Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2459.1
  • BIST
    9798.61
  • BTC
    64430.67$

Devlet-Millet İşbirliği ve AHİLER

26 Ekim 2014, Pazar 10:25

İyi ahlâkın, sanatın ve konukseverliğin bir bileşimi olan ahilik, daha Selçuklular devrinde o denli saygın bir duruma geldi ki, bu kurum, yüzyıllar boyunca, esnaf, sanatkâr ve meslek sahiplerine yön vermiş, onların sosyal ve ekonomik alanda başarılı olmalarını mümkün kılmıştır. Yine ahilik, Hacı Bektaş töreleriyle birlikte önemli rol oynamış, hükümdarların bir kısmı dâhil, devlet adamları bile bu kuruluşa üye olmuşlardır. Örneğin Osmanlı Sultanlarından Orhan Gazi ve onun oğlu I. Murat, bir ahi baba elinden şed (ahiliğin simgesi kuşak) kuşanmışlardır.

Ahiler gerçekten meslek ve sanat sahibi, konuksever ve ahlâklı kişilerdi. Onlar, yamak, çırak ve kalfa olarak yanlarına alıp yetiştirdikleri gençleri her yönden yetenekli, ahlâklı ve vatansever yapıyorlardı. Bu nedenle onlar, Selçuklular döneminde olduğu gibi, Osmanlılar döneminde de çok itibar görüyorlardı. İlk Osmanlı hükümdarları onları, sınır boylarında düzen kurucu ve düzeni koruyucu kişiler olarak kullandılar. Oralarda kurdukları vakıfların yönetimini (mütevelliliğini) onlara verdiler. Örneğin Murat Hüdâvendigâr Gazi, 1367 yılında, kurulmuş vakfiyesinde, ahilerden şed kuşandığını, Ahî Musa adındaki bir kişiye kendi eliyle kuşak kuşatıp (ahî yapıp) Malkara'ya ahî atadığını, kurduğu bir vakfın yönetimini kendisine verdiğini söylemektedir.([1])

Böylece Ahi Birlikleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşunda da rol oynamış, Müslüman-Türk toplumunun sosyal ekonomik ve kültürel hayatını tanzim eden kurumlardan biri olarak yüzyıllarca varlığını devam ettirmiştir.

Ahiler, Osmanlıların ilk zamanlarında çok önemli görevler ifa etmişler, Anadolu'da güvenlik sağlamaya çalışarak, bu sırada kuvvetlerini dış işlerine yöneltmek zorunda olan Osmanlıların yükünü hafifletmişlerdir. Düzme Mustafa Vakasında Bursa şehrini hücumdan kurtarmış olmaları bunun güzel bir örneğidir.([2])

Ahiliğin asıl amacı, insanların dünya ve âhirette huzur içinde olmalarını sağlamaktır. Bu anlayış, ahilerin dünya için âhiretini veya âhiret için dünyasını terk etmeyen dengeli bir hayat anlayışı geliştirmelerini sağlamıştır.

Ahiler çatışmacı değil, dayanışmacı bir ruh yapısına sahiptirler. Zengin ile fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, millet ile devlet, kısaca toplumun bütün fert ve kurumları arasında iyi münasebetler kurarak herkesin huzur içinde yaşamasını sağlamak, Ahi Birliklerinin başta gelen amacıdır.

Toplumda çeşitli statülerin ortaya çıkmasını; bazı insanların zengin, bazılarının da fakir olmasını ahilik normal karşılar. Ancak güçlünün zayıfı ezmesine veya bir kimsenin haksız kazanç sağlamasına ahilik şiddetle karşıdır.([3])

Ahilikte toplum bir bütün olarak kabul edilir. İnsanlar, mesleklerine, renklerine, mevkilerine ve servetlerine göre ayrılmazlar. Her fert toplumun bir parçası olarak görülür. Bir insanın rahatsızlığı kademeli olarak bütün toplumu etkiler. Komşusu aç iken tok yatanın, ağır bir dille suçlandığı bu düşünce sisteminde, sınıflı bir toplum yapısı kesinlikle reddedilmiştir. Bu sebeple "dayanışmacı" bir toplum yapısı benimsenmiştir. Teşkilât yalnız üyelerini değil, toplumun bütün fertlerini düşünmek ve yapısını buna göre ayarlamak zorundadır. Nitekim bir ahinin kazancının geçiminden arta kalanın bütünüyle muhtaçlara yardımda kullanılması, ahlâk kaidesi haline getirilmiştir. Bu birliklerde "can ve mal beraberliği” olarak ifade edilen dayanışma duygusunun son derece ileriye götürüldüğü görülmektedir. Öyle ki; bu dayanışmayı bozacağı endişesiyle sermaye artırımı ve aşırı kazanç arzusu bile kesinlikle engellenmiştir.

Selçuklular ve Beylikler döneminde devletin denetimi dışında faaliyetlerini devam ettiren Ahi Birlikleri, geliştirdikleri dayanışma modeli ile toplumda sosyal adalet ve huzur sağlamayı gaye edinmişlerdi. Bu anlayış içinde dayanışma, yalnız meslek mensupları arasında değil, toplumun bütünlüğü içinde ele alınmaktaydı.

Herkesin çalışmasını istemek, işsize iş bulmak, herkesi bir meslek sahibi yapmak, yoksul ve sakatlara yardım etmek aslında bir devlet görevidir. Ama bu görevler Ahî Birliklerince yapılmaktaydı ve bu görevleri yapmaları için onları zorlayan kendi ahlâk ve mesuliyet anlayışları dışında hiç bir kuvvet yoktu.

Ayrıca, devletin denetimi dışında faaliyetlerini devam ettirmelerine rağmen her zaman sosyal adalet ve huzurun sağlanması hususunda, bütün gayretlerini gösteren ordunun ihtiyacı olduğu zaman lâzım olan vasıflı işgücünü temin ederek onun emrine veren Ahi Birliklerinin bu faaliyetleri, Türk toplumundaki gönüllülüğe bağlı Devlet-Millet işbirliğine açık bir örnek teşkil eder.

Dipnotlar:

1- Prof. Dr. Neşet ÇAĞATAY; Güncel Konular Üzerine Makaleler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1994, s. 141-142

2- Türk Ansiklopedisi; "Ahiler" maddesi, M.E.B. Yayınları c. l, s. 236

3- EKİNCİ; a.g.e., s. 22-23

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.