Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.49
  • EURO
    34.77
  • ALTIN
    2441.4
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63422.92$

CUMHURİYET IŞIĞINDA MİLLİ ŞUUR

28 Ekim 2021, Perşembe 12:30

Bu yıl Genç Cumhuriyetimizin 98. yılını kutluyoruz. Türk Milleti, binlerce yıllık tarihe hükmeden; cihan devletleri kuran millettir.

Türk Devleti;  tarihle beraber yaşıt olan; bulunduğu coğrafyaya göre,  Hun, Göktürk, Cengiz, Avar, Selçuklu, Osmanlı gibi isimlerle gününüze ulaşan, Nizam-ı Alem teşkilâtı olan devlettir.

 Anadolu;  Dünyanın jeo  stratejik, jeopolitik  merkezi., Dünya  Cenneti.. Atalar  mirası.. Rabbi Alemin armağanı olan coğrafyadır.

Türkiye Cumhuriyeti; 19. Asır sonları ve 20 asır başlarında yok edilmek istenen Türk Milletinin,  bütün kuşatmaları Ergenekon’ca yararak Türk Devletler zincirine bağladığı altın halkanın adıdır.

Bir ülke düşünün; Bu ülke, dünyanın en güzel coğrafyasında, en güzel bölgelerinde üç kıtada hüküm sürmüş ve âleme nizam vermiş Osmanlı Devletinin mirası olan genç Türkiye Cumhuriyeti.

Bu miras o kadar sengin, o kadar minbit ve o kadar değerli ki anlamı satırlara sığmaz. Tıpkı hüzün ile sevinç gibi, karamsarlık ile umut gibi, kendini beğenmişlik ile tevazu gibi… Elbette bu zıt kavramların sıralanışının manidar açıklamaları var. Dünya siyasi tarihinde üç kıtaya nizam veren ve 621 yıl gibi uzun bir ömür süren Osmanlı’nın elbette çok güçlü mirası olacaktı. Elbette seveni de olacaktı sevmeyeni de. Bu yüzden Viyana’da düzenlenen ve “Türk’ü Anadolu topraklarından geldiği coğrafyalara gönderme”  olarak bilinen 1815 Şark Meselesi 1915 Çanakkale olarak karşımıza çıkmıştır. Çanakkale Destanı olarak tarihe geçen Türk’ün bu milli refleksi hala dimdik ayaktadır. Bu milli refleksin canlı kalması ise Cumhuriyetimizin varlığı ile alakalıdır. 

Cumhuriyet; Türk insanının bağımsızlığı, hürriyeti ve varoluş mücadelesidir. Bu mücadele o kadar kutsaldır ki kıyamete kadar sürecektir. Medeniyet-kültür ilişkisinde Türk Kültürünü ve Türk-islam Medeniyetini bu minvalde izah etmekte yarar vardır. Türk Kültürü çerçevesinde işlenen her türlü politika ve siyasi süreç, aynı zamanda Türk-İslam Medeniyetinin güçlü bir şekilde ayakta kalması demektir.

Bu genel bakış çerçevesi ile neleri görebiliriz;

  • Türk Milletinin kadim bir millet olduğunu, maziden atiye devam edecek nesillerine önem verdiğini,
  • Devletlerinin inşaa ettiği medeniyetlerinin çeşitli nedenlerle yıpranıp yıkıldığı vakit, zaman kaybetmeden yeni bir medeniyete geçtiklerini ve düşmana karşı milli duruş sergilendiğini,
  • Çocuğuna, gencine ve yaşlısına ayrı ayrı önem verdiğini,
  • Değerleri için kendi nefesinden vazgeçebileceğini,
  • Memleket meselesi gündem olduğunda milletçe kenetlenmeyi iyi bildikleri,
  • Ve her şeyden önce vatanı için şehit olmayı “düğüne gider gibi” bir ritüel sergilemelerini görürüz.

Yukarıda sıraladığımız özellikler, Türkün hasletleri içinde sadece birkaçıdır. Bu coğrafyanın mirastan öte bir “emanet” olduğu şuurunu taşıyan yüreklerin sayesinde Türkiye’miz her geçen gün güçlenmeye başlamış ve bölgesinde bir güç haline gelmiştir. Şüphesiz bu durumun önkoşulu ise millet olma bilincidir. Yüce Türk Devletinin tüm tüzel kişilikleri, kurum ve kuruluşları bu anlayışla devam ederler ise yukarıda birilerinin koymuş olduğu 1815 şark meselesi ve benzeri projelere karşı çok daha güçlü projeler üretebiliriz. İşte önümüzde 2023, 2053 ve 2071 olarak hedeflediğimiz dönüm noktalarımız vardır. Bu tarihlerin her birinin manidar yönleri vardır ve günümüz Türkiye’sinin kesinlikle ve kesinlikle bu tarihlere uygun hedefler koyması gerekmektedir. Bir anlamda Türk Tarımı, Türk Sanayii,  Türk Turizmi, Türk Pazarı vb. birçok alanda yerli ve milli hedeflerden hiç şaşmadan ilerlemek gerektiğini düşünüyoruz.

Bir zamanlar “Yerli Malı Haftası” vardı ve tüm okullarımız bu haftayı coşkuyla kutlardı. Öğretmenlerimiz, çocukların aktif katılımını sağlayarak onların geleceğe bakışını nakış nakış işlemek isterlerdi. Bu etkinliklerin, insan psikolojisine sayısız yararı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü okul çağı çocukların şahsiyet gelişiminin henüz olgunlaşmadığı, çevresel yüklemelere ihtiyacı olduğu ve okul sisteminin bu süreçte en etkili faktör olduğu unutulmamalıdır. Belleğimizde yer etmiş olan “Yerli malı, yurdun malı. Her Türk evladı bunu kullanmalı” söylemi hala öz-bilinç için yerini korumaktadır. Bu tarz yaklaşımların “Milli Şuur” açısından ne denli önemli olduğunu tartışmaya bile gerek yoktur diye düşünüyoruz.

Günümüze gelince; Cumhuriyetimizin kuruluşunun 98. Yılını kutlayacağımız bugünlerde, Türkiye’mizin Suriye’de, Irak’ta, Doğu Akdeniz’de Balkanlar’da, Ege’de ve Kafkaslar’da yani geçmişten günümüze yedi düvelde neler yaptığına şahit olmaktayız. Afrin, Libya ve Karabağ’da kullanılan Türk Malı İHA ve SİHA’ların yaptıklarını da görmekteyiz. Gelecek günlerimize ışık saçıp, umudumuzu yeşertmektedirler.

Bir zamanlar sadece hayvancılık ve tarım gelir kaynağımızken şimdi birçok kalemde uluslararası pazarlara ulaştığımız bir gerçektir. Türkiye’nin şahlanışına tarih de şahit olmaktadır. Elbette bu sürecin sancıları olacaktır. Elbette bu süreci baltalamaya çalışan ve referansı başka yerlerde olan akımlar da çıkacaktır karşımıza. Lakin “doğum sancısı” da muştular bebeğin dünyaya gelişini. Kutlu Türk Devletinin 21. Asrı Türk Asrı yapacağından şüphemiz yoktur. Bu uğurda can vermeye hazır yeminli yürekler vardır. Bu uğurda gecesini gündüzüne katan güzel insanlar vardır. Yapılması gereken bellidir ve “kenetlenme” vaktidir.

Her mevsimin yaşandığı güzel ülke Türkiye’mde yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizin farkındayız. Bu zenginliklerimizin yanısıra insan gücünü de eklediğimiz zaman durdurulamaz bir gelişme sağlanacaktır. Günlük siyasi kavgalarla kaos oluşturmaya çalışanlara inat, çeşitli spekülasyon tepkilerine inat durmadan çalışmak en temel vazifemizdir. Bu vazifede bulunurken yorgunluğun şikayete dönüşmemesi için aranan en önemli faktör “Milli Şuur” dur. Şunu iyi bilelim ki “sevdası olan insanların şikayeti olmaz, ve sevdasına ihaneti olmaz” düsturu, aynı zamanda Türk Milletinin Kızılelma’sıdır.

Gelecek asırlara selam durmaya hazırlanan dimağlara borcumuzun olduğunu unutmadan üretmek, çalışmak ve kenetlenmek durumundayız. Anadolu Coğrafyasının bereketli topraklarının düşmanın iştahını kabarttığını asla aklımızdan çıkarmadan taşıdığımız misyonun hamisi olmaya devam edeceğiz. Devlet ve Milletçe sadece Anadolu topraklarında değil Balkanlar’da, Türkistan’da ve Afrika’da velhasıl dünyanın her köşesinde bizi bekleyenlerin olduğunu unutmadan çalışacağız.

Bir insan nihayet kemikle ettir

Bu et bu kemiğe can hürriyettir

En büyük hürriyet Cumhuriyet tir

Demek ki şimdi en bin can gibisin. Diyor Mustafa YILDIZDOĞAN

Cumhuriyetin ilanı ile Kutlu Türkiye Cumhuriyetinin temelini atan Atam Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarını rahmetle minnetle yâd ediyorum. Bu vesileyle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutlar; daha güçlü, daha müreffeh ve daha kutsal bir Devletin inşası yolunda emeği geçen her Türk evladına şükranlarımı sunarım. 

#topragınadamı  

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.