Konya
29 Nisan, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.38
  • EURO
    34.74
  • ALTIN
    2431.0
  • BIST
    10019.36
  • BTC
    62215.82$

HZ. MEVLÂNA'YI DOĞRU ANLAMAK VE TANIMAK (3)

30 Aralık 2016, Cuma 07:37

         Yüce Allâh tarafından hayat kitabımız olmak üzere indirilen Kur'ân, insanlar için şehvet, tutku ve tehlikelerinden bahseder. Bütün kötülüklerin temelinde şehevî tutkular vardır. Şehvet tehlikesi, yalnızca cinsellikle sınırlı değildir. Bugün vahye alternatif olmaya çalışan ideoloji ve izimler, tüketim çılgınlığı, dünyevîleşme belâsı, sorumsuz medyatik yayınlar, şehirleşme belâsı gibi şeyler de insanın ruh sağlığını bozan çağdaş şehvet alanlarıdır. Mevlânâ'nın yaşadığı dönemde de şehvet tüm alanları kuşatmış durumdadır. Onun devrinde de cinsellikte olduğu gibi, dünyevîleşmede, ahlâkî yozlaşmada, insanî ilişkilerde, siyâset arenasında, düşünce dünyasında şehevî sapmalar kol geziyordu. Mevlânâ tüm bu alanlarda mücadelesini çok yönlü olarak sürdürebilmiştir.

  Hz. Mevlânâ'nın yaşadığı dönem, İslâm coğrafyasının Hristiyan Haçlı seferleri, putperest Moğol saldırıları ile kasıp kavrulduğu; iç isyanlar, mezhep kavgalarıyla çalkalandığı, imanî ve amelî problemlerin çözüm beklediği; beyinlerin karmakarışık, gönüllerin ümitsizlik içerisinde olduğu bir dönemdir. İslâm Toplumunun üzerine karabasan gibi çöreklenen bu olaylar celâlî tecellilerdir. Aynı dönemde İbn Arabî, Yunus Emre ve Hz. Mevlânâ gibi gönül erlerinin yetişmesi ise cemâlî tecellilerdir. O dönemlerin celâlî tecellilerin acıları ve izleri büyük ölçüde unutulmuştur. Ama o dönemlerdeki cemâlî tecellilerin görüntüleri günümüzde de etkin bir şekilde devam etmektedir. Bu da Yüce Yaratıcının kullarına ve özellikle inanan kullarına lütfunun yansımalarıdır.

            Halkından yöneticisine, fakirinden zenginine, dervişinden mürşidine, kadınından erkeğine, gencinden yaşlısına her kesimden insana hitap eden Hz. Mevlânâ, o günün insanının acılarının dindirilmesinde, bu acıları göğüslerken hayattan kopmadan geleceğe ümitle bakmasında çok önemli görevler ifa etmiştir. Mevlânâ, hayattan kopan meyûs gönüllere ümit; tereddüt ve şüpheler içerisinde bocalayan zihinlere ışık oldu. Onun gönülden gelen söylemleri karşısında yüreklere hayat suları serpildi. O sularla yeni yeni ümit fideleri yeşerdi, zifiri karanlık geceler nice aydınlık sabahları doğurdu.

            Mevlânâ, hayatın içerisinden derlediği olayları kendi açısından değerlendirmiş kendi beyin fırınında pişirmiş ve en güzel bir şekilde insanlara sunmuştur. O, asla hayattan ve insanlardan kopmamıştır. Hayatın gerçekleri içerisinde yer alan her olayı, her sözü ve herkesi değerlendirmiş, işlemiş ve insanlara sunmuştur. Hatta o, bu konuda magazin türü sözleri anlatması sebebiyle eleştirilmiştir bile. Ama onun derdi, belli bir kesim değildi, sadece üst seviyedeki insanlar hiç değildi. Onun hedef kitlesi içerisinde aydınlar ve yöneticiler olduğu gibi, ayyaşlar ve aşağılık kimseler de vardı. Vâriyetlilere seslendiği gibi, ayak takımı züğürt insanlara da sesleniyordu.

            Bugün de insanlık savaş, terör, tabii afetler, kazalar ve hastalıklar, yoksulluk ve bütün bunların neden olduğu rezillikler gibi pek çok şeyle karşı karşıyadır. Bunlardan ise herkesin yanında özellikle çocuklar, kadınlar, zayıf ve güçsüz insanlar etkilenmektedir. İnsanlığın bu sıkıntılardan kurtulabilmesi, onlara onuruyla karşı durabilmesi, bunların yerine iyilik ve güzelliklerin hakim olabilmesi için ise Mevlânâ gibi fikir ve gönül adamlarının vakûr hikmetli duruşlarına ve söylemlerine ihtiyaç vardır.

            Mevlânâ gibi çok yönlü fikir adamı, aşk ve gönül insanı evrensel değerlerimiz varken, toplum olarak bir türlü kendimize gelemiyorsak, birbirimizi anlayamıyorsak, birbirimizi sevemiyorsak, toplumsal sıkıntıların üstesinden gelemiyorsak, onları layıkıyla anlamamışız ve hayata taşımamışız demektir.

            Mevlânâ'nın yirmi beş binden fazla beyitten oluşan Mesnevîsi, İslâm toplumunun birikimini yansıtan bir İslâm Kültür Ansiklopedisi görünümündedir. Diğer eserleri de öyle. O halde Müslümanlar olarak, Anadolu insanı olarak, Konyalılar olarak bir İslâm insanı olan Mevlânâ'ya biz kendimiz sahip çıkalım, onu olduğu gibi doğru bir şekilde tanıyalım ve istismarlara fırsat vermeden olduğu gibi tanıtalım.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.