Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.97
  • ALTIN
    2448.2
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64452.97$

ER MEKTUBU GÖRÜLMÜŞTÜR (3)

16 Nisan 2016, Cumartesi 11:16

Terör örgütü elebaşlarının ve militanlarının ekseriyetinin ateist olup Zerdüştlüğe inanmalarına rağmen, samimi dindar olan bölge halkına kendilerini Müslüman gibi göstermeye çalıştıklarını 2006 yılında Fırat Haber Ajansının İran ve Irakta ’ki 300 terörist üzerinde yaptığı ankette PKK’lıların İslam dini ile alakalarının olmayıp bunun kirli bir rolden ibaret olduğu ortaya çıkmıştır. Bu anket Özgür Gündem gazetesinde yayınlanmıştır.(a.g.e.) %34 Zerdüşt,%34 İsa,%11 Mani,% 10 Hz.Muhammed,%7 Hz. Musa,    % 4 Hz. İbrahim diye inançlarını belirtmişlerdir.

                Fahir Armaoğlu(Türkiye Cumhuriyetini yıkmaya matuf siyasi ve ideolojik oyunlar, Ankara 1986 sayfa:26-27) isimli eserinde Millet arası komünizmin çalışma ve faaliyetlerini şöyle belirtir.”Milletler arası (beynelmilel) komünizm ve onun işbirlikçileri, yıkmak istedikleri toplumlarda, etnik grupları daima bağımsızlığa teşvik ve tahrik etmişlerdir. Cumhuriyet Tarihimizde ilk defa 1965’ten sonra sosyalist içerikli komünist yayınlarında; Kürt vatandaşlarımız ayrı bir milletin mensupları olarak gösterilmiş ve bunlar için özerklik istenmiştir. Bildiğimiz gibi, milletlerarası komünizm için söz konusu olan gerçek manada milliyetçilik değil, milliyetçiliği komünizmin hizmetinde kullanmaktır. Komünizm gerçek milliyetçiliği reddeder. Bu sebepledir ki; etnik gurupların milliyetçi olgularını istismar ederken dayandıkları esas unsur; gerçek milliyetçiler değil, Marksist olanlar, yani komünistlerdir.”

                TİKKO’nun temeli 1962’de İstanbul da bir ermeni okulunda atılmış, kurucusu ermeni soyundan gelen, Yervant Tüzün ve Mihram Samuelyan’dır. Bu örgüt 1974’de Diyarbakırlı ermenici olan Ohannes Bakıryan  (Orhan Bakır) liderliğinde yeniden örgütlenmiştir.(a.g.e. sayfa:300) 

                Bu bilgilere baktığımız zaman; kökü dışarıda olan ve dış kaynaklarca beslenen ve semiz hale getirilen kanlı örgüt oldukları, yurt içinde de taraftar buldukları görülmektedir. Bunların hepsi değişik isimler halinde olsalarda hepsinin amacı ortaktır, çünkü küfür tek millettir ve gayeleri ülkeyi bölmek ve kendi istedikleri bir düzeni kurmaktır. 

                --- 1925’te,Şeyh Said’ten, Bediüzzaman Said Nursi’ye içinde aşağıda satırların bulunduğu bir mektup gelir, derki;

                “Efendim, sizin nüfuzunuz kuvvetlidir. Bu harekâtımıza iştirak buyurur, yardım ederseniz, galip oluruz.”

                Şeyh Sait, bu satırlarla Bediüzzaman Said’i Nursi’yi isyana davet ediyordu. Said Nursi mektubu okuyunca acı acı gülümsedi ve şu cevabı yazdı.(Osmanlı Büyüklerinden Hatıralar. Can Alpgüvenç, Nesil yayınları Sayfa:96)

            “Türk Milleti, asırlardan beri İslamiyet’in bayraktarlığını yapmış, bu uğurda çok veliler yetiştirmiş,      çok şehit vermiştir. Böyle bir milletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslümanız, onlarla kardaşız. kardaşı kardaşa çarpıştıramayız. Bu şer’an caiz değildir. Kılıç harici düşmanlara karşı çekilir, dâhilde kullanılmaz. Bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz, Kur’an ve İman hakikatleriyle tenvir ve İrşadı, en büyük düşmanımız olan cehaleti izale etmektir. Teşebbüsünüzden vazgeçiniz, zira akim kalır. Bir kaç cani  yüzünden, binlerce masum telef olur.”

                Radikal Gazetesi 18.10.2002 tarihli Fırat Aydınkaya imzalı Kürtlere Demokrasi Gerekli başlıklı yazıda sayın yazar şu ifadelere yer verir. Ben Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kendi hesabıma insan hakları ve özgürlüklerine önem veren, hukukun üstün olduğu, kültürel çoğulculuğa dayalı bir demokratik Türkiye Cumhuriyetini tercih ederim. Eminim Suriye, İran ve diğer yerlerde yaşa  yan, savaş yerine onurlu bir barış isteyen diğer Kürtlerde benimle aynı fikirdedir. Âmâ bunun için, İran Türkiye, Suriye ve Irak’ın Kürtlere yönelik politikalarını gözden geçirmeleri gerekmez mi? Demokratik çoğulcu, özgürlükçü ve herkesin kendini ifade edebileceği demokratik bir sistem Ortadoğu’nun barışı   için asgari gereklerdendir.” diyerek kendince bir çözüm önerisinde bulunmaktadır.

                O halde aklın yolu bir dediğimize göre; Bizlere düşen görev dış güçlerin ve emperyalizmin ayak oyunlarına gelmemektir. İki aşiret ağasının kişisel egolarını tatminden öteye geçmeyecek, dış güçlerin oyununa gebe, bölge kalkınmasını engelleyen, iç huzur ve barışı bozacak terör odaklı yapılanmaların içerisinde asla yer almamak gerekiyor. Bölgeye ekonomik yatırımların ağırlıklı bir şekilde kazandırılması, hem bölge hem de ülkemizdeki işsizlik yüzdelerinin azaltılması ve süratle yeni istihdamların kazandırılması, bölgeye eğitim ve sağlık yatırımlarının hızlandırılması, göçlerin önlenmesi, onlara bu ülkenin aidiyeti oldukları ve değer verildiğinin hissettirilmesi, bölgenin acısını dindireceği gibi, bölge halkının fakirliklerini ve sıkıntılarını kendi ideolojik söylemleriyle propaganda amaçlı kendi lehlerine kullanmaya çalışan kanlı örgüt ve onları destekleyenlere asla fırsat vermeyecektir.   

                                               Bir inançsızlık furyasıdır, tarihimize saldırır,

                                               Bin yıllık kardeşlik varken, bugün başkaldırır.

                                               Hileyi görüp oyunu bozmak, yapılacak iş iken,

                                               Basireti durmuş şuursuzca, kepçeyi kazana daldırır.                     

 Aman tuzağa düşmeyelim. Yıllardır aynı şeyi söylüyoruz, yine tekrar edelim ki; kardeşiz, Bu ülke bizim, bu ülke hepimizin. Saygın bir ülkeyiz. Biz ancak bir birimizle bir bütünüz. Ne teröre, ne teröristlere, ne de onların arkasına sığınan meclis çatısındaki ermeni temsilcisi sahte zihniyetlere geçit vermeyelim. Daha anlaşılmadı mı kim sahte? Kim gerçek? Ha sahi timsahın gözyaşları kimde? Kimin ağzından vampir gibi kan damlıyor? Meclis daha ne zaman katillerden hesap sorulması için dokunulmazlık zırhına neşter vuracak? Sabırla bekliyoruz.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.