, resmî istatistik ve belgelerden anlaşıldığına göre gün geçtikçe çoğalmaktadır.([2]) Oysa çocuk düşürmek veya aldırmak meşrû bir zarûret olmadıkça dînen câiz olmadığı gibi, en uygun şartlar altında ve uzman ellerde yapılsa bile, bir operasyon olduğu için sağlık yönünden de tehlikeli sonuçlara yol açmaktadır. Kaldı ki, yurdumuzda yapılan düşüklerin çoğunluğu ilkel usullerle yapılmakta, bu yüzden pek çok anne ya hayatını, yahut da sağlığını kaybetmektedir. Bu itibarla, çocuk istemedikleri için, gebeliklerini düşük yapmakla sonuçlandırma yoluna gidecek olanların, hem din hem de sağlık yönünden sakıncalı olan düşük yapma yerine, gebeliği önleyici tedbirlere başvurmaları, şüphesiz daha uygun olacaktır. Yeter ki bu tedbirler, meşrû, sıhhî ve güvenilir olsun.

            Çocuk doğurma, çocuk sayısının sınırlandırılması, iki doğum arasındaki sürenin ayarlanması, kısırlığın tedâvî ettirilmesi... gibi konularda  karı-kocanın ortak isteğine göre, meşrû ve emin çârelere başvurulması, İslâm bilginlerinin çoğu tarafından câiz görülmüştür. Ancak doğumu temelli önleyici, yani kadın ve erkeği veya onlardan herhangi birini kısırlaştırıcı bir ilâç veya operasyona başvurulmasını, İslâm’ın temel prensipleri ile bağdaştırma imkânı yoktur. Zira bu, Allah’ın yarattığı yapıyı değiştirmek anlamına gelecektir ki bir âyet-i kerimede, fıtratı bozmaya ve hilkati değiştirmeye kalkanlar kınanmışlar, lânetle anılmışlardır.([3])

 

Dipnotlar:

1-Geniş bilgi için bkz. İbnü’l-Hümam, Fethu’l-Kadîr, Mısır, 1318, 2/294; İbn Abidîn, Reddü’l-Muhtar, İst. 1324, 2/522; Mahmut Şeltût, el-Fetâvâ, Beyrut,1975 s. 293-297; Ahmed eş-Şerabasî, ed-Din ve Tuzîmü’l-Usre, Kahire, 1965 s. 44-46; es-Seyyid Sâbık, Fıkhü’s-Sünne, Beyrut, 1977, 2/194-195

2-Bkz. Prof. Dr. Nusret H.FİŞEK ve Doç. Dr. Sabahat TEZCAN, Çocuk Düşürme, H.Ü.Toplum Hekimliği Enstitüsü Yayını No:12, Ankara 1980; Prof. Dr. Hüsnü KİŞNİŞCİ ve Dr. Ayşe AKIN, Türkiye’de Nüfus Yapısı ve Nüfus Sorunları, H. Ü. Nüfus Etütleri Enstitüsü Yayını, Ankara, 1978, s. 113-132

3-Nisa, 4/118-119

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.