Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2437.7
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64582.95$

Enver Paşa (1)

09 Nisan 2018, Pazartesi 07:41

Önceki yazılarımızda vebâllerini sıralamaya çalıştığımız İttihat ve Terakki men­suplarının hepsine iftiralar atmak, hâin demek, bazılarının yaptığı gibi târihin gayyasına gömmek… Bana göre müfritlik ve bağnazlık olur. Öncede söyledi­ğim gibi Haçlı ve Siyonistlerin yardım ve ianesiyle kurulan bir teşkilâtta el­bette hâinler olmuştur, Türk düşmanları olmuştur, sinsi ve art niyetliler, men­faatperestler olmuştur…

Fakat hepsine bu sıfatları yakıştırmak en büyük hak­sızlık olur. Bunların birçoğu hâin değil, hâif (korkak) değil ama haddinden fazla atak ve hayalperest kişilerdir. Bunların en popüler lideri Enver Paşa’dır, bununla ilgili bazı bilgiler verelim kararı siz okuyucular takdir etsin:

Enver Paşa Balkanlarda azınlık çeteleri ile senelerce savaşmış, büyük ba­şarılar göstermiş, 54 kez müsâademeye katılmış(1) ve ismini duyurmuş, Paşa İttihat ve Terakki uğruna Pâdişah taraftarı olan öz eniştesini vurdurmuştur.(2)

Sultan Reşad’ın yeğeni Naciye Sultan ile nişanlı 30 yaşlarında bir zabit iken, Trablusgarp savaşı patlamış, yani İtalyanlar Libya’ya gelip, hiçbir sebep yokken resmen işgal etmek istemişler. Enver Paşa, Eşref Kuşcubaşı, Mustafa Kemal gibi bir grup genç subay bunu hazmedemezler ve oraya gitmek isterler.

Bu devletin verdiği bir görev değil, bilakis devlet yetkilileri “yapacak bir şey kalmadı, biz sizi oraya resmen gönderemeyiz, gitmeyin” dedikleri ve maddî katkıda bulunmadıkları halde bunlar Eşref Bey’in Salihli’deki çiftliğinden bazı şeyler satarak yol parası edinip resmi hiçbir sıfatları olmadığı halde Libya’ya giderler, orada yerli halkı örgütleyip, İtalyanlarla senelerce kan kustururlar.

Dünyayı kendilerine hayran bırakan bir mücâdele yaparlar, savaş meydanlarında ölen İtalyan askerlerinin ceplerinden çıkan kıymetli eşyaları önce İtalyan ordusuna teslim etmişler, daha sonra bunların ölü sahiplerine ulaşmadığını anlayınca adreslerine kendileri postalayacak kadar da dürüst davranmışlardır.(3)

Bu sıralarda Anadolu’da seçimler yapılmış, bunlardan Fethi ve Halil Beyler gıyaben vekil seçilmiş ama onlar aflarını isteyip savaşı bırakıp gelmek istememişlerdir. Balkan yenilgisinden sonra Enver Paşa’yı da yine Libya’dan “milletin sana Anadolu’da ihtiyacı var” diye bin bir türlü ıs­rarlarla getirmişlerdir.

Trakya’daki çete savaşlarında, Trablusgarp ve Balkan Savaşlarındaki ba­şarılarından dolayı Enver Paşa’ya iki rütbe birden atlatılıp(4) Tuğgeneral iken Harbiye Nâzırı (savaş bakanı) ve Pâdişah vekili olarak Osmanlı orduları ko­mutanı olmuştur.(5) Bir Rus hariciyecisinin değerlendirmesi ile “Yavuz Sul­tan Selim’in hayal ve mefkûresini taşıyan”(6) Enver Paşa son derece dindar, samimi ve muttaki bir Müslüman’dır. İçki kumar gibi alışkanlıkları yoktur ve namazını kılıp orucunu tutan biridir.

Filistin’de orduyu teftiş esnasında Ebû Hüreyre Türbesini ziyaret eder­ken(7) Bilahare Medîne’ye varıp Peygamber Efendimizin Merkad-i Şerifini ziyaret ederken gözlerinden samimiyetle döktüğü yaşları görenler hayretler içinde kalmışlardır.(8)

Sarıkamış Harekâtı esnasında yazdığı vasiyetinin son cümlesi; “yaşasın dinim, vatanım ve pâdişahım” diye bitiyor. Sâdece birkaç yıl beraber kalabil­diği eşi Naciye Sultan’a çocuklarını da kastederek “Memleketimi sizden bile fazla seviyorum” dediği târihî rivâyetlerdendir.(9)

Enver Paşaya yapılan en büyük suçlama, Osmanlıyı iflasın eşiğinde olduğu bir dönemde Birinci Dünya Savaşına sokması olarak gösterirler ama bazı târihçiler de “iki kampa bölünen dünya, İngiliz, Fransız, Rus paktının bulunduğu bölüme Osmanlıyı almadı­lar(10) ve Almanlar paktına katılmaya mecbur bıraktılar” değerlendirmesini yapmaktadırlar. Birinci

Dünya Savaşı sona erince, Doğudaki Türk illerinde İngiliz hegemonyası­nın etkilerini azaltıp kendileri işgal edebilmek için (nitekim sonra öyle ol­muştur) Ruslar Enver Paşa’yı Rusya’ya davet ederler. Almanya üzerinden Rusya’ya gitmek isteyen Enver Paşanın birkaç defa uçağı düşer, arıza yapar, Letonya’da hapse düşer ve 5 denemeden sonra Rusya’ya varabilir.

Tür­kiye’den ayrılırken zaten borç bularak ayrıldığı için parası kalmaz ve hapiste mahkûmların kara kalem resimlerini yapıp üç-beş kuruş harçlığını çıkarır.(11) Ama Rusların gayelerine muttali olunca Moskova’dan ayrılıp Azerbaycan’a gelir, burada da Ermeniler tarafından rahat bırakılmayacağını anlayınca, bir­kaç ay terk edilmiş bir tren vagonunda saklandıktan sonra Türkistan’a geçer. Oradaki Türkleri uyandıracak, birleştirecek ve Ruslara karşı ayaklandırıp istiklâllerine kavuşturacak, niyeti budur.

Dipnotlar:

1- Enver Paşa’nın Anıları, Haz: Halil Erdoğan Cengiz, Türkiye İş Bankası Yay. 2010 s. önsöz 11.

2- Enver Paşa’nın Anıları, a. g. e. s. 52. 

3- İbrahim Refik, “Sohbet Tadında Târih”, Albatros Yay. İst. 2005, s. 188.

4- Enver Paşa 32 yaşında 1913 yılında Albay rütbesine terfi etmiş, iki hafta sonra Mirliva yani Tuğgeneral olmuş ve aynı gün Savaş bakanı yapılmıştır. 5 gün sonra Genelkurmay Başkanı olmuş kısa bir müddet sonrada Başkomutan Vekili olmuştur. Bundan dolayı bazıları ona Paşa rütbeli çocuk demişlerdir. Yavuz Gölbaşı, “Sarıkamış Düştü” Türkiye İş Bankası Yay. İst. 2013, s. 14.

5- Hans Kannengıeser, “Çanakkale’de Türklerle Beraber”, Timaş Yay. İst. 2009, s. 25. Enver’in kısa zamanda aşırı rütbe alıp yükselmesini büyük bir hata olarak değerlendirenler vardır. İttihat ve Terakki mensupları o dönemde o kadar Pâdişahtan bağımsız ve pervasız hareket etmişler ki; Pâdişah Enver Paşanın Harbiye Nâzırı olduğunu gazetelerden öğrenmiştir.  Joseph Pomiankowski, Kayıhan Yay. Çev. Dr. Kemal Turan, 2. baskı, s. 38.

6- Nevzat Kösoğlu, “Şehit Enver Paşa”, Ötüken Yay. İst. 2008, s. 195.

7- Emin Çöl, “Çanakkale-Sina Savaşları- Bir Erin Anıları” Nöbetçi Yay. İst. 2009, s. 90.

8- Ali Fuad Erden, “Suriye Hatıraları”, İş Bankası Yay. İst. 2006, s.184, 284. 

9- Nevzat Kösoğlu, “Şehit Enver Paşa”, Ötüken Yay. İst. 2008, s. 207.

10- Çünkü bu devletler çok önceden Osmanlıyı yok etmeyi kararlaştırmışlar, topraklarını nasıl bölüşeceklerinin haritalarını bile yapmışlardır.

11- Târih ve Medeniyet Dergisi, sayı 9, s. 8: Kadere inanmayanlara ibretli bir misal; Bir zamanlar bir imparatorluğun iki numara hattâ pâdişahı bile diskalifiye edip bir numarası olan bir adamı kader nelerle karşılaştırmış?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.