Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.54
  • EURO
    34.95
  • ALTIN
    2454.8
  • BIST
    9879.15
  • BTC
    64171.57$

Çocuk dilenciler…

11 Aralık 2018, Salı 09:02

Dilencilik artık bir meslek haline geldi bunu biliyoruz…

Mesleği geçtim artık istihdam sağlanır oldu…

Artık dilenci çalıştıran insanlar olduğunu aşikar…

Ki zaten o işte ne kadar para olduğunu artık hepimiz biliyoruz…

En son birkaç yıl önce geçirdiği kazada ölen poşetli dedenin bankadaki hesabında bir milyon liranın üzerinde para çıkmıştı…

Ki zaten hem sosyal medyada hemde tv kanallarında yapılan baskınlarda ceplerinden çıkan paraları görüyoruz.

Banka hesabında 450 bin lira olan mı ararsın, ‘Ramazanda günde 700-800 lira para kazanıyorum’ diyenimi ararsın, hatta bir keresinde dilenci kılığına girmiş bir zabıtanın 15 dakikada 80 lira topladığı canlı canlı kaydedilmişti…

Hal böyle olunca her köşe başında, her trafik lambasında birkaç dilenci gelen arabaları gezer oldu…

Artık acıma duygum yavaş yavaş körelmeye mi başladı bilmiyorum eskisi kadar içim acımıyor bu insanlara…

Hatta bunlar yüzünden gerçekten ihtiyacı olan insanlara bile itimadımızın kalmadığını düşünüyorum…

Ama yinede trafik lambasında arabanın camına tıklayan bir çocuk gördüm mü içim parçalanıyor…

Yardım yapıyor muyum?

Hayır tabi ki çünkü o topladıkları paraların kendilerine kullanılmadığını vicdansız bir anne veya baba tarafından çocukların o ışıklara dikilip hatta bir köşeden seyredildiğini düşünüyorum…

Ama yinede dayanamıyorum…

Birkaç gün önce annemle birlikte Fetih caddesinden merkeze doğru seyir halindeyiz…

Işık kırmızı yandı…

Arabanın yanına bir çocuk yaklaştı, üstü başı perişan halde, saçı başı darmadağın, ayağı çorapsız ve terlikle, üzerinde mont yok 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu…

Kollarını göğsünde bağlaşım ve kendi kollarını sıvazlayarak ısınmaya çalışıyor…

Görüntü gerçekten içler acısı çünkü akşamın saat 7 buçuk 8’i, hava buz, rüzgar esiyor bir taraftan, hafifte yağmur çiselemişti…

Camı tıkladı çocuk, hiç kafamı o tarafa çevirmedim kafam yukarda kırmızı ışığın yerini yeşil ışığa bırakmasını bekliyorum…

Çocuk tekrar tıklattı camı kafamı hafifçe yukarıya sallayarak ‘yok’ dedim…

Çocuk bizi bıraktı arkamdaki araca geçti…

O sırada annem, ‘Oğlum yazık çocuk donmuş, üç beş kuruş verseydik’ dedi…

Anneme, ‘Anne yapma bugün burada sen para verirsen, bu çocuğun annesi babası bu çocuğu böyle dilendirmeye devam edecek. Buradan para kazanmamaları lazım ki hem anne babaları çocukların sırtından geçinmesin, hem de çocuklar ileride daha kötü yollara başvurmasınlar’ dedim ama dinleyen kim…

‘Ben para vereceğim’ dedi…

‘İyi’ dedim ‘sen bilirsin…’

Camı açtık, ki harbiden hava buz gibi…

Çocuğu çağırdık…

Koşarak geldi, annem bir miktar para verdi, çocuk ‘allah razı olsun’ dedi…

Şiveli bir bizimde söyledi…

‘Senin annen baban yok mu?’ diye sordum…

‘Yok yok Allah razı olsun’ dedi…

‘Beni anlıyor musun’ diye sordum ‘Allah razı olsun’ dedi ki zaten ışık yandı mecbur uzaklaşmak durumunda kaldık…

Suriyeli idi çocuk…

Kaç yıldır ülkemde yaşıyor bilmiyorum ama henüz dilimden anlamıyordu…

‘Suriyeli olduğunu bilseydim vermezdim’ dedi annem…

Dilenciler, hele birde senden benden çok parası çıkan dilenciler bizim acıma duygumuzu köreltti ama Suriyeliler yüzünden artık çocuklara bile acıyamaz olduk…

Birkaç hafta önce Muharrem Balatekin komutanımın köşesinden yazdığı yazı geldi aklıma, ‘Kendilerine devletimin ücretsiz verdiği kömürleri satan Suriyeliler…’

Hadi gel de acı bunlara…

Yurt veriyorsun, barınma ihtiyacını karşılıyor, gıda ihtiyaçlarını gideriyor, üstüne birde para veriyorsun, vergisiz algısız iş imkanı sunuyorsun ve senin devletinin yardım diye verdiği kömürleri 3 kuruşa satıyorlar…

‘Be hey aç köpekler’ demeyeceğim…

Çok sinirleniyorum ama yinede demeyeceğim, kendi vatanını savunmamış kaçmış insanlara ne denilebilir ki? her şeyi yapabilirler, vatanlarını satmışlar senin verdiğin kömürümü satmayacaklar…

Ha birde üstüne çocuk dilendiriyorlar…

Hepimizin malumu onlarda çocuk çok…

‘Birine bir şey olursa arkada daha çoook var’ diye düşünüyorlar ki çocuklarını buz gibi havada hatta çiseleyen yağmurun altında montsuz, ayakları çıplak, terliklerle arabaların önüne attırıyorlar…

Beşer Esat’ın çağrısı umarım kulaklarına giderde bir an önce memleketlerine dönerler…

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.