Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    34.76
  • ALTIN
    2442.9
  • BIST
    9912.8
  • BTC
    64740.76$

İLK İCAT EDENLER (1)

05 Ocak 2021, Salı 09:00

İcat: Daha önce olmayan, varlığı bilinmeyen, yeni bir şey yapma, ortaya koyma, meydana getirme.

Önsözde belirttiğimiz üzere, kitâbımızın yazılış gâyesi; son asır­larda Müslümanlarda oluşan komp­leksi, aşağılık duygusunu, özgü­ven eksikliğini izâle etmeye (yok etmeye)  katkı sağlamak. Bir insan aşağılık duygusuna kapılmış ise, ondan hiçbir şey olmaz, ancak köle olur, sürü olur. Bugün Müslümanların yakalandığı kronik hastalık budur. Toplam 15 milyon nüfusu olan Yahûdiler dünyâyı idare edi­yor, 1 milyar 700 milyon nüfusa sâhip Müslümanların hiçbir fonksi­yonları yoktur, kurbanlık sürüler gibi güdülmektedirler.

 Bu zillet durumunun sebeplerinin araştırılması, gereklerinin ya­pılması icap eder. Müslümanların geçmişte bugünkü gibi olmadıkla­rını hatırlatmak, bin yıl süren bir medeniyetin sâhibi olduklarını dile getirmek, öz benliklerine dönmelerini sağlamak, güven duygularını yeniden kazandırıp aktif hâle getirmek gerekir.

 Cemil Meriç rahmetli: “Bizim talihsizliğimiz, Kartaca’nın târi­hini Roma’dan dinle­mektir. Başkalarının rüyasını yaşayan insanla­rız” der. Kartacalılar Romalıları durduran, yıllarca uğraştıran, Roma diyarlarını istila eden kahraman bir millet. Bunların târihlerini Ro­malılardan dinlersek, doğruyu anlatmazlar. Gerçeği söylemezler. Hakîkatlere vakıf olmamıza mâni olurlar. Onun için Müslümanlar geçmişlerini ve gerçek târihlerini, can düşmanları Haçlılardan öğ­renmemeli. Hz. Mevlânâ “aynalar gibi dosdoğru olmalı” der.

Yâni ayna karşısına ne geçerse onu dosdoğru yansıtır, yalan söylemez diyor. Bizde târih aynasının karşısına geçip kendi kendimizi doğru olarak tanımaya çalı­şalım. Haçlıların yalanları ile avunmayalım. Dedelerinin neler yaptıklarına muttali olan kişi, bu zillet ve sefâlete katlanıp, böyle miskin miskin otura­maz. Hakîkat şu ki; geçmişteki Müslümanlar, bugünküler gibi değillerdi. Birçok şeyin mûcidi ve kâşifi idiler. Fakat sonradan gelenler onların emânetlerine sâhip olamadılar.

Biz bu emânetleri ehil ellere, îmânlı genç kuşaklara, geçmişten ibret alıp, geleceğe ibret olmamak için gece-gündüz var güçleri ile çalışan yeni nesillere devredebilmek için, uğraşan acizle­riz. Gayret bizden, Tevfik yâni çalışmaların meyvesini halk etmek Yüce Allah’tandır. Şimdi Müslümanların icat edip de, batılıların sâhiplendiği, kendilerine mal ettikleri bâzı gerçekleri sıralayalım.

Müslümanların Kılıçları:

Müslümanların Ortaçağdaki ilmi seviyelerini ve Avrupa’nın o zamanki durumunu gâyet açık olarak gözler önüne seren şu ilmi ger­çeği de dikkat­lice okuyalım: TÜBİTAK’ın Bilim Teknik dergi­sinde, James Trefil’den ter­cüme edilip yayımlanan şu ibretli maka­leyi dik­katle okuyalım.

Avrupalılar Haçlı Seferleri esnâsında İslâm âle­min­deki, ipek şalları, çok ince tülleri en hafif bir darbe ile havada kese­cek kadar keskin ve ağzı kolay kolay körelme­yen, dönmeyen kılıç­ları görmüşler, aynısını memleketlerinde yap­mak için numûne­ler götürmüşler. Aynı kalitede kılıç yapamayınca şu hurâfeleri uy­dur­muşlar:

1- Bu kılıçların yapılabilmesi için, demir küçük parçalara ayrılıp ta­vuklara yedirilecek, sonra onların dışkılarından toplanıp eritilip kılıç yapılacak.

2- Bu kılıç ateşte kızartılıp, kuvvetli  bir kölenin karnına sokula­cak ki, onun kanı ile su verilecek, onun kuvveti­nin kılıca geçmesi sağlana­cak.

3- Kızarmış vaziyette olan kılıç, üç gün eğrelti otundan başka bir şey yedirilmeyen keçinin idrarı ile soğutulacak.

4- Ateşten çıkarılan hakık gibi kılıç, bir atlının eline verilip, son sürat koşturula­rak so­ğutulacak.

Tabi bunların hepsini denemişler ama yine de aynı ka­litede bir kılıç yapmayı başaramamışlardır.(1)

 

Kâğıt ve Kâğıt Fabrikaları:

Prof. Jaques Risler şöyle demiştir: “İslâmiyet’in Avrupa’ya getir­diği en hayırlı nimetlerden birinin de kâğıt olduğunda hiç şüphe yoktur. Derilerden yapılan tirşe ile parşömenin yerini tuta­cak bir hamur yapmak üzere keten döğme sanatını Arapla­rın Semerkant’ta öğrenmiş oldukları mâlûmdur. On­dan sonra ketenin yerine el-Cezire ve Mısır’da pek bol yeti­şen pamuğun ikamesini (konmasını) düşün­düler. İşte bunun üzerine kâğıtçılık sanayii hızlı ve fevkalâde bir gelişme gös­terdi... Kâğıt yapımı Avrupa’ya Araplar kanalıyla geçti.”(2)

Bugün bile dünyâdaKültür gelişmişliği kişi başına harcanan kâğıt ile öl­çülmektedir. Maalesef Müslüman devletler ile ilerlemiş dev­letler arasında bu konuda dağlar kadar fark vardır.

Dipnotlar:

1-Antik Çağların Süper Çeliği, James Trefil’den tercüme, “Bilim ve Teknik”  Mecmu­ası, Temmuz 1983, Sayı 188, s. 5.

2-Fuat Sezgin, a. g. e. c. 1, s. 177; Garp Membalarına Göre İslâm Medeniyeti, Yağmur Yay. İst. 1974, s. 14.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.