Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2440.5
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64378.27$

BAKAN KOCA, KORONAVİRÜS VE  SİYASİ RANTÇILAR    

20 Mart 2020, Cuma 08:32

BAKAN KOCA, KORONAVİRÜS VE  SİYASİ RANTÇILAR                                                                                                                

Bu ülke sayısız bakan gördü.                                                                                                                                  

Bizde meslek hayatımızda binlerce bakan gördük.                                                                                   

Avukatların Sağlık Bakanı, ekonomistlerin Dışişleri Bakanı, hariciyecilerin Maliye Bakanı, doktorların Milli Savunma Bakanı, Tarım ve Hayvancılık Bakanı,  mühendis kökenli olmayanların Bayındırlık Bakanı yapıldığı dönemleri gördük.                                                                                                                  

Diyeceksiniz ki bu önemli mi?

Elbette önemli.  

Türkiye’nin sağlık sektöründen ve insanların sağlığından sorumlu bir insanın meslekten birisi ve doktor olması önemli. Aynı şekilde Tarım ve Hayvancılık Bakanı’nın meslekten birisi ama ziraat mühendisi ama bu işin pratiğini yapan bir insan olması önemli.  Ulaştırma ve Altyapı Bakanı’nın mühendis kökenli , Dışişleri Bakanı’nın da hariciye kökenli olması aynı şekilde çok önemli.                           

Demem o ki; Bakan yapılacak bir siyasetçinin mesleği  ve aldığı eğitim önemli.                                             

Aksi takdirde bakan olan kişi sapla samanı birbirinden ayıramıyor.

Ülkede hayvan yemi yapımında kullanılan ve aslında buğday kabuğu olan kepek üretimine geçileceğini, yakın geçmişte Tarım ve Hayvancılık Bakanı olan zat söylemişti.                                                

Eskiler “İşi erbabına vereceksin” dermiş. 

İşi gerçekten de erbabına vermek lazım. Günümüzde buna  bir işi “Ehline vereceksin” diyorlar.

Bakın dünyada 100’üzerinde ülke, küresel  bir tehdit olan koronavirüs salgını ile karşı karşıya. ÇİN çıkışlı koronavirüs dünyada ekonomileri en gelişmiş ülkeleri vuruyor. Ekonomileri geri kalmış ülkeler diyebileceğimiz fakir ülkelerde şimdilik bu  tehlike yok. Zaten aman olmasın.                              

Koronavirüs ne yazık ki ülkemize de geldi.                                                                                                      

Bu yazının  yazıldığı saatlerde (Perşembe sabahı) ülkemizde 191 vakanın görüldüğü  ve iki insanımızın da hayatını kaybettiğine dair bilgi vardı elimizde.

TÜRKİYE, maalesef  koronavirüs salgını ile savaşmak zorunda kalan ülkeler kervanına katıldı. Ayrıca durum gerçekten çok vahim. İşin nereye varacağını ve boyutunu kestirmek imkansız. Merkezi hükümet ve yerel yönetimler teyakkuza geçmiş durumda ve neredeyse her gün yeni bir önlem paketi açıklanıyor.                                                                                                                                                                                    

YERİ GELMİŞKEN SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA’DAN SÖZ EDELİM.    

Bakan bey bizim gördüğümüz tüm olağanüstü zamanların en makul, mantıklı ve  en hassas Sağlık Bakanı olarak dikkatleri üzerinde toplamaya başladı.  Koca daha önce de iyi işler yapmıştı. Koronavirüs salgını karşısında da gayet iyi işler yapıyor. Her akşam gece yarısına doğru ekranların karşısına çıkarak günü değerlendiriyor. Yeni vaka  sayılarını açıklıyor. Alınan  önlemler hakkında bilgi verirken, insanlara salgın karşısında ne yapmaları gerektiğini kadife gibi yumuşak bir sesle ve üzgün bir yüz ifadesiyle  hatırlatıyor.                                                                                                                                              

Koronavirüsten ilk can kaybının yaşandığı günün gecesinde yaptığı açıklamada “ Koronavirüs mücadelemizde bugün ilk kez bir hastamı kaybettim” derken, bir doktor olarak ne kadar  samimi ve üzgündü. Bir sağlık bakanının hiç tanımadığı bir hastayla aidiyet ilişki ve duygusallığını  inanın  biz ilk defa gördük. Ayrıca bakanın günlerdir  uyumadan bu salgını anbean ve en yakın noktalardan  izlediğini  görüyoruz. Eskiler, “İşi erbabına vereceksin” derken, sadece iyi değil, zor günleri de kastetmiş olmalı. Dolayısıyla  ülkemizde de başgösteren  koronavirüs salgını işinin erbabı  olan bir Sağlık Bakanı tarafından en az zayiatla atlatılmaya çalışılıyor.                                                                  

Devlet süreci iyi yönetiyor. Sağlık Bakanı süreci iyi yönetiyor. Yerel yönetimler de süreci iyi yönetmeye çalışıyor. Alınabilecek bütün önlemler alındı ve alınıyor.Burada alınan önlemleri ayrıyeten yazmaya gerek yok.

Lakin ülkede bir kesim var ki duracak ve susacak gibi değil.                                                                    

Hani bir söz var “Krizi fırsata çevirmek” diye.

Sözünü ettiğimiz kesim de öyle. İnsanların sağlığı gibi kritik bir konuyu, küresel bir salgın üzerinden fırsata çevirmek için çaba gösteriyor. 

Koronavirüs üzerinden sayın Cumhurbaşkanı’na ve yönetime saldıran o kesim, aslında Cumhurbaşkanı’nı dövmeye çalışan kesim.   

Neymiş efendim: “Suriye, Libya, şimdi de koronavirüs” müş. 

Neymiş efendim: “Önce depremler şimdi de  koronavirüs” müş.    

Neymiş efendim: “Cuma namazlarında insanlar virüse maruz bırakılmış”      

Neymiş efendim: “İdeolojik nedenlerle cana kasdedilmiş.”  

Görüldüğü üzere doğal afetler ve doğal olmayan afetler birbirine  karıştırılıyor. Suriye ve Libya ile koronavirüs arasında bağ kurmak nasıl bir aklın ve mantığın eseri olabilir?

Böyle düşünenlerin aklından, vatanseverliğinden ve insanlığından şüphe duymak lazım. Bakın Avrupa’nın  ekonomik bakımdan en gelişmiş ülkesi olan İtalya. Sağlık sektörü başta  olmak  üzere ekonomide  en gelmişmiş ülkesi olan Almanya. Avrupa’nın en zengin  ülkesi olan İngiltere ve ekonomik bakımdan dünyanın 8. Büyük ülkesi olan Fransa. ÇİN’de başgösteren koronavirüs  salgınının pençesine ansızın düşerken Türkiye’yi yönetenlerin  hayatın hemen her alanında aldığı önlemleri görmezlikten gelmek  önyargılı ve  hasmane bir yaklaşım olarak kalır ve herhangi bir değer bulmaz.

Netice itibarıyla ülkemizde de görülen küresel bir tehdit  karşısında dahi toplumun hassasiyet ve endişelerinden  siyasal ve  ideolojik rant elde etmek isteyen bir kesimin olduğunu görüyoruz.             

Birlik ve beraberliğe  en muhtaç olduğumuz günlerde krizi fırsata çevirerek muktedir olmak isteyen o kesim, bir kere daha  yanlış yola girdi.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.