Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2459.1
  • BIST
    9798.61
  • BTC
    64430.67$

Düşünsel Değiniler (1)

03 Ağustos 2019, Cumartesi 09:03

Bu gün iki aydır beni meşgul eden ve yayımlanacak olan Felsefe Tarihi kitabının giriş bölümünü bitirmenin rahatlığı içinde okurlarımla yeniden buluşmanın huzuru içindeyim. Toplumsal sorumluluk taşıyan kişiler, kendilerini başkalarına karşı hep verecekli sayarlar. Toplumsal beklentileri olanlar da kendilerini toplumdan hep alacaklı görürler. Hayatım ve hüviyetim itibariyle eş, dost, akraba ve öğrencilerime, hasılı topluma, hatta insanlığa karşı yapmam gereken görevlerimin ve sorumluluklarımın olduğu kanaatini hep içimde taşıdım.  Bu yazımda sosyal medyada okuyup da bir şeyler yazamadığım ama bende fikir doğumuna neden olan kişilerin yazdıklarından üçüne kısa kısa değinmek istedim.

1.Felsefeyi rehbersiz öğrenmek

Felsefeyi rehbersiz öğrenmek, zihinsel sürmenaja neden olduğu söylenebilir. Beğenilen bir kavramın, ifadenin arkaplanını bilmemek yüzünden beklenmedik sonuçların ve değerlendirmelerin altında kalınır. Bir felsefi ifadenin uzantılarının nerelere kadar uzanacağı, insanı kanıtlayamayacağı iri iri ve cüretkar tezleri savunmak zorunda bırakacağını ancak felsefi altyapı bilgisiyle öngörülebilir. Felsefe tarihinden habersiz olmak yüzünden, asırlar öncesinden belli bir filozof ya da bir grup filozof tarafından savunulan ve asırlar içinde ortaya çıkan bilimsel değişme ve gelişmeler sonucu eleştirilip buharlaşan, silikleşen, soluklaşarak düşünce marketinde mostralık hale dönüşen bazı felsefi yaklaşımları cilalayıp pazarlama toyluğuna düşebiliriz.

Felsefeye meraklı, düşünceye yatkın öğrencilerime önerdiğim, herhangi bir filozofun görüşlerini okumadan ideolojik ve belli yaklaşımlara angaje olmayan ilmi objektiflik kaygısıyla yazılan bir felsefe/düşünce tarihi okuyun. Asılında böyle bir telkini de gerek görmüyorum. Ancak yanlış felsefe okumaları öğrencilerimizi, insanımızı topluma uyumsuz, ‘kafayı sıyırmak’ deyimiyle ifadelendirilen anormal hale getirdiğiiçin bu uyarıyı yapma gereği duyuyorum. Felsefe entelektüel bir disiplindir. Normal ilmi mentaliteyi, zihniyeti algılayamayan kişi haliyle ağır felsefi yükün altında savrulacaktır. Her ilmin, her teknolojik aracın, her ilacın bir kullanım tarifesi var. Felsefenin de nasıl okunacağına, öğrenileceğine ve yapılacağına ilişkin bir giriş ilmi, Aristoteles’in ifadesiyle Propedotiği vardır. Bir felsefe/düşünce tarihi, herhangi bir felsefi ekolün haklılığını, doğruluğunu, diğerlerinin yanlışını kanıtlama eğilimi gösteriyorsa, bu tür eserlere takılmamak gerekir. Bizim amacımız herhangi bir felsefi ekole, görüşe meyledip onun borazanlığını yapmak, bayiliğini üstlenmek olmayıp felsefi zihniyete vakıf olup onu düşünüş, davranış ve tutumlarımıza yansıtabilmektir.

2.Açık toplum

İçinde bulunduğu olumsuz şartlar itibariyle, uygun işi, uygun yerde, uygun şekilde yapamadıkları için toplumda dezavantajlı duruma düşen bazı kişiler, toplumdan asgari saygı, ihtiram ve ilgiyi görmeyenler, belli bir topluluğa hitap etme fırsatı bulamayanlar kendilerini ifade etmek için sosyal medya adı verilen imkandan yararlanmaktadırlar. Bu fırsatın ezilmişlik duygusunun gazını almada önemli bir işlev gördüğünü düşünüyorum. Açık toplumun üyeleri birbirinden düşüncelerini gizleme, saklama gereği duymaz. Serbestçe fikrini, düşüncesini, meselelere yaklaşımını serdeder. Toplum kesitleri ve kesimleri böylelikle hangi düşünce dünyasındaki kişilerle yurttaşlık bağı kurabileceklerine ilişkin bir öngörüye sahip olurlar.

Bireylerin düşüncesini salt anlamda ne ailenin, ne kabilenin, ne ırkın, ne dinin stereotip (kalıp yargı) leştirmediği görülür. Aynı ailenin çocukları, aynı sülalenin zadeleri, aynı ırkın bireyleri, aynı dinin müminleri tanımlamalarının kişinin karakterini vermede gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkıyor. Şimdilik bazı iç donanıma sahip cemaat yapılarının üyelerini, bağlılarını ortak bir görüşte tuttukları söylenebilir. Ancak zaman içinde açık toplum bilinci onların da kapılarını çalacak, demektir. İyidir, kötüdür, faydalıdır, zararlıdır diye sorunu De la referanda (değer) alanına çekmek istemem. Bireylerin, grupların düşüncelerini yönlendirmek gibi bir cürete tevessül edemem. De facta (olgu) alanında yaşananlara parmak basıyor ve sadece yaşanacaklara ilişkin öngörümü belirtiyorum.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.