Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.57
  • EURO
    34.99
  • ALTIN
    2461.1
  • BIST
    9886.72
  • BTC
    64422.64$

ANNELER GÜNÜ -1

15 Mayıs 2017, Pazartesi 07:39

Sevginin en kutsalı “anam” diyen sestedir

“Çocuğum” dünyadaki en sevimli bestedir.

Behcet Kemal Çağlar

Rahmet ve merhamet dini olan İslâmiyet,  can taşıyan her var­lığa sevgi ve şefkat gösterilmesini tavsiye etmiş,  hususiyle anne ve baba sev­gisine en büyük değeri vermiştir.

Birçok ayet-i kerime de Rabbimiz: “Allah’a eş ve ortak koş­mayı­nız” lâfzından sonra,  ana ve babaya itaat edilmesini,  onlara şefkat ve mer­hamet gösterilmesini emrederek konunun ehemmi­yetini gözler önüne sermiştir.

 “Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, Ana-babaya güzellikle muamele edin,  eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihti­yarlık haline ulaşırsa, sakın onlara öf bile deme,  ve onları azarlama. İki­sine de iyi ve yumuşak söz söyle.”([

Yüce peygamberimiz de,  kendisine; “Ya Resûlallah benim için iyi­liğe en çok lâyık olan kimdir?” diyen bir mümine; “an­nendir,  annendir,  an­nendir, sonra babandır”([2]) diye cevap ver­miştir.

Yine Resûlullah şöyle buyurur: “İhtiyarlık zamanla­rında ana-ba­bala­rından birine veya her ikisine yetişip de bunlara gereken sevgi ve ikramı göstermeyerek cennete gire­meyen kimseler mutluluk yüzü görmesinler, sürünsünler”.([3])

İzzet ve ikrama,  sevgi ve muhabbete,  şefkat ve merhamete en lâyık var­lıklar elbette ana ve babalardır. Çünkü onlar yavrula­rını aylarca karın­larında, yıllarca kucaklarında ve ömürleri bo­yunca da kalplerinde taşı­mış­lardır. Çünkü onların, ciğerparelerinin sıhhat ve selâmeti,  mutluluk ve saadeti için taham­mül edemeye­cekleri eza ve cefa, katlanmayacakları sı­kıntı ve zorluk, göze alamayacakları vefakârlık ve fedakârlık yoktur. Bunu evlâtlar, kendileri anne ve baba olmadan maalesef takdir       edeme­mektedirler.

 Şehevî ve hayvanî hislerinin zebunu olan bugünkü Avrupalı­lar, gö­nülle­rince gezip,  tozup,  ve çılgınlıklar yapmalarına mani olur endişesiyle çocuk doğurmamakta,  onu bir gaile ve ayak bağı addetmektedir. Gazara doğan yav­rularına da, gereken sevgi ve şefkati göstermediklerinden,  ço­cukla ebeveyni arasında manevi hisler, şefkat ve merhamet duyguları kısır kalmakta,  dolayı­sıyla çocuk buluğ çağına gelince bu hisler tamamen kop­makta yıllar geçse bile birbirlerini arayıp sormamaktadırlar.

ABD’li feminist yazar Germanie Greer şöyle der:  “Batı Müslüman ka­dınını örnek almalı. Çünkü Batılı kadın kendi­sine ve mesleğine vakit ayır­maktan, çocuklarına ve ailesine ayıracak vakit bulamıyor.”

19. Yüzyılda İngiliz elçisinin hanımı sıfatıyla Osmanlı diya­rına ge­len, Osmanlı aile yapısını inceleme fırsatı bulan ve hatırala­rını “Türkiye Mek­tupları” ismiyle yayınlayan Lady Montague de Türk anasına gıpta ediyor, “evinin sultanı” diyor ve Batılı kadın­lardan daha saygın ve daha mutlu oldu­ğunu yazıyor.([4])

Medeniyet adına aile yuvasının kutsiyetine hâlel getiren ve evlen­meyi sanki bir basitlik gibi telâkki eden Batı ve uzantısı dev­letler, ölüm oranının doğum oranını sollaması ve yakın bir gele­cekte içlerindeki azın­lıkların ken­dilerinden daha fazla nüfusa sahip olarak kendilerine tahak­küm ede­cekleri korkusu onları tedbir al­maya zorlamaktadır. Eski İngiliz Başba­kanı Techar: “Kadın evine dö­nerse maaş bağlarım” demişti.([5])

Papa:  “Batı kadınının evinedönmesini ve çocuğunun annesi ol­ma­sını”([6]) istiyor. Fransa da yapılan bir istatistiğe göre kadınların %54 ünün çalışmak istemediği evinin hanımı,  çocuğunun anası olmak istediği ama günlük şartların onları çalışmaya zorladığı ortaya çıkmıştır.  Bugün do­ğumu teşvik için Batıda doğuran kadına yüklü bir ikramiye, uzun müd­det izin ve çocuğuna maaş bağlanmaktadır.       

 Batıda ebeveynle evlâtlar arasındaki bu soğukluk ve kopuk­luğu bir de­rece giderebilmek, çocukla ebeveyni hiç olmazsa se­nede bir defa bir­birlerini hatırlayıp aramalarını sağlamak amacıyla anneler günü,  babalar günü gibi günler icat edilmektedir.

Bu adet­ler maalesef milletimiz ara­sında da yayıl­maktadır. Çünkü bizde Batının yörüngesine girmiş, onun uydusu gibi,  10-15 sene geriden de olsa onları aynen takip ediyoruz. On­ların düş­tükleri olumsuz­luklardan ibret alıp aynı hataya düşmemek yerine, onların çekim kuvvetine tabi olup hızla uçuruma yuvarlanmaktayız.

Dipnotlar:

1- İsra Sûresi, 23.

2- Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, c. 12. s. 120.

3- Et-Terğîb ve’t-Terhîb, c. 3, s. 318, hadis no 23.

4- Lady Montagu, “Türkiye Mektupları”, 1001Temel Eser, s. 132.  

5- Z.Gazetesi, 08.12.1995.

6- Milliyet Gazetesi, 22.03.1994.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.