Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.59
  • EURO
    35.01
  • ALTIN
    2450.9
  • BIST
    9766.98
  • BTC
    64290.42$

ET MESELESİ, ASLINDA OT MESELESİ

08 Temmuz 2021, Perşembe 08:39

Balık, kümes hayvanları, büyükbaş, küçükbaş gibi hayvan etleri, en önemli protein kaynağı olmasının yanında, demir, B12, potasyum, çinko açısından da oldukça zengindir. Et yemeyen insanlar, bu besin maddelerini diğer besin kaynaklarından alabilirler ancak etin bir porsiyonunda bulunan aynı besin maddelerini elde etmek için bitki bazlı gıdaların bir kombinasyonunu tüketmelidirler. İnsanların günlük protein ihtiyacı, ağırlıklarının her bir kilogramı için bir gram olarak hesaplanır. Bu protein ihtiyacının yarısının bitkisel, diğer yarısının da hayvansal kökenli olması istenir. Oranından daha çok protein ihtiyacının karşılanması amacıyla gayret edip üretimin yapılmasını sağlamalıyız.

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin kişi başına yıllık kırmızı et tüketimi ortalama 57 kg (16 kg büyükbaş ve küçükbaş eti + 41 kg domuz eti) ve Türkiye’de 15 kg (büyükbaş ve küçükbaş eti) kadardır. AB ülkelerinin kırmızı et tüketimi bizim tüketimimizin yaklaşık dört katıdır. AB ülkelerinde yaşayan insanlar günlük tükettikleri proteinin % 75’ ini hayvansal kökenli ürünlerden (kırmızı et, balık, piliç, yumurta, süt ve sütten yapılan ürünler vb.) ve % 25’ ini bitkisel kökenli ürünlerden (tahıllar, baklagiller, sebze, meyve vb.) karşılamaktadırlar. Ülkemizde ise %60 hayvansal ve %40 bitkisel proteinden karşılanmakta olup, kişi başına 42 gram hayvansal protein düşmektedir. Ancak, hayvansal ürünlerden herkesin yeterince faydalandığı söylenemez.

Hayvanlarını iyi besleyemeyen toplumlar, kendilerini de sağlıklı besleyemezler.Beslenmesi yetersiz olanlardan, sağlıklı fikir ve sağlıklı üretim de beklenemez.

Türkiye’nin yaklaşık 18 milyon büyükbaş ve 49 milyon küçükbaş hayvan varlığı bulunmaktadır. Mevcut hayvan varlığı yaklaşık (1BBHB=500 kg canlı ağırlık) 20 milyon BBHB dir. Bir BBHB karşılığı yıllık tüketilecek kuru kaba yem miktarı yaklaşık 4.4 ton olup, toplamda 88 milyon tondur.

Bu ihtiyaca karşılık üretilen kaba yem miktarı yonca=9.5 milyon ton; korunga=1.0 milyon ton; fiğ=1.8 milyon ton; silajlık mısır=15.9 milyon ton ve meralar (çayır dahil) =6.1 milyon ton /yıldır. Toplam kaba yem üretimi= 34 milyon ton + 1 milyon ton diğer yemlerdir. Geri kalan 53 milyon ton yem açığı ise pancar posası, değirmencilik atıkları, tarla atıkları beslenme değeri çok az olan sap saman vb. kalitesi düşük kaba yemlerle karşılanmaktadır. Yem açığını kapatmak için son yıllarda yaklaşık 11-12 milyon ton yem ham maddesi ve yem katkı maddesi ithal edilmektedir. Burada belirtmemiz gereken önemli konu yağış yetersizliğinin etkisiyle çayır mera alanlarımızdan istediğimiz verimi alamamamızdır.

Kaliteli kaba yemi kendimiz üretelim

Ülkemizde hayvancılık; saman, pancar posası vb. kalitesi düşük kaba yemlerle yapılmaktadır. Konsantre yemler kullanmadan kaliteli kaba yemlerle orta seviyede (10 litreye kadar) süt üretilebilmektedir. Karlı bir hayvancılık ve süt inekçiliği yapabilmek için hayvanlara yeterli miktarda yüksek kaliteli kaba yem (mısır silajı, yonca, fiğ, korunga ve kaliteli çayır-mera otları) verilmelidir. Kaliteli kaba yemlerin tüketilmesi, kesif yem tüketimini azaltacak ve bu şekilde yem maliyeti minimize edilebilecektir. Bir büyükbaş hayvana yıllık 6 ton mısır silajı, 2 ton kuru yonca otu verilmelidir. Bir süt ineği için en az 3 dekarlık sulanabilir yem bitkisi ekiliş alanı ayrılması sağlanmalıdır.

Ayrıca süt inekçiliğinde karlılığı artırmada önemli olan hususlardan birisi de işletmede bulunan tarım arazilerinden kaliteli kaba yem üretimi mutlaka sağlanmalıdır. Yonca ve silajlık mısır gibi kaliteli yem bitkileri olmadan karlı ve verimli bir süt inekçiliği yapılamaz. Bunun için süt inekçiliği işletmelerinin bu işletmeyi kurmadan önce kaliteli kaba yem üretimini yapabileceği tarım arazilerine sahip olması gerekmektedir. Kendimiz üretirsek girdi maliyetleri düşer, verim artar.

Bir süt ineğinin karma yem olarak yıllık yaklaşık 8 ton silajlık mısır ve 2 ton kuru yoncaya ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle sulanan alanlarda yonca, silajlık mısır, sorgum-sudanotu melezi vb. bitkilerle, kıraç alanlarda Macar fiği ve korunga gibi bitkilerin ekiminin yapılıp, hayvanlara kaba yem olarak yedirilmesi işletmenin yem maliyetini düşürdüğü gibi hayvanların verimini de artıracaktır.

Samanın besleyici bir değeri bulunmuyor. Saman hayvanlara sellüloz ihtiyacını karşılamak için az miktarda verilmelidir. Üreticilerimizin samanın bir dolgu maddesi olduğunu ve besleyici çok fazla bir değerinin olmadığını kabul etmesi ve yukarıda bahsettiğimiz yem bitkilerini bir an önce ekmeleri gerektiğini ve mümkünse kendi tarlalarından elde ettiği dane yemleri de yine kendi hayvanlarının beslenmesinde kullanması gerektiğini öğrenmesi süt inekçiliğinin karlılığını büyük oranda artıracaktır.

Protein muhtevası yönünden 6 kg. Saman =1kg yonca, ENERJİ MUHTEVASI YÖNÜNDEN 3 KG. SAMAN=1 KG SİLAJLIK MISIR

Ülkemizde farklı kapasitelerde 500 yem fabrikasında 25 milyon ton yem üretimi yapılmaktadır. Fabrikalarımız yüzde 65-70 kapasite ile çalışmakta. Üretilen yemin 14 milyon tonu büyük ve küçükbaş hayvan yemi, 10,5 milyon tonu kanatlı yemi, 500 bin tonu da kedi köpek maması olarak üretilmektedir. Kedi köpek maması hariç yem üretiminde ihraç kalemi yok denecek kadar az olup, iç tüketimde kullanılmaktadır. Yem üretiminde en önemli sorun ham madde ithalatı maalesef.

Yem üretiminde kullanılan ham maddelerden 2 milyon ton kepek, 1 milyon ton ayçiçeği küspesi, 3.6 milyon ton mısır, 2.6 milyon ton soya fasulyesi, 730 bin ton soya küspesi, 500 bin ton arpa, 350 bin ton melas ithal edilmektedir. Bunun yanında enzim, vitamin katkı maddeleri sayılacak olursa 12 milyon ton yem ham maddesi karşılığında her yıl 5 milyar dolar ithalata döviz ödemekteyiz.

İthalatı başta Rusya, Ukrayna, ABD, Brezilya ve Arjantin gibi farklı ülkelerden yapmaktayız. Özellikle, ham madde üreten birçok ülkede salgın hastalık (Pandemi) sürecinde üretimin yetersiz oluşu, uluslararası ticarette fırsatların değerlendirmeye çalışılması ve dövizdeki kur artışlarının etkisiyle ham madde fiyatları olması gerekenden yüksek değer görmektedir. Dünyadaki fiyat politikası ülkemize de yansımış olup, ham maddeler yem sanayicisini kara kara düşündürür hale gelmiştir.

Gelin, hayvansal üretimde girdileri beraber değerlendirelim:

2019 yılı ile 2020 yılını üretimde kıyaslarsak hayvanlarımıza yedirmiş olduğumuz kaba yemlerden; mısır silajı geçen yıl tarlada 170 TL/ton iken, bu yıl 500 TL/ton. Sap, saman ve hasıl otu geçen yıl 350 TL/ton, bu yıl ise şimdilik 850 TL/ton olup, kışa ne olacağını birlikte yaşayıp göreceğiz.  Yonca kuru otu geçen yıl 900 TL/ton iken bu yıl 1500 TL/ton civarındadır. Kesif yem 2019 Kasım ayından itibaren kıyas yaparsak 1400 TL/ton öderken bu yıl 2300 TL/ton. Veterinerlik hizmetleri ve ilaç giderleri %70, elektrik giderleri iki katına çıkmış durumdadır.

Buna karşılık, üretilen et geçen yıl Et ve Süt Kurumunun açıklamış olduğu fiyatlar baz alınırsa 37 TL den 40 TL ye, süt fiyatları 2,30 TL den destekle birlikte 2,90 referans fiyatına çıkartılmıştır. Üreticilerimiz çiftliklerde yetişmiş olan hayvanları geçen yılki et fiyatına kestiremiyorlar ve kesim olgunluğuna gelmiş hayvanını kestirmek için maalesef üreticilerimiz referans arar konumdalar. Halkımıza ucuz et tükettireceğiz iddiasına karşılık 70-80 TL/kg tüketicinin karşılaştığı rakam. Süt ise üretici fiyatlarında 2.90 dan işlem görüyor. Tekrar edelim: “Tüketiciyi korumanın yolu üreticiyi korumaktan geçer”. Hayvancılıkta ihtiyacımız olan sürdürülebilirliği bu şartlarda nasıl sağlayacağız?!

Ülkemizde hayvancılığın en önemli sorunu yem fiyatları dolayısı ile yem fabrikaları mı?

Yem ham maddelerinin yeterince üretiminin sağlanamamasına tedbir alınmayışının, doğru bir üretim planlamasının yapılmamasının hiç mi sorumluluğu yok? Bakınız yem tüketimi ile alakalı nüfusumuzun oranı yüzde 7, bu üretimden kaynaklı tüketimi ilgilendiren nüfusumuzun tamamı. Tarımsal üretimde, yemde olduğu gibi diğer temel gıda maddelerinde de sorunumuz aynı. Türkiye’de hayvancılığın sorunları çoktur. Ama çözülemeyecek sorunlar değil. Hayvancılıkla ilgili Bakanlığın ilgili kuruluşluları yanında; en çok kooperatif, birlik ve sivil toplum kuruluşları hayvancılıkta desek yanlış olmaz.

Her yıl ekilen tarım alanları toplamı 15.5 milyon hektardır. Bunun ancak 2.7 milyon hektarında yem bitkileri üretilebilmektedir. Dört yılda bir yem bitkisi ekilecek şekilde münavebe sistemi uygulamaya konularak, yem bitkileri ekilen alan miktarı yaklaşık 4 milyon hektara çıkarmak mümkündür. Yem bitkileri ıslahı; mera ıslahı ve yönetimiyle de meraların verimini ortalama % 25-50 artırmak mümkündür. Özellikle terk edilmiş tarım alanları (4 milyon hektar) yapay meralar yolu ile yeniden tarıma kazandırılmalıdır. Ayrıca yapay çayır ve meralar teşvik edilmelidir. Sulu tarım yapılan alanlarda ikinci ürün olarak yem bitkileri teşvik edilmelidir. Üretim destekleri, yem bitkisi üreticisine ve yem üreticileri ile sözleşme yapan hayvancılık işletmelerine verilmelidir. Bugün orman alanı sayılan yaklaşık 8 milyon hektar orman içi mera ve çalılık alanlar, çalıları iyi değerlendiren keçi meralarına dönüştürülmelidir. Türkiye mevcut potansiyeli çok iyi değerlendirmelidir. Eğer küçükbaş hayvan artışı bu hızla devam eder ve meralarımız ıslah edilmezse, meralarımız çok ağır erozyon tahribatı ile karşı karşıya kalacaktır.

Yerli ve Milli üretimin bir slogan olmadığı anlaşılmalıdır. İnsan ve hayvanımız için gerekli temel gıda maddelerinin iç piyasada üretilebilmesi için Bakanlıkça uygulanan mazot, gübre, tohum, yem bitkileri, yağ bitkileri, damızlık desteği, süt vb. desteklemelerde “Havza Bazlı Destekleme Modeli” ilandan öte geçmelidir. Ülkemizin arz talep dengesi kurularak kendine yetebilir bir üretim planlamasına acil ihtiyaç duyulmaktadır. Üretim planlaması ile bölgelerimizin iklim, yağış rejimi sulama imkânına göre havza bazlı ürün destekleme programı bölgesel avantaj ve dezavantajları göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir. Yem ham maddesi açığının kapatılabilmesi için en çok ithal edilen ayçiçeği, pamuk, soya küspesinin iç tedariği ve bu ürünlerin gıda ve tekstil ürünleri ham maddesi için zorunlu münavebelerle ihtiyaç duyulan üretim miktarları yakalanmalıdır.

Sözün özü; Hayvancılık sektörünü canlandırmak için kaba yem ve kesif yem ham maddelerini içine alan bitkisel üretimimizi arttırmalıyız. Hayvanlarımızın tükettiğinden fazlasını üretemediğimiz sürece bu mesele hep gündemde sorun olarak kalacaktır.

Tekraren söylememiz gerekirse: “Bu ülkeye kendi insanından ve kendi hayvanından başkasının faydası yoktur” diyor, rahmetli  Ord. Prof.Dr. Kadri Bilge EMRE hocamız.

Meseleyi Tarım ve Orman Bakanımıza, üreticilerimizi Allah'a emanet ediyorum.

#topragınadamı

https://st2.depositphotos.com/3619691/10231/i/950/depositphotos_102318730-stock-photo-seed-texture-and-various-grains.jpg

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.