Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.95
  • ALTIN
    2454.8
  • BIST
    9879.15
  • BTC
    64171.57$

GÜNAH

27 Temmuz 2017, Perşembe 07:33

Günah-ı bî hisab içre anınçün oldum avare

Sığındım ismi settâra, güvendim ismi gaffra

Ümid-i affımı kat etmedim eltaf-ı Bâriden

Rahim ismi Hüda’nın sâbık olmuş ism-i Kahhâra

 “Allah’ın Rahîm ve Rahman sıfatları, Kahhar ve Müntekîm sıfatlarından önce geliyor. Bu sebeple hiçbir za­man affedileceğim hususunda tereddüdüm olmadı, ümidimi kesmedim” diyor şâir. Hatta bazıları; “kul günah işleyecek ki, Allah’ın Rahîm sıfatı tecelli edecek” diye cesurane sözler söylemişler. Ama Hz. Ömer’in: “Günahtah sakınmak, tövbe ile uğraşmaktan daha iyidir” tavsi­yesi daha makul ve man­tıklı. 

“Günah arıya benzer, onun gibi ağzı bal, fakat kuy­ruğu zehirdir.” Sö­zünde olduğu gibi, zehiri yememek için, bala aldanmamak gerekir. Bu dünya meşgalesi içinde tövbe etme­ninde kolay olmadığını Süleyman Çelebi bildi­riyor:   

Her nefeste eyledik yüz bin günah

Bir günaha etmedik bir gün ah.

Bir başka benzeri:

Bir günah eden kişi, bin gün âh etmek gerek

Bin günahım var iken bir gün âhım yok benim

Yunus ise Hz. Peygamberden istimdad ediyor (yardım istiyor) ve şöyle diyor:   

Günahkârım yüzüm kara

Korkaram atarlar nar’a

Meğer senden ola çare

Şefaat ya Resülallah

Sultan 2. Mahmud’da yine çok günahı olduğunu, ama buna rağmen ümit­siz olmadığını, çünkü Rahmân ve Ra­hîm gibi sıfatların sahibi bir yaratıcısı olduğunu, âlemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti oldu­ğunu dile ge­tiriyor ve şöyle nazlanıyor:

Hüdâ’ya çok günah ettim adetsiz çok günahım var

Günahım çok ise nola senin gibi İlâhım var

Bu Mahmud’un temennası ümidi munkati olmaz

Resûlüllah gibi zira şefaatçi penâhım var

İran’ın Meşhur Şairi Hafız, başka bir hususa dikkat çe­kiyor:

Mey gibi her bir haramın sekri olsaydı eğer

Ol zaman malum olurdu mest kim, huşyâr kim       

“İçki gibi her günah sarhoşluk verseydi, o zaman sar­hoş kim, ayık kim belli olurdu (yani ayık adam kolay ko­lay bu­lunmazdı)”

Bir vesileyle Konya yakınlarında Çukurçimen Köyünde bulunmuş ve ca­miye gitmiştim. Cami avlusunda Osmanlıca yazılar gö­züme ilişti, okudum ve not aldım. (Gerçi şimdi bazı basi­retsizler bu ve benzeri yazıları, hatları, ec­dattan kalan her türlü hatırayı, anlamadıkları, kıymetini bilmedikleri için çe­şitli şekillerde imha ediyorlar ama) bakın ne ibretli sözler çıktı:

Geldi bu aciz kulun günahkâr

Cümle aybımız oldu aşikâr

Sığındık ya Rab Sen ismi Settar

Affına mazhar eyle ya Gaffar

Hallisna min azabil gabri ven’nar

Niyazım budur sana leyl ü nehar

Hovarda bir Hıristiyan papaza günah çıkarmaya gitmiş,  papaz bakmış adamın ayaklarında ufak ziller var,  adım at­tıkça çıngırak gibi çalıyor: "Bunlar ne yahu?" de­miş, adam; "Ben Allah'tan çok korkarım, ka­rıncaları ez­memek için ayaklarıma bağladım...

Karınca­lar zilin sesini duyunca kaçı­yorlar." Ve başlamış işlediği günahları Papaza an­latmaya... “Ben falanın karısıyla… fala­nın kızıyla… fala­nın geli­niyle…” Papaz demiş ki; “ulen hay namussuz, o zil­leri aya­ğına takacağına bilmem nerene tak da, millet kaçsın kurtul­sun”

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.