Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.47
  • EURO
    34.79
  • ALTIN
    2441.9
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63998.57$

Esirlere Muamele ve Avrupalılar (2)

20 Nisan 2021, Salı 10:23

Meşhur Flozof Volter’de, ilk zamanlar bu şarta uy­muş, İslâm ve Türkler hakkında olumsuz şeyler söylemiş, Papa’nın onayını alıp en yüksek mevkilere geldikten sonra, doğruyu, hak ve hakikati mümkün olduğu kadar dile getirmeye çalışmış ve bir yerde şöyle demiştir: 

"Türkler diğer hususlarda olduğu gibi askerlik hususunda da bizden (Hıristiyanlardan) üstündü. Kandiye önlerinde yap­tıkları istihkâmları görerek, modern istihkâmcılığı biz Türkler­den öğrendik ve Fransa da tatbik ettik. Savaş alanında seyyar dökümhaneler kurularak, büyük çaplı topların nasıl döküldü­ğünü hayretle müşahede ettik. Türkler savaş tecrübeleri, cesa­retleri, çalışkanlıkları, azimleri ve zenginlikleri bakımından o tarihte bizden o derce üstündüler ki, İtalya’yı alıp Roma’yı fet­hetmemiş olmalarına şaşmak icap eder.”(1)

Dedelerimiz Balkanlarda öyle bir adalet uygulamış ki, mahkemelerde bir dil hatası, bir tercüman sahtekârlığı olabilir düşüncesiyle oralardaki mahkemelere atayacağı kadıları o mil­letin dilini bilen insanlardan seçmiştir.(2)

 Aralarında ihtilaf çıkan yerli halk bile kendi mahkemelerine müracaat hakları olduğu halde, Osmanlı mahkemelerini tercih etmişlerdir. Macarlar 1980 de Zigetvar kalesi kuşatması esnasında vefat eden Kanuni’nin iç organlarının gömüldüğü yere yapılan türbeyi Turgut Censever’e restore ettirdiler ve bizim yapmadığımızı yapıp dev bir Kanuni heykelini Zigetvar sahrasının ortasına diktirdiler.(3)

Macarların Son Budin valisi Abdurrahman Abdi Paşa’nın da yine Budapeşte’nin en merkezi yerine heykelini yaptırıp ka­bir taşına “...Kahraman düşmandı rahat uyusun” diye yazdırdı­lar.(4) Belçika’da yayınlanan, tirajı yüksek haftalık KINAÇK dergisinde yayınlanan bir makalede: “Balkanlar en huzurlu günlerini Osmanlı döneminde yaşadı. Osmanlı gitti, huzur ve istikrar bitti...”(5) diye yazılmıştır.

Bir başka yönden baktığımızda da, Yükselme ve zirve dö­nemlerinde saat gibi işleyen ve düşmanlarını bile kendine hay­ran bırakan Osmanlı idare ve adalet sistemi, zayıflama ve çöküş dönemlerinde safiyeti bozulmuş, “nerde o eski Osmanlılar” dedirtecek uygulamalar yapılmaya başlanmıştır. Bunun neticesi olarak tabii ki halkta da hoşnutsuzluklar başlamıştır.

Bir baba ve anne evlatlarını yerine göre, döğer, bağırır, azarlar, hatırlarını kırar… ama çocuğa sorduğunda her şeye rağmen yine ebeveynini ister, bir başkasının evladı olmak iste­mez. “Elin en iyisinden, kendi en kötümüz daha iyidir” diye atasözümüzde vardır. Elbette Balkan milletleri için ne kadar iyi de olsa, adil de olsa, başka bir milletin yani elin idaresi. Onun için bağımsızlık hareketlerine kalkıştılar diye onlara kızmamak gerekir ama, onları, asırlarca beraber yaşadıkları insanlara uy­guladıkları vahşetlerden ve insanlık dışı hareketlerden dolayı tenkit ediyoruz.

19. Asra gelindiğinde, Haçlı ittifakları kâr etmeyip, mil­yonluk ordularla Osmanlı’yı asırlarca yenemeyen Avrupalı, bu­nun sebebini araştırmaya, planlar yapmaya,(6) tedbirler almaya, dünyada tekerlerine taş koyan tek düşmanları Osmanlıyı dünya siyaset sahnesinden izale etmeye ne lâzımsa onu bulmaya, icat etmeye, oyunlar oynamaya, hile ve desiseler çevirmeye, hain emellerine ulaşmak için ne gerekirse meşru gayri meşru hepsini uygulamaya başlamışlardır.

 Bu planların en isabetlisini de, içi­mizde yaşadıkları, bizi iyi bildikleri, her yönümüzle tanıdıkları için İstanbul’daki, ciğerlerimizin içindeki ur ve tümör misali Patrikhanedeki papazlar bulmuşlar ve yapmışlardır. Bunlardan bir tanesini sizin ibret nazarlarınıza sunmak istiyorum:

2 Şubat 1821 yı­lında Mora İsyanını çıkartan ve binlerce in­sanın ölmesine sebep olan Papaz Grigorios'un, Osmanlıyı yıka­bilmenin yol ve yöntemlerini belirleyen, Rus Çarı ve diğer Av­rupalı idarecilere gönder­diği tavsiye mektu­bunu okuyucularıma arz ediyorum:

“Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler çok sabırlı ve mukavemetli in­sanlardır. Gâ­yet mağrur ve izzet-i nefis sahibidirler. Bu hasletleri de dinlerine bağlılıklarından, an'anelerinin kuvvetinden, padi­şahlarına, kumandanlarına ve bü­yüklerine olan itaat duy­gularından ileri gelmektedir. Türkler zekidirler ve kendile­rini müspet yolda sevk ve idare edecek liderlere sahip ol­dukları müddetçe de, çok ça­lışkandırlar. Onların bütün me­ziyetleri, hatta kahra­manlık duy­guları da an'anelerine ve ahlâklarına olan bağlı­lıklarından ileri gelmektedir.

 

Dipnotlar:

1- Yılmaz Öztuna, a.g.e. c. 6, s. 61.   

2- Sandor Takats, a. g. e. s. 26.

3- İlber Ortaylı, “Defterimden Portlerer” Timaş Yay. İst. 2011, s. 38.

4- Altan Araslı, a. g. e. c.1, s. 99.

5- Türkiye Gazetesi, 13. 01. 1996.  

6- T. G. Djuvara- Emir Şekip, “Türkiye’yi Parçalamak İçin 100 Plân”, Tercüme: Yakup Üstün, Damla Yay. İst. 1979.

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.