Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.55
  • EURO
    35.04
  • ALTIN
    2437.7
  • BIST
    9716.95
  • BTC
    64582.95$

DİNİN TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ (2)

20 Haziran 2019, Perşembe 08:28

Duygu Psikolojisinin tespitlerine göre duyguların yüzeysel olanları vardır, derin olanları vardır. Duygunun derinliği, onun değerini, tesirini ve sürekliliğini de gösterir. Bu bakımdan kişiliği oluşturan ve onu yansıtan da bu derin duygulardır. Din duygusu, kişiliği oluşturan bu derin duyguların basında yer alır.

Kişi, ruhunun derinliklerinde hissettiği din duygusunu sıhhatli bir şekilde geliştirmedikçe, ruhî ihtiyaçlarını samimi ve doğru bir inançla karşılamadıkça, maddî ihtiyaçları ne kadar karşılanırsa karşılansın, huzur ve mutluluğa kavuşamaz. Nitekim davranış psikolojisinin son psikiyatri denemeleri, inançsız insanın bir boşlukta olduğunu göstermiştir.

Modern Psikolojinin yeni tesbit ettiği gerçek, Kur'an-ı Kerim'de gayet açık bir şekilde şöyle dile getirilir: "Kendisine ortak koşmaksızın, Allah’ın olun. Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşüyor da kendini kuşlar kapıyor veya rüzgâr uzak bir yere sürüklüyor gibidir."(1)

İnsanı bu boşlukta savrulmaktan kurtarıp onun sarsılmaz bir şekilde yere sağlam basmasını sağlayacak olan imandır. Allah'a inanma ve O'na sığınma, insanı güçlendirir; yüceltir; olgunlaştırır; fazilete sevkeder.

İnsanın korkup kaçtığı en büyük duygu, yok olma duygusudur, insanı ölümden korkutan da bu duygudur. Bu duygunun tek tedavi yolu dinin âhiret inancıdır. Ahiret inancı, mükâfat veya ceza yeri olmaktan öte, insanın yok olma duygusunu ortadan kaldırdığı ve hep var olma isteğine cevap verdiği için önemlidir.(2)

Din aslında, Allah'ın yarattığı bütün iyi ve temiz şeylerden, israfa düşmeden tamamıyla istifadeyi tavsiye eder. Ve aynı zamanda herkesin üzerine inanç ve ibâdet olarak bir takım vazifeler yükler ki, temel hedefi insan ve tabiat ahengini korumaktır. İnsan ile eşya arasındaki ilişkiyi, fertlerin ve bütün insanlığın faydasına uygun olarak tanzim etmek ister. Bu noktada şunlar düşünülebilir; kendi faydasına olan, ruh ve beden sağlığına uygun düsen bir yola bütün insanların koşarak girmesi beklenir. Akıllı bir varlık olan insanın, her-şeyden önce kendi hayatını iyi ve doğru bir şekilde tanzim etmesi gerekir.(3)

Yapılan araştırmalar, tarihi devrelerde de, tarih öncesi devrelerde de, dinsiz bir toplumun yaşamadığını göstermektedir. İnsanlık tarihinde ne kadar geriye gidilirse gidilsin, dinî inançları olmayan bir topluma rastlanılmamaktadır. Günümüzde de dinsiz bir toplum yoktur. Binaenaleyh din, insanla beraber var olan, insanla beraber varlığını sürdüren, insanlık var oldukça da varlığını koruyacak olan bir olgudur.

Din fert için olduğu kadar, toplum için de önemli ve lüzumludur. Çünkü din, ferdi ıslah etmek suretiyle toplum düzenini korumayı gaye edinir. Bu düzenin korunmasında hiçbir sistem din kadar başarılı olamaz. Zira din, insanlara yön veren kanun ve nizamın ulaşamadığı yerde onları iyiye yönelten ve kötüden alıkoyan yegâne müeyyidedir.

İnsan tabiatı icabı medenîdir, yani toplum içinde yasamak mecburiyetindedir. Toplum içinde fertler karşılıklı hak ve vazifelerle yükümlüdürler. Bu yükümlülüğün yerine getirilebilmesi için, kişinin, hak ve vazifenin kutsiyetine inanması gerekir. Bu kutsiyeti belirleyecek olan en önemli kaynak da dindir. Çünkü kaynağı din olmayan herhangi bir değer hükmü, kolayca ihmal edilebilir. Hatta yok sayılabilir, çiğnenebilir. Ancak Allah'a, âhirete inanan, yaptığı işlerden dolayı Allah'ın huzurunda hesaba çekileceğini kesinlikle bilen bir insan, ahlâk, fazilet, hak, vazife, sorumluluk, yükümlülük gibi mefhumlara bağlı olarak hareket eder.(4)

Din, fertleri mukaddes duygu, ortak şuur ve vicdan etrafında birleştiren bir amil olduğu gibi, toplumları yükselten, onların gelişmesini sağlayan bir kurumdur. Din aynı zamanda ahlâkî bir müessese olarak insanlara yön veren, en mükemmel kanunlar ve en sıkı nizamlardan daha kuvvetli bir şekilde, kişiyi içten kuşatan, kucaklayan ve yönlendiren bir disiplindir. Dinin zayıflaması ahlâki ve hukukî suçların artmasına, giderek anarşizme yol açar. Çünkü din olmayınca ahlâk için yaptırım gücü kalmaz.

Dipnotlar:

1-Hac Suresi, 31.

2-Yrd. Doc. Dr. Ahmet GÜRTAŞ, Atatürk ve Din Eğitimi (Basılmamış Doktora Tezi) Konya 1993. S: 9, 10, 11. 12.

3- Doç. Dr. Hâlis AYHAN, Din Eğitimi ve Öğretimi, D.İ.B. Yayınları, Ankara 1985, S: 24.

4-GÜRTAŞ, a.g. tez. S. 9–12.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.