Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    34.99
  • ALTIN
    2461.1
  • BIST
    9886.72
  • BTC
    64422.64$

GAZİ MECLİS

14 Temmuz 2018, Cumartesi 09:06

Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yeni bir oluşumun ruhunu yakalamaya çalışacağız. Bu durum 100 yıl önceki 1.Meclis’in ruh ve karakterini yansıtan bir görüntü vermelidir. En azından ben böyle düşünüyorum. Milli bir şuur ve ruhla hareket kabiliyeti geliştiren bir Cumhur ittifakı en azından bu birlikteliği aynı kararlı bir bilinçle götürmeye çalışacaktır. Akarsu mecrasını buldu ve artık menzile doğru akmaktadır.

Artık Milliye dair değer yargıları ön plana çıkartılmalı. Bize dikte ettirilmek istenen Sevr ve Lozan’la başlatılan Türkiye’yi el altından gizlice yönetme diktatoryası bu sistemle umarım son bulur ve İngiliz egemenliği de aynen Kut’ül Amare’de olduğu gibi altından kalkamayacağı bir ders alır. En başta ele alınması gereken konu Eğitim meselesi olmalıdır. Eğitimde özellikle toplumsal iletişimde bizi birbirimize karşı, kıskanç tahammülsüz ve iletişimsiz hale getiren laikçi bağnaz ifadelerin yerini kuşatıcı temellere dayanan bir doku alır ve toplumsal bin yıllık kardeşliğin örgüsü tüm dayatmalara rağmen ayakta tutulur ve kenetlenir.

Büyük bir reform bekliyorum. Arzumuz ve beklentimiz şahsi isteklerden ziyade kamusal platformda ve millet memleket menfaatine göre şekillenmelidir. Devlet organize kurumsal hiyerarşik yapısıyla vatandaşı kucaklayan bir kimliğe bürünmelidir. Devletin kapısına gelen sürünceme de kalmamalı ve kendisine aidiyet bağlamında olmak üzere gösterilecek kolaylıklar vatandaşın güvenini tazelemelidir.

Bugün bizim toplumsal mantalitemizi mankurtlaştıran en önemli saplantı batılı kavramların bünyemizde ruhumuzda kök salan ve kılcal damarlarımıza varıncaya kadar dolaşan kavram kargaşalığına temiz bir neşter vurulması olmalıdır. Öyle kavramlar ki insanı sahip olduğu inancıyla ters düşüren ve insanı kendi kendisiyle çatışmalı hale getiren bu falsolu kavramların İslami ıstılahta manası kazandırılmalı ki ve yaşantımızla desteklenir hale getirmeliyiz ki; değer dediğimiz kültür harsımızı topyekûn tanıyabilelim.

Hala bizim ders kitaplarımızda 19.yy.a ait kavramlar genişçe tutulur. Bakış açısı bu zaviyeden ele alınır ve kavramlar örnekler bunlarla süslenir. Oysa kapitalizm ayakta paspas halinde komünizm yerlerde sürünüyor son kullanma tarihi geçti. Faşizm ancak sömürgeleştirilmiş Afrika kabile anlayışı topluluklarda tutunmaya çalışmakta ve insanın insanca yaşama hakkını kimse elinden alamaz, almamalı.

Bizim yeniden kendi kültürel değerlerimize dayalı geniş konsensüslü kavram yapılanmasına ihtiyacımız vardır. Ayaklarımız üzerinde durabilmemizin temel argümanı budur. Kendin gibi olmak varken, felsefeni sanatını edebiyatını kültürünü bunlarla inşa edip dirilişe giden yolu açmak varken niye bizim olmayan zorlamalarla oyalanalım,150 yıldır bizleri oyalayanlara bu kadar süre verdiğimiz yetmedi mi? Ne yaptılar sadece bizi başkalarına uydu haline getirdiler. Biz taklitçi olduk çıktık. Başkaları ne yaptıysa kopya montaj yolunu kullanarak açıldık saçıldık yedik içtik kabak gibi ortada kaldık iyot gibi açığa çıktık. Peki, ne elde ettik? Koskoca bir hiç? Toplumun şuuru bozuldu. Tarih bilinci milli değer diye bir şey kalmadı. Dine dair ne varsa dışlandı. İnsanlar huzur bulamadı. Toplumsal düşmanlık körüklendi. Çeşitli dönemlerde insanlar arasına ekilen kötülük tohumları fitne aramıza yayılarak kardeş kardeşe düşman hale geldi/getirildi.

Toplumun kuvvet mekanizmaları üzerinde sürekli bozma eylemleri yapıldı. Suni meseleler anarşi ve terör bürokratik vesayet askerin sürekli kışlasından çıkması ve tehditkâr beyanlar, devleti yöneten kurumlar arasında kısır çekişmeler nerdeyse sen ben kavgası gibi mütalaa edilir oldu. Ardından yaşanan her on yılda bir ihtilal havaları ve önü alınamayan anarşi terör eylemleri. Kendi vatanında diken üstünde yaşayan insanların hayatından endişe etmesi ne kadar zor bir mesele.12 Eylül öncesi bu memlekette kurtarılmış bölgeler ilan edildi.

Benim açımdan ele alınması gereken en önemli eylem devletin önce kendi asli yapılanmasına kimlik bilgisine dönmesi. Bu devlet bize Osmanlı mirasıdır. Bu devlet Selçukludur aynı zamanda. İnsanlar arasında barış kardeşlik ve dostluk ancak anlamlı birlikteliklerle yol alır. Aynı dili konuşan değil aynı ruhu paylaşan insanlar anlaşır diyen Mevlana Hz. İfadesinde anlam bulan kardeşliğin önce Yönetenlerin mevcut kurumsal yapılanmayı ele alıp düzenlemeleri gerekir. Kavram kargaşası bizi bizden uzaklaştırmamalı. Toplumun birlik ve beraberliğe o kadar çok ihtiyacı var ki.

Mevcut kalkınma hamleleri bize dönük ve milli olmalı derken dış dünyadaki gelişmeleri de elbet göz ardı edemeyiz. Ama biz kendi soluğumuzu nefesimizle kendimizle paylaşmalı ve birimizin derdi hepimizin derdi olabilmelidir. Ümmetin derdi bizim derdimiz olabilmelidir. Eğitim bilim kültür sanat edebiyat hissiyat bakış açısı devlet millet kavramları batılı argümanların değil bizim inancımızın özüyle buluşmalıdır. Taklit eden değil edilen bir toplum olmalıyız. Batıya mahkûmiyet kader değildir. Kaldı ki batı bugün kendi içinde kokuşmuş Bizans dönemine girmiştir ve batı yıkılmak için Sultan Fatih’ini beklemektedir. İnşallah Müslüman dünyasından ve bilhassa Türkiye’mizden böyle bir yüce davranış gelecektir. Çünkü son 16 yıllık akıl dolu yapılanlar her türlü fitne ve iftiralara rağmen mecrasında adım adım ilerlemektedir.

Biz artık büyük bir dönüşüme hazır hale gelmeliyiz. Dönüşüm değerlerimize doğru yürümek şeklindedir. İnsan dönüşüm ve değişimi önce kendi ikliminde başlatmalı ki; mevsimler anlam bulsun.

Türkiye büyük bir yeni oluşuma gebedir. Bu başka devletler içinde yeni bir süreci başlatacaktır. Nasıl ki zor oyunu bozarsa ki; batının oyunu bilhassa ABD soysuzunun oyunu nasıl ki Suriye’de bozulmuşsa, Ülkemizdeki birçok gelişmeler inanın batıyı da kendi içinde sorgulaması hükmüne ulaştıracaktır. İnanarak ve Salih amel işleyerek bu beklentilerimizi ömrümüz olursa göreceğiz inşallah.

Şu anda ülkemizde lokomotifin başında olan Cumhurbaşkanımızın etrafındaki çalışma ehlini iyi seçmesi lazımdır. Ehliyet emniyet ve liyakat en başta gelen kuvvettir. Sadaret Makamı nasılsa topluma da sirayeti öyle oluyor. Yalnız gelişmeler yukarıdan ele alınırken tabanda o hızla kendini yenilemek zorundadır. Üniversiteler başta olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarının vereceği destekle ülkemizde ahilik örgütlenmesi gibi insani değerleri ön plana tutan hayvan haklarına varıncaya kadar koruma altına alınan bir yapılanma neden olmasın. Çünkü bütün bunlar insanın kafasında şekillenecek ve dizayn edilecek normal yaşama şartlarıdır. Bizim yapmamız gereken bunu sindire sindire uygulayabilir ve yayabilir hale getirmektir.

Velhasıl güç toplumda ve toplumun topyekûn millice değerlerine yönelik teşkilatlanmasında. Biz içimizi dışımızı kalbimizi keyfiyetimizi özümüzü kültürümüzü inancımızı diri tuttuğumuz müddetçe asır bizden ve bizden sonraki torunlarımızdan bahsedecektir. Allah yar ve yardımcımız olsun.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.