Konya
29 Nisan, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.40
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2434.5
  • BIST
    9979.9
  • BTC
    62305.99$

GARKAD AĞACI VE YAHUDİ-MÜSLÜMAN SAVAŞI (2)

07 Nisan 2017, Cuma 10:51

 

 

Hadiste geçen Garkad,  uzunluğu 1-3 metre arasında değişen patlıcangillerden, dikenli bir çalı tipi ağaçtır. Peygamberimiz döneminde, Medine'deki Cennetü'l-Bakî mezarlığında bu ağaç çok fazla olduğundan oraya  Bakî'u'l-Garkad adı da verilirdi. Nevevî, ağacın Beytü'l Makdis beldelerinde çokça yetiştiğini söyler. Ağaca Sincan dikeni ve Musâ ağacı da denir. Çit şeklinde bahçe ve tarla kenarlarına dikilen ağaç, dikenli metal teller gibi gürleşmekte ve herhangi bir canlının üzerinden ve içinden geçmesini imkânsızlaştırmaktadır. İsrail'in bu ağacın dikimini yaygınlaştırdığı da bilinen bir husustur.

Hadisin zahirî yorumuna göre taş ve ağaçların konuşması kıyamet alâmetlerindendir. Kur'ân bize hayvanların dilinden bahsettiği gibi, yerlerin ve göklerin konuşmalarından da bahseder. Nitekim bugün bilim de eşyanın dilinden bahsetmekte ve bu konuda araştırmalar sürmektedir.

Hadiste Yahudileri arkasında gizleyecek olan ağacın dikenli olması, dikenlerinin sık olması; saklayacağı Yahudilerin zararlı ve işlerinin son derece ketûm olmalarına işaret ediyor da olabilir.

Öte yandan hadis, Yahudileri saklayan ağaç ve taş ile onlara kol kanat geren, onlara destek çıkan kimi taş kalpli odun kafalı güçlerin bile, Yahudilerin acımasızlıklarına tanık olup onlara destek çıkmaktan vazgeçeceğini, geriye onları destekleyen tek bir gücün kalacağı, onun desteğinin de uzun vadede bir şey ifade etmeyeceğine işaret ediyor gibidir. Zira gelişen teknolojik imkânlarla bugün taşların ve ağaçların ardına saklanmış bulunan küçücük canlıların bile tespiti zor olmamaktadır.

Hadisi, Müslümanları Yahudilere yönelik bir soykırım çağrısı olarak değil, onlara karşı bir uyarı olarak görmek gerekir. Peygamberimiz(s.a.v.), bu sözleriyle Yahudileri zulüm ve şer odağı olmaktan sakındırmaktadır. Nitekim bu sözlerin sahibi olan Peygamberimiz(s.a.v.), Medine'de oturmakta olan Yahudi kabileleriyle anlaşma imzalamış, onlar anlaşmalarını bozuncaya kadar onlarla birlikte yaşamıştır. Hayber Yahudileri ile de anlaşma yapılmış, onlar da uzun süre Müslümanların egemenliğinde yaşamışlardır. Ondan sonra da Yahudilerle insani ilişkiler devam etmiştir. Ancak Müslümanlar, düşmanlarına karşı güç kullanmak durumunda kaldıklarında bu hadisin haber verdiği şartlar gerçekleşecektir.

Son dönemlerde Yahudilerin yaptıkları dengesiz ve haksız güç kullanımı, onların kendi bindikleri dalı kesmeleri demek olup onlara destek çıkanları uyandırmakta ve onları küresel yalnızlığa doğru sürüklemektedir.

Hadisle ilgili olarak müfessir ve siyaset adamı Mehmet Vehbi'nin şu yaklaşımı da oldukça dikkat çekicidir: İsrailli bir diplomat, Mehmet Vehbi'ye şöyle der:

"Peygamberiniz: 'Bir gün gelecek yeryüzünde bir tek Yahudi kalmayacak. Bir ağacın veya taşın arkasına saklansa taş dile gelip haber verecek.' diyordu. Bak biz yok olmadık. Filistin'de devlet kurduk."

Mehmet Vehbi de: “Ben Buharî'yi tercüme ederken, o hadisin tercümesine gelince çok düşündüm.   Ya Rabbi, senin peygamberin ne söylemişse doğrudur. Ama bu iş çok zor olacak. Yahudiler bütün dünyaya dağılmış durumda. Biz bunları nasıl bulacağız derken bir gün Filistin'de devlet kurduğunu, dünyanın her tarafına dağılan Yahudilerin Filistin'e göç ettiğini öğrenince seviniverdim.” der.

Büyükelçi: "Niçin sevindiniz?"

Mehmet Vehbi: “İşimizi kolaylaştırıyorsunuz. Biz Müslümanların bütün dünyayı dolaşmasını ve birçok cephede savaşa girmesini engelliyorsunuz. Hepiniz bir araya geleceksiniz biz de sizi topluca milletlerin başına belâ olmaktan kurtaracağız.” der.

Hocanın bu yaklaşımı, mü'minin, olan her olayda hayırlar görmesinin gereğini ve olaylara Müslümanca bakış açısını göstermektedir. Evet, iman gözlüğü ile olaylara bakan kimse, şer gibi görünen nice şeyde sayısız hayırların olduğunu görebilendir. Öte yandan doğruların adamı olan mü'min, yaşadığı olumsuzluklar karşısında asla ümidini, direncini yitirmeyen ve asla üzerine düşenleri yapmayı ihmal etmeyendir. O, hayatın bu dünyadan ibaret olmadığını, hiç kimsenin yaptığı kötülüğün yanına kalmadığını ve mazlumun âhı ile hiç kimsenin âbâd olamayacağını asla unutmayan kimsedir. Bütün bu gerçeklerin yanında iyi bilinmesi gereken bir başka husus da her şeyin Yüce Allah(c.c.)'ın kontrolünde cereyan etmesidir. Yüce Allah(c.c.)'ı hiç kimse dolduruşa getiremez ve yönetemez.  Yüce Allah(c.c.), fırsat verir, ancak asla ihmal etmez. Zalimlere tanınan fırsatlar, onların tövbesine vesile olmuyorsa, onların dünya ve ahirette azaplarını katmerli hale getirecektir. O halde bu bilinçle yola devam diyoruz.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.