Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.94
  • ALTIN
    2445.6
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64191.64$

ÇETE MAFYA VE TERÖR DEVLETİ (3)

19 Mart 2016, Cumartesi 10:14

Susurluk’ta ele geçirilen silahların İsrail tarafından verildiği tüm basın tarafından işlenmişti. Buna rağmen ilişkilerin dozunda herhangi bir değişiklik olmadı. Hatta bilhassa askeri alanda daha da derinleşti. Ki bu ilişkilerde tamamen İsrail lehine kayan bir eksen kayması yaşanmış adeta İsrail masa başında savaş kazanan Yunan gibi ummadığı bir duruma gelmiştir. Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinde bazı olaylar sonrası ikili anlaşmalarda askeri alanlara dâhil hız kesmeden ivme kazandırılması yaşanılan Kudüs günü düzenlemesiyle artırılmış bu vesileyle de Sincan’da 15 Tank,20 zırhlı personel taşıyıcı ve diğer bazı askeri araçlarla yapılan yürüyüşlerle belli bazı kesimlere askeri dilde mesaj gönderilerek, demokrasiye rot balans ayarı yapmaktan bahsedilmiştir. Bilhassa Genelkurmay Başkanlığı nezdinde yapılan ziyaretler ile çevik birilerinin özel gayretleri sonucunda yapılan güvenlik/gizlilik anlaşması hükümleri bugün bile az bir kısmı ile kamuoyuyla paylaşılmış dönemin başbakanı Mesut Yılmaz tarafından bu anlaşmayla kamuoyu tepkisini azaltma babında bunu uygulamadan kaldırabilecekleri beyanında bulunulmuştu.

Hatta İsrail başka bir koldan da Kıbrıs Rum tarafıyla ilişkilerini sürdürmeye çalışarak kendisi için müttefik oluşturma hayallerini ve de kazanımlarını bu yolla da devam ettirmektedir. Demek ki ortada bir satranç tahtası var. Bu tahtada Ortadoğu politikası elemanları ve menfaati bulunmakta. Bunun etrafında bulunan ya da menfaati olan/uman bazı devletlerde figüranları ve güçleri nispetinde bu masanın başında kozlarını paylaşmaya çalışmaktadırlar.

O halde başta Kuzey Irak ve Güney Doğu Anadolu olmak üzere dünyanın en önemli petrol ve doğal gaz boru hattı ile önemli su kaynakları olmak üzere bir kesişme noktasında bulunacak, İsrail Arzı Mevut hayali ile yanıp tutuşacak ve etrafında olan bitenlere karşı ilgisiz kalacak öylemi. Bu mümkün değil elbette. Çıkar ve menfaat ekseninde sınır tanımayan bu ülkeler her şeyin kendi istedikleri gibi gelişmesini ve devamının sağlanmasını istemeyecek kadar kör olmadıklarından, hemen her şeyle ilgilenecek kadar titizlik göstererek ve her konuda çalışarak her olayla yakından alakadar olarak kendi hegemonyalarını devam ettirme konusunda ustaca politikalarını sürdürecekler bunun için gerekirse korsanlıkta yapacaklar/ jandarmalıkta yapacaklar çete mafya ilişkilerini yürüterek her boyaya boyanacaklardır. İşte İsrail ve yandaşları/destekçileri böyle bir devlettir.

Bu gün askeri yetkililer bile ”İsrail’in, PKK’yı ulusal çıkarları doğrultusunda desteklediklerini hem de en başında geldiklerini açıklamışlardır. Çekiç Güce bağlı askerler arasında Yahudilerin bulunduğu, İsrailli subayların dahi yer aldığı ve İsrail’in PKK’yı eğittiği saklanamaz bir gerçek olarak kamuoyuna sunulmuştur.

Bölge ile yakından alakalı iki devlet olan ABD ve yavrusu İsrail’in bu denli bu coğrafyayla ilgilenmelerini su ve petrol olarak düşünürsek bunun temininde oynanan satrancın bu hayale ulaşmada ara argümanlar olduğunu görürüz. Amaca ulaşmada her yolu mübah olarak gören bir zihniyetin terör dâhil kendisinin bizzat terörist olması muhtemel bir durumdur. Nitekim Dünyaya yeni bir düzen /şekil vermekten bahseden ABD ile onun adına Ortadoğu’yu dizayn etme görevi verilen küçük yavrusu İsrail’in yaptıklarını akılcı bir şekilde tahlil edersek dökülen kanların temelinde bunların azgın menfaatleri olduğu gerçeğiyle yüzleşiriz. Zulümle ayakta kalmaya çalışan bu zavallılar elbet bir gün döktükleri kanda boğulacaklardır. Haçlı zihniyeti ve Yahudi Siyonizm’i el ele vererek dünyayı kendi istedikleri gibi yönlendirmek istemektedirler. Kudüs’ü alan Haçlılar, atlarının karın sağrılarına kadar kan içerisinde kalıp bunu övünç meselesi yapmışlardı. Ne oldu peki? Bir Sultan Selahattin çıktı, İslam’ın kılıcını yeniden hâkim kıldı ve Kudüs’ü kurtardı. Ama ondan sonrakiler bu misyonun takipçileri olamadıkları gibi, dünyadaki gelişmelere seyirci kalarak birbirine düştüler/düşürüldüler ve Batılılara ve Yahudi sermayesine muhtaç hale getirildiler.

Uğur Mumcu uzun soluklu bir araştırmasında Molla Mustafa Barzani ile MOSSAD arasındaki ilişkilerin olduğunu belirtmişti. Bugün bu ilişkiler oğul Barzani nezdinde sürdürülmektedir. Dünyanın en zengin bir o kadar da çetrefilli coğrafyasında asıl amacının Türkiye’yi sürekli kendine muhtaç olma durumuyla baş başa bırakmaya çalışan Yahudi oyununa karşı içimizdeki tüm haşmetimizle/onların planları ve oyunlarını bozarak biz buradayız, Bizler; Kürt-Türk-Çerkez-Abaza-Boşnak-Roman olarak bir bütünüz, kimseye verilecek bir karış toprağımız yoktur, almak isteyende varsa cesareti cesedimizi çiğner öyle geçer diyebilecek miyiz acaba! Böyle günleri de görebilecek miyiz? Toplumu buna hazır hale getirmek için ne yapmak gerekir, Ey!  Devlet Ricali, Ey politikacılar, yöneticiler toplumu bu aşka getirecek, onun bütünleşmesini ve birleşmesini sağlayacak kendi aralarında kardeş olduklarını hatırlatacak gerçek bir plan/projeniz var mı?  Kurtuluşumuzu yalnızca Yunus Emre’de Mevlana’da, Hacı Bektaşi Veli’de bulabilecek bir misyona hazır, ruhen ve şeklen bunu yerine getirecek bir hamleyi topyekûn başlatabilecek ve yaşadığı asra barış ve huzuru şeytanların istediği Yeni Dünya düzeni sloganında değil, İslam kardeşliği çerçevesinde sunacak bir hazırlığınız/çalışmanız var mı? Soruyorum sizlere bu konuda ne yapıyorsunuz?  Ve de samimi misiniz?

Eminim ki; samimiyet, elbette hayırlı icraatlar la ortaya konulacaktır. Yukarıdaki çağrımız genele hitaptır. Bu hitabın muhatabı olmak ise; vatan aşkı, millet sevdası ve hizmet anlayışı ile dost ve düşmana karşı ortaya konulan duruşla belli olur. Hele şu son günlerde yaşanan ve başkentimizi kana bulayan adi terör olayları karşısında, teröre karşı mecliste yapılan ortak açıklamaya kimlerin ne destek verdiği ortada ve yine imzadan imtina edenlerinde niyetinin ne olduğu gayet sarih. Terör ve teröristin yanında olmakla hem bu devlete ve milletimize resmen düşmanlık beslemenin ve toplumda sürekli bir terör ve kargaşa oluşmasına zemin hazırlamanın bir müeyyidesi vardır. Olmalı elbet. Kanunların işletilmesi meclisin alacağı kararla herkesin yargıya hesap verirliliği bir an evvel hayata geçirilmelidir. Sıfatı ne olursa olsun, kim ne cürme sebebiyet veriyorsa, toplumun bölünmesine ve bütünlüğün kaybolmasına hatta dış güçlere arka çıkan ifadeler kullanıyorsa lütfen terörün tanımı ülkenin güvenliği açısından yeniden yapılmalıdır. Zorlukları aşmak sabır ve metanetle ister. Bölgede ve İslam dünyasında yükselen bir güç olan Türkiye’miz tüm zorlukların üstesinden Yüce Allah’ın yardımıyla galip gelecektir. Zahmette rahmet, rahmette zahmet vardır… Gelecek bizimdir. Biz buna inanıyor ve Devletimize de güveniyoruz. Bizi birbirimize bağlayacak yegâne gücünde; İslam Kardeşliği olduğunu biliyor, kardeşliğimizin daim olmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz…

 

 

 

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.