Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2440.5
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64378.27$

DERİN MEVZULAR

01 Aralık 2021, Çarşamba 09:04

Dünya hayatı, insanları, derin ve farklı tutkularla ayrıştırdı. Aslında insanları ayrıştıran dünya değil, insanların hırsları, kinleri ve hayata dair istekleriydi. Sanki herkes farklı dünyalarda yaşıyor, farklı havayı teneffüs ediyor. Herkeste bir ayrışma, herkeste bir ego ve sahiplenme duygusu. Oysa sadece var oluşumuzda ve yok oluşumuzdaki zaman diliminde farklılıklarımız var. Geriye kalan bölüşemediğimiz ne varsa hepsi ortak olduklarımız ve birlikte ama farklı kullandıklarımız. Hava aynı, su aynı, gökyüzü aynı. Tek farklılığımız, duygu ve düşüncelerimiz, hayata bakış açımız, yaşayışımız ve ortak paydalarımızın kullanılış şekli.

Sanki insanlar aynı gökyüzünün altında yaşamıyor, aynı gökyüzünü seyretmiyor, aynı yağmurun altında ıslanmıyor veya yağmurdan aynı şiddetle kaçmıyor. Herkes aynı hayatı yaşıyor, aynı havadan teneffüs ediyor, aynı kitabı okuyor, ama bir farkla, herkes okuduğu kitabın sayfalarında farklı satırların altını çiziyor, oradan alıntı yapıyor, defterine dolduruyor. Mesele, çizilen satırların doğruluğu. Kitap aynı, ama algıyla çizilen farklılıklar.

İşte hayatta böyledir, bir kitabın içinde yaşanması gerekenler, yaşanılanlar, haritalar, haritadan seçimlerle gidilen yollar, yolların engebeleri, düzlüğü ve doğru veya yanlış seçimler.

Derin mevzular bunlar. Kimine göre de çok sığ.

Sanki insanlar seçimlerini kendileri yapmıyor gibi kızgınlar ve öfke dolular. Bir kitap okunuyorsa, bir de arkalarında bırakacakları hatıra defteri dolduruyorlar da farkında değiller. Hepimiz kendi hatıra defterimizi dolduruyoruz. Bilinmeyecek, tozlu raflarda unutulacak bir hatıra defteri değil bu. Kapalı kalmayacak, bir gün açılıp, doldurduklarının yüzüne vurulacağı bir hatıra defteri. Gözden geçirmediğin, gözden geçirmekten çekindiğin ve sadece senin yazdığın bu defteri ne kadar saklasan da, bir gün yüzüne karşı okunacak. Eğrisiyle doğrusuyla ve şahitleriyle, hem de kendi şehadetinle.

Korkmuyorsun değil mi, bir gün okunacak diye? Doğru ya, niye korkasın ki, sen hiçbir şey yapmadın ki korkasın. Ama deftere bir bak istersen, gönlün nelere meyletti, neyi kazanç saydın, neyi ve kimi yok saydın? Bakmak serbest, o gün gelmeden değiştirmek de serbest. Peki, neden gerçekleri yok saydın? Sana senden yakın olanı neden görmezden geldin, neden hırsının ve nefsinin kölesi oldun? Hiç düşündün mü, ne içindi o deftere yazdıkların?

Ben bunları neden anlatıyorum bilmiyorum, zaten sen anlamıyorsun? Anlasan da anladığın gibi yaşamıyorsun. Anlasan da anlamazdan geliyorsun.

Hatıra defteri yazıyor, sen istesen de istemesen de. “Benim sadık yârim kara topraktır” diyordu ya, Aşık Veysel. Toprak diyorum, toprak, anla istersen. Toprak çağırıyor seni, doldurduğun hatıra defterinle birlikte. Sen istesen de istemesen de ona dönmek zorundasın. Yoksa sen toprak değil misin, ölümsüz melek misin? Neden gitmeyecek gibi kavgaya devam ediyorsun, anlaşılır gibi değil.

Ruhumuz kapının eşiğinde, bekleme salonunda beklemekte. Vakit varken, hatıra defterini kendimiz doldururken, zehrini akıtmasın elinde tuttuğu kalem. Nefsinin azgınlığından değil, ruhunun temizliğinden nasiplensin kalemin.

Sana bunlar çok önceden söylendi, ama hala anlamazdan gelip, defterini karalama defteri haline getiriyorsan, sen bilirsin. Ama unutma, o defter ne kadar karalamayla dolu olsa da okunur, çünkü şahidi sensin, kendi kendini ele veriyorsun.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.