Konya
29 Nisan, 2024, Pazartesi
  • DOLAR
    32.40
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2434.5
  • BIST
    9979.9
  • BTC
    62305.99$

ASHABIN KUR'ÂN OKUYUŞU VE ANLAYIŞI (3)

20 Temmuz 2018, Cuma 07:27

Abdurrahman Ebu Leyla, Hud suresini okurken yanına giren bir kadının kendisine şunları dediğini bize haber vermektedir: "Ey Abdurrahman! Sen Hud suresini böyle mi okuyorsun? Vallahi ben altı aydır onu okuyorum, ama hala bitiremedim."(1)

İlmin kapısı Hz. Ali, Hâricîlerle tartışmak üzere giden Kur'ân'ın Tercümanı olarak bilinen Abdullah b. Abbas'a şu uyarılarda bulunmuştu: “Onlarla Kur'ân'a dayanarak tartışmaya girişme. Çünkü Kur'ân, bir çok yönlü olan, türlü yorumlara açık olan bir kitaptır. Sen ayetleri delil getirirsen, onlar da ayetleri delil getirirler. Bu yüzden sen onlara sünnetten deliller getir, çünkü onlar ondan kaçamazlar.”(2)

BİZİM KUR'ÂN OKUYUŞ VE ANLAYIŞIMIZ:

Ashabın hayatındaki gibi bizim hayatımızda Kur'ân'ın belirleyici ve etkin olma özelliği kalmamış yahut azalmış. Zira onlar Kur'ân merkezli düşünüyor ve yaşıyorlardı. Bizler ise, aklımıza esince, sıkışınca, ibadet ve cenaze gibi belli zamanlarda Kur'ân'ı hatırlıyor ve okuyoruz.

Çoğumuzun konuşma ve yazılarının kaynağını Kur'ân ayetlerinden çok, başka kaynaklar oluşturuyor. Hatta Kur'ân ve onun yaşam biçimi olan sünnet kaynaklı konuşmalar, çoğumuzun nazarında klasik söylemlerden ibaret kalıyor.

Kur'ân eğitim ve öğretimi bizim öncelikli işimiz değil. Zira biz, daha çok para kazandıran işlere/eğitim ve öğretimlere yöneliyor ve çocuklarımızı onlara yöneltiyoruz. Kur'ân eğitiminin bizim için fazla bir anlamı ve cazibesi kalmamış. Bizim ve çoluk çocuğumuzun beynini işgal eden bilgileri yoklarsak, bunu daha iyi anlamış oluruz. Cilt cilt ansiklopedileri taramak zorumuza gitmezken, bunca cilt tefsiri okumak zorumuza gidebiliyor.

Kur'ân'ın lafzına, mushafına, yazısına verdiğimiz değeri, onun manasına ve onunla amel etmeye vermiyoruz. Ya da Kur'ân'a saygıyı, ona karşı olan sorumluluklarımızı, onun mushafına ve yalnızca lafzının okunuşuna saygı ile geçiştiriyoruz.

Kur'ân merkezli eğitim-öğretim içerisinde olanlarımız da öğrendiklerini eyleme dönüştürmek yerine, daha çok malumat sahibi olmak ve işin edebiyatını yapmak için yapıyor. Çoluk çocuklarını da büyük ölçüde Kur'ân eğitiminden kaçırıyorlar.

Bizler, Kur'ân ayetlerini seçici olarak okuyor, onları kendimize göre taksim ederek, bizi ilgilendirenler, başkalarını ilgilendirenler diye ikiye ayırarak okuyoruz. Oysa Kur'ân ayetleri bütünüyle bize inmiştir. İman, İslâm ile ilgili olanları kendimiz için; küfür, şirk, nifakla ilgili ayetleri başkaları için okuyoruz.  Cennetliklerle ilgili ayetleri üzerimize alırken, cehennemliklerle ilgili olanları başkalarına kaydırıyoruz. O ayetleri okurken başkaları için okuyup anlıyoruz.

Baştan sona ve bütüncül Kur'ân okuyup anlama yerine, seçici okumaları tercih ediyoruz. İşimize gelen yerleri, bizim fikirlerimizi destekleyen yönleri öne çıkarmayı, bazı ayetleri bayraklaştırmayı seviyoruz.

Kur'ân hakkında konuşanlarımız, biraz fazla cüretkârdırlar bugün. Herhangi bir alt yapıya sahip olmadan, rahatlıkla Kur'ân hakkında ahkâm kesebiliyor ve ön kabullerimizi Kur'ân'a söyletebiliyoruz.

O halde işte Kur'ân'ın ilk muhataplarının Kur'ân anlayışı ve işte bizlerin Kur'ân anlayışı. Kendimizi test edelim, onlarla bir kıyaslayalım. Biz de onlar gibi aynı Kur'ân'ın rehberliğinde ve onun şefaatiyle aynı cennete talip isek bunu yapmak zorundayız. Kitabın nedir, sorusuna hazırlık buradan başlamalıdır. Sahi o sınav gündemimizde var mı? Yoksa bunca dünyevî sınavlar içerisinde o büyük sınava henüz sıra gelmedi mi?

Allah'ım! İndir Kur'ân'ını yeniden gönüllerimize, beyinlerimize, dillerimize, evlerimize, iş yerlerimize ne olur. Âmin.

Dipnotlar:

1-İbn Kayyım, Zâdü'l-Meâd, I, 340.

2-Hz. Ali, Nehcü'l-Belâğa,s, 334-335.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.