Çocukları susturmayalım!...

Yazmayım diyorum ama olmuyor işte… Her gün ayrı bir pislik çıkıyor güzel ülkemde…

Hoş artık cezalar eskisi kadar yumuşak değil, insanların her ne kadar içi soğumasa da yinede ‘idare eder’ diyebiliyor.

İzmir’de bir dava sonuçlandı dün… 14 yaşındaki bir kız çocuğuna çıplak fotoğraflarıyla şantaj yaparak tecavüz eden (istismar deniyor ama kelimelerle dans etmenin daha kibarlaştırmanın yumuşatmanın bir anlamı yok) 3 kişi hakkında bir karar verildi.

Hakim acımadı , iyi hal indirimi de vermedi sanıklara…

Sanıklardan bir tanesi 132 yıl 6 ay, birisi 52 yıl, diğeri ise 39 yıl ceza aldı.

Sanık, zanlı, suçlu diyemeyeceğim, bunlar için kullanılabilecek en iyi kelime aslında dilimin ucunda da kalemimin ucuna inmiyor, o yüzden pislik demekle yetineceğim.

Bu pisliklerden bir tanesi çocuğun sosyal medyadan çıplak fotoğraflarını alıyor ve şantajla ilişkiye zorluyor…

Daha sonra arkadaşları da aynı şeyi yapıyor ama bir tanesinin savunması inanın insanı kulaklarından ateş çıkartmasına neden olabilecek kadar iğrenç…

‘Yaşının büyük olduğunu düşündüm’

Böyle bir savunma olabilir mi?...

Yaşı büyük olsa yaptığınız normal mi ülen pislikler…

Dünde bahsettim sosyal medyada bir kampanya başlatıldı.

‘Tecavüze İdam İstiyoruz’ başlıklı imza kampanyası kısa süre içinde büyük bir başarı elde etti…

Kampanyaya saniyede 10 imza atılırken, şu ana kadar 751 bin 200 kişi, tecavüzcülerin idam edilmesi için imza verdi.

Milli Eğitim Bakanlığı ise birkaç gün önce bir açıkla yaptı…

Özellikle yurt yöneticilerine uyarıda bulunan Milli Eğitim Bakanlığının açıklamasında, ‘Cinsel istismar konusunda hikaye uyduran çocuk sayısı çok azdır. Eğer bir çocuk cinsel olarak istismar edildiğine ilişkin bilgi veriyorsa temel yaklaşım çocuğa inanmak olmalıdır’ uyarısı yaptı.

 İstismar konusunda hikâye uyduran çocuk sayısının çok az olduğunu vurgulayan bakanlık, ‘Çocuklar cinsel istismarı hayal güçlerinin genişliği ile uydururlar’ düşüncesinin yanlış olduğunun altını çizdi.

Çok güzel bir düşünce, geç kalındı ama bundan sonra çocuklarımıza artık inanmamız gerektiği, onları artık daha fazla korumamız gerektiği anlaşılmış oldu.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da bir açıklama yaptı.

'Böylesi müessif olaylar, toplumda inanç ve değerlerin güçlü kılınmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koyması bakımından da ANLAMLI ve ibretliktir.'

Böyle bir gaf nasıl yapılır bilmiyorum…

Sayın Bakanlık bu tür iğrenç olaylara nasıl bir ‘anlam’ yükledi bilmiyorum…

Sayın Bakanlık, azıcık kendinizi sorumlu hisseden bir cevap vereydiniz keşke. Zira memleketi ben değil siz yönetiyorsunuz!...

Asın, lanetleyin ne bileyim öyle bir şey yapın ki hepimiz sevinçten deliye dönelim. Bir kez daha bunu kafasından geçiremesin kimse, ama böyle bir açıklama yapmayın...

Bizim seçtiğimiz bizi temsil eden insanların bizleri anlamalarını beliyoruz,

Evlatlarımıza minicik yavrularımıza el uzatan herkesin nefesini bizden önce kesin, kesinki içimizde yanan ateş sönsün…

Hele diyanet!...

7.7 milyar bütçesi olan diyanet…

Senden hiç ses çıkmıyor!..

Bi seste sen sersen de bizde dinlesek olmaz mı?