Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.44
  • EURO
    34.81
  • ALTIN
    2447.9
  • BIST
    9918.37
  • BTC
    63898.8$

Hac (3)

08 Ağustos 2019, Perşembe 08:49

Geçen ki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi, hac, eşitliği en güzel şekilde sembolize eder. Aynı giysiler ve ihram içinde aynı hareketleri yapan, aynı yeri tavaf eden, aynı yerde vakfe yapan Müslümanlar, hem görünüş ve davranış, hem de inanış, duyuş ve düşünüş itibariyle birlik ve beraberlik gösterirler, yekvücut hale gelirler. Ferdî ruh ve şuur silinir,  maşeri ve ictimai ruh ve şuur hepsini hakimiyeti altına alır. Artık çok bedenlerde bir tek ruh ve şuur vardır. Rengi, dili, ırkı, makamı, tahsili ve mal varlığı ne olursa olsun, aynı muameleye tabi tutulurlar. Zira  burada tüm imtiyazlar kaldırılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.) ilk defa Veda Hutbesinde şahsi ve zümrevi imtiyazları burada kaldırmıştır. Nasıl ahirette imtiyaz olmayacaksa, o şekilde burada da imtiyaz yoktur, kefen gibi beyaz ihram bu eşitliği sembolize etmektedir.

Hac ibadeti genellikle ahiretteki haşr ve neşre benzetilir. Yalınayak, baş açık Kâbe’de  Allah’ın huzuruna çıkmak, ahiretteki ilâhi huzura varmakla mukayese edilir. İbn Haldun hacda dikişsiz elbise giymeyi ve birçok dünyevi işlerden men olunmayı, dünyadan alâkayı kesip, her türlü mal ve mülkiyet iddiasını terk ederek tam bir ihtiyaç hali ile Allah’a yönelmenin ve O’nun dergâhına sığınmanın remzi şeklinde anlamaktadır.

 Bir insanın, medeniyetin getirdiği suni şeylerden sıyrılarak başlangıçtaki hayata, ilk fıtrata ve en önceki hâle dönmesi, insan elinin eseri olan her şeye bu noktadan bakıp onları yeni baştan değerlendirmesi tarihten ve toplum hayatından gelen adet ve alışkanlıklardan uzak kalarak gerçekçi ve tabii bir düşünce tarzına ulaşmasına imkân vermesi bakımından gayet manidardır. Kulun Mevlâsına dönüşünü temin eden bir başka husustur. Bu durum insana: “Dünyaya, hiçbir şeye sahip olmaksızın çıplak olarak geldim, dünyadan yine öyle gideceğim, o halde doğumla ölüm arasında sahip olacağım maddi şeylere hırs ve tamahla bağlı olmam, bu yolda zulmetmem, haksızlık yapmam ve ahlak kaidelerine aykırı davranmam benim için son derece zararlıdır.” kanaatini verir.

Arefe günü dünyanın her tarafından gelen hacı adayları, Mekke’deki Arafat alanında toplanarak, Allah’a yönelmekte ve Ondan af ve bağış dilemektedirler. Oradaki bu manzara, İslâm’ın birlik ve kardeşliğe verdiği önemin bir simgesidir.

Hac’da toplu olarak yapılan bu dualar, o kadar saf ve güçlüdür ki, derhal semaların kapılarına çıkıp onları açar, bahar yağmuru gibi buradan müminlerin kalplerine ilahi rahmet yağar. Bu sebeple burada güçsüz, çaresiz ve zavallı kalıp öfkesinden kahrolan şeytan, hiçbir zaman ve yerde bu kadar çok zor durumda kalmaz. Uğraşa didine işlettiği günahlardan insanların arındıklarını ve manen güçlenip kendisine karşı mukavemet gösterecek bir kıvama geldiklerini gösteren iblis, kininden kendi kendini yer bitirir. Başka yerlerde ve zamanlarda şeytanın elinde oyuncak olan insanların elinde, burada şeytan oyuncak haline gelir. Hayır duyguları azami derecede çoğalıp şer duyguları asgari miktara indiğinden şeytan aciz bir durumda kalır. Yenik düşen şeytan burada taşlanır. Başı ezilir, ondan intikam alınır.

Hacda meydana gelen ictimai heyecan ve galeyan seline kendilerini kaptıran fertler, cismani varlıklardan sıyrılarak toplum içinde erirler. Fert olarak fânî, ve cemiyet olarak bâkî olurlar. Topluma faydalı olmak için, gönüllü olarak her türlü fedakârlığa katlanırlar, gerektiğinde bu uğurda seve seve canlarını da feda ederler. Çünkü bu cemiyette toplum için yok olmak, en şerefli bir varoluştur. Bu sebeple haccın maksadını bilen, hikmetlerini kavrayan ve tam olarak bunun şuuruna varan kimseler mutlaka daha fazla diğergam ve hayırsever olurlar.(1)

Hac boyunca edinilen bu yeni tecrübe, insan hayatı için bir dönüm noktasıdır. Hac öncesi manevi hazırlık, haccetmekle elde edilen arınma ile tamamlanmıştır. Hac ibadetlerini yerine getirenler hac dönüşü, kendisine, ailesine topluma ve tümüyle insanlığa karşı sorumluluklarının bilinciyle yeni bir hayata başlamaktadırlar.

Dipnot:

1-Prof. Dr. Süleyman ULUDAĞ, İslam'da emir ve Yasakların Hikmeti, T.D.V. Yayını, Ankara 1989, s. 94-97

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.