Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2447.9
  • BIST
    9918.37
  • BTC
    63898.8$

HATA ? YANLIŞ

24 Mayıs 2017, Çarşamba 07:28

Hatasız olmak sadece ve sadece Allah’a mahsustur. Al­lah’ın bu sıfatına ortak olmasınlar diye, peygamberle­rin bile “zelle” denen küçük hataları ol­muştur. Allah: “Be­nim hata ve günahlarım yok” diye böbürlenen kulların­dan ziyade, küçük hataları, günahları, cürüm ve isyanları olup, kendine iltica edip, tövbe eden, dua eden, ibadet eden, huzurunda suçluluk psikolojisiyle boynunu büken kullarını sevdiğini Peygambe­rimiz haber veriyor.

Peygamberimizin bu husustaki güzel sözlerinden ba­zı­ları:

“Her insan hata işler. Hatası olmadığını söyleyen bir in­san en büyük hatayı işler. Hata işleyenlerin en hayırlısı da tövbe edendir.”   

“Ben de sizin gibi bir insanım, Dininizle ilgili bir şey emredersem onu hemen alın. (Dünya işleriyle ilgili ola­rak) kendi görüşümden bir şey emre­dersem, insan oldu­ğum için, görüşümde hata da, isabet de edebilirim.” ([1])

“Unutarak ve hata ile yapılan ümmetimden sorulmaya­cak”([2])

Türk milleti olarak ecdattan tevarüs ettiğimiz güzel bir adet gereği, ca­milerimizde her gün yatsı namazından sonra okunan Bakara Suresinin son ayetinde “Rabbimiz, unuta­rak, yanılarak (hataen) yaptıklarımızdan biz­leri sorumlu tutma” diye Allah’a dua ediyoruz.

Mevlânâ: “Kulun işi hata, Allah’ın işi ata, Ya Rabb sende kul gibi hare­ket eder (affetmezsen) kuldan ne far­kın kalır.” buyurur.([3])

Ama yapılan hatalar kul hukukuna taalluk ederse, hele hele bir de bilerek, kasten yapılırsa, işin içinden çıkmak bu kadar kolay olmaz. Çünkü kul huku­kunu hak sahibi ile he­lalleşmekten başka hiçbir şey affettirmez.

Sultan ll. Mahmut dönemi büyük tıpçılarından Şanizade Ataullah Efendi, meslektaşı Dr. Mustafa Behçet efendinin gammazlaması sayesinde Tire’ye sürülür. Bir müddet sonra Padişah affedildiğini, serbest bırakılması gerektiğini bildiren ferman gönderir. Fakat düşmanları fermandaki “ıtlakına”       sa­lıverilmesi manasına gelen keli­meyi, “itlafına” yani öldürül­mesine diye değiştirip gönde­rince adam idam edilir. 

Osmanlının son zamanlarında İttihat ve Terakki ileri gelenlerinin en inançsız, en kalitesiz simalarından biri de Dr. Abdullah Cevdet’tir. Şâir Eş­ref’de bu zatı hiç sev­mezmiş, bir gün Batı hayranlığından dolayı, Viyana so­kaklarında şapka giyip dolaştığını görünce şöyle yazmış:  

Ne kostüm giymiş olsa her birinde bir garâbet var.

Vücudu korkuluktur, reng-i ciddiyet yok üstünde

Görünce Mösyö Doktor Cevdet’in başında bir şapka,

Yaban mantarına benzer yetişmiş bir bo . . .  üstünde.

İşte bu kalitesiz adam bir makalesinde; “ben bu memle­ketin öksüzüyüm” diye yazmış ama mürettip (harfleri dizen kişi)  bunu hataen “öküzüyüm” diye di­zince, ve makale böyle çıkınca, bazıları “mürettip hatası” demişler, Süley­man Nazif rahmetli ise “hayır mürettip hatası değil, mürettip sevabı” demiş. Konuyla ilgili birkaç güzel söz:

 “Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince öbürleri de yanlış gider.”   C. Bruno

“Yanlış bir trene binmişsen koridorda ters istikamete yürümen sana fayda vermez.”

“Büyük adamların hataları güneş tutulmasına ben­zer, onu herkes görür.”   Cucong

 “Her hatayı yapabilirsin, fakat aynı hatayı iki kere yapma.” Z. Gündüzalp

“Hiç hata yapmayan kişi, hiçbir iş yapmayan kişi de­mektir. Önemli olan aynı hatayı ikinci defa yap­mamaktır.”  Connor

Temel memur olmuş, ilk maaşını mutemet yanlış­lıkla,  hakkından çok fazla vermiş, temel de seslenmemiş, bir müd­det sonra mutemet hatasını anla­yıp, temelden parayı geri al­mış ve “fark etmedin mi, niye hiçbir şey de­me­din?” dedi­ğinde; “fark ettim ama, adetümdür ilk hatayı affederüm(!)” demiş.

Şiir diye herzeler yazan ve üstelik çok kendini beğe­nen ve bu güzel(!) şi­irleri; “Hızır benim ağzıma tükürdüğü için yazabiliyorum” diye övünen birine Molla Cami: “Hızır senin ağzına değil yüzüne tükürmüş de yanlışlıkla senin ağzına gitmiş” diye cevap vermiş.

Dipnotlar:

1- Müslim, Fezâil, 139, 140.  

2- İbni Mâce, Talak 16; Beyhakî, es-Sünenül Kübra 7-298.

3- Tahirül Mevlevî, “Mesnevi Şerhi”, Selâm Yay.Konya 1966, c. 3, s. 797.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.