Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.47
  • EURO
    34.70
  • ALTIN
    2437.0
  • BIST
    9908.27
  • BTC
    63705.66$

Hakk-Bâtıl bilinmelidir ki? (4)

11 Şubat 2016, Perşembe 10:15

 

Hz. Âdem'den beri insanlar birbirilerine zıd iki ayrı yolda yürüyegelmişlerdir. Bunlardan birisi hakk ve hidayet yolu, diğeri ise bâtıl, küfür ve dalâlet yoludur. Bütün güzellikler, hayırlar, kemâlâtlar, saadetler birinci yolun semereleri olduğu gibi, bütün çirkinlikler, şerler, tahrip ve tecavüzler de ikinci yolun neticeleri dir.

 Vahiy ve ilham birinci yolun müşevvikleri, vesvese ve şeytan ise ikinci yolun muharrikleridir. İnsandaki kalb, akıl ve vicdan onu birinci yola sevk ederken, nefis, his ve hevâ da ikinci yola iterler. Bunun neticesi olarak insanın iç dünyası çalkantı ve muharebelere sahne olur.

Bu muharebeler bir taraftan iman ve istikamet, ibadet ve huzur, şefkat ve merhamet, emniyet ve adalet gibi saadet sebeplerini, diğer taraftan küfür ve isyan, anarşi ve tuğyan, hurafe ve safsata, zulüm ve aldatma gibi bâtıl ve  dalâlet vesilelerini netice verir.

K .Kerimde; "De ki: Hak geldi; artık batıl ne bir şeyi ortaya çıkarabilir ne de geri getirebilir." (Sebe: 49) Bu ayet hakk’ın karşısında bâtılın gerçekte bir şey olmadığını ilan etmektedir. Zaten bâtıl hakk karşısın da yıkılmaya mahkûmdur. "Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur." (İsra: 81)

Batıl geçici olarak ne kadar yükselse de, parlasa da, mahiyeti itibariyle, İslâm'ın yüceliği karşısında devam edemeyecek, mahvolup gidecektir. "Bilakis biz, hakkı batılın tepesine bindiririz de o, batılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, batıl yok olup gitmiştir. (Allah'a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!" (Enbiya: 18)

"O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah böyle misaller verir." (Ra'd, 13/17)

Bu ayette sözü edilen misal, aslında çoğumuzun yabancı olmadığı bir tabiat manzarasıdır. Yüce Rabbimizin bir lütfü olarak yağan sağanak yağmurun ardından derelerin taşması, su yüzeyinde köpüklerin birikmesi ve bu köpüğün akan suyla birlikte gözlerden kaybolması son derece normal ve bilinen bir doğa olayıdır.

Ancak İlâhî kelamda bu olay Hak ile Batılın, doğru ile yanlışın veya aydınlık ile karanlığın her açıdan nasıl ayrıştığını gösteren bir misal olarak karşımıza çıkıyor. Basit gibi görünen tabiat olaylarının dahi aslında İlâhi kudretin birer işareti olduğu gerçeğine çekiyor dikkatlerimizi. Şimdi bu misal üzerinde biraz düşünelim:

 Suyun yüzeyinde biriken köpük bazen o kadar birikir ki, su yüzeyinin tamamını kaplar ve adeta akan su değil de ak köpüktür. Ancak ne kadar çok olursa olsun sonuçta köpük köpüktür değil mi? Altından akan nehrin gücüne ne kadar dayanabilir ki? Çünkü asıl olan sudur ve bize, tabiata hayat veren rahmettir; diğeri ise biraz sonra yok olmaya mahkûm bir kalıntıdır. Aynı şekilde altın ve gümüş gibi süs eşyası olarak veya demir gibi çeşitli işlerde kullanılmak üzere eritilen madenlerin yüzeylerinde biriken tortular da tıpkı köpük gibi geçicidir; asıl ve faydalı olan ise madendir.

 

İşte bu yüzden Hak, can veren suya, faydalı olan madene; batıl ise varlığı geçici olan, yok olması an meselesi su yüzeyindeki köpüğe ve madenin üzerinde birikmiş tortulara benzetilmiş. Gerçi “Batıl zaten yıkılmaya mahkûmdur” (İsrâ, 17/81) ayeti de bunu ifade etmekte. Dolayısıyla Hakkın gücü gerçektir, batılınki ise sahtedir. Bu itibarla Hz. Musa’nın asasının gerçek (hak) yılan olup sahte (batıl) yılanlar yok ettiğini bildiren ayet (Araf, 7/118) son derece anlamlıdır.

 

Bu misaller, Hakka inananlar olarak bizlere kuvvet vermelidir. Şöyle ki; çoğu zaman batıl, gözümüz de yıkılamayacak veya karşı konulamayacak bir güç gibi görünebilir. Buna asla aldanmamalıyız. O, güçlü gibi görünse de Hakk’ın karşısında son derece zayıftır. Batılın Hakk’a karşı gücü, ne kadar çok da olsa köpüğün suya karşı gücü mesabesindedir.

 Ancak bunu anlamamız için inancımızla, tutum ve davranışlarımızla Hakk’ın yanında olduğumuzu göstermek durumundayız. Kutsal kitabımızda anlatılan her bir Peygamber kıssası bize bu gerçeği vurgulaması bakımından büyük önem taşımaktadır. Her Peygamber, batıla karşı bir hak mücadelesi vermiştir. Kutsal kitabımızın sık sık yer verdiği bu mücadelelerde göze çarpan ilk husus, bâtılın sayısal ve maddi üstünlüğüne karşı Hakk taraftarlarının gözle görülebilir ciddi bir güçlerinin olmayışıydı. Sevgili Peygamberimizin bir avuç insanla başlattığı Hakk mücadelesinin hiçbir batıl ve şeytanî güç tarafından durdurulamamış olması da bu gerçeğin önemli bir parçasıdır. Şunu unutmamalıyız ki, Hakk’ın gücü yine Hakk’tan gelmektedir.

 Nitekim bir âyette Rabbimiz, kendisini “Hakk” olarak nitelerken, kendisi dışında tapınılan, ibadet edilen unsurların ise “bâtıl” olduğunu zikretmektedir (Lokman, 31/30). Yüce Rabbimiz, nankörlük edip ayetlerine sırt çevirenlerin davranışlarını boş ve faydasız ilan ederken (Araf, 7/139; Muhammed, 47/1).

 

Hz. Muhammed’e “Hakk” olarak indirilen kitaba inanıp bu doğrultuda yararlı işler yapanların ise günahlarını bağışlayacağını müjdelemektedir. Bu durum ise, Allah’ın nimetlerini görmezlikten gelip onun kitabından yüz çevirenlerin “batıl”a , Mü’minkerin, inananların ise, Rablerinden indirilen “Hakk”a uymalarından kaynaklanmaktadır (bk. Muhammed, 47/2-3).

 

Bu İlâhî müjdeyi de dikkate aldığımız zaman her ne şart altında olursa olsun doğrunun, gerçeğin yanında yer almaktan asla çekinmemeli, ancak “el-Hakk” olan Allah’a dayandığımız takdirde tüm şeytanî ve batıl güçlere karşı dik durabileceğimizi bilmeliyiz.(Kur’andan Öğütler DİB Yy.Ank)

 

Allah bizleri Hakk’ı Hak bilip ona uyanlardan; batılı batıl bilip ondan kaçınanlardan eylesin!

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.