Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.47
  • EURO
    34.84
  • ALTIN
    2440.5
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63941.69$

ANAP HİKAYESİNİN HAZİN SONU

02 Nisan 2021, Cuma 09:34

Yakın dönemin güçlü partisi ANAP, 3 Kasım 2002’de yapılan genel seçimlerde varlık gösteremedi.

Konuyu ANAP’ın geçmişine bakarak değerlendirmekte fayda var.

Parti eski başbakan ve eski Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal tarafından 1983 yılında kuruldu.

Teşbişte kusur ve hata olmaz. ANAP’ın kurucuları arasında “Deve dişi gibi” tabirine uygun, çok güçlü teknokrat lekesiz isimler vardı. 1980’den önce siyasetin az çok içinde yer almış olan isimler de vardı. Ayrıca partinin kurucu lideri Turgut Özal’da o isimlerden birisiydi.. Özal, 1977 yılında yapılan genel seçimlerde Milli Selamet Partisi’nden İzmir Milletvekili adayı olmuş ama seçilememişti.

Kuruculardan hatırladığımız isimlere bakalım.

Mehmet Keçeciler. Keçeciler, 1977 yılında Milli Selamet Partisi’nden Konya Belediye Başkan adayı olmuş ve başkan seçilmişti. 1980 darbesinde belediye başkanıydı. Mehmet bey kendisini fevkalade zor şartlar altında yetiştirmiş olan ileri fikirli ve güçlü bir teknokrattı. Müthiş bir öngörü ve planlama yeteneğine sahipti. ANAP’ı yıllarca sırtında taşıyan isimlerden birisi oldu. ANAP, Özal ve nihayetinde de Türkiye ondan çok faydalandı. Mehmet bey 1. Sınıf bir siyaset ve devlet adamıydı.

Hatırladığımız diğer kurucular.

Ekrem Pakdemirli. Pakdemirli’de Milli Selamet Partisi kökenliydi. Pakdemirli’de “Zehir gibi kafası “olan olağanüstü bilgilerle mücehhez bir teknokrat ve siyaset insanıydı. ANAP hükümetlerinde başta Maliye Bakanlığı olmak üzere farklı bakanlıklarda bulundu. Biz kendisini tanıma fırsatı bulduk. İki kere televizyon proğramında birlikte olduk. Gerçekten önemli bir siyasetçi ve devlet adamıydı. Rahmetli bugünkü Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin babasıydı.

Yusuf Bozkurt Özal,

Mesut Yılmaz,

Şükrü Yürür,

Özal’ın yeğeni “Yetim Hüsnü” lakablı Hüsnü Doğan,

Vehbi Dinçerler,

Kaya Erdem,

Abdülkadir Aksu,

Hasan Celal Güzel,

Oltan Sungurlu,

Adnan Kahveci,

İsmail Özdağlar,

Veysel Atasoy.

Abdullah Tenekeci.

Bu isimler o dönemin siyasetteki “şöhretliler karması” ydı.. Ama ağırlık Milli Selamet Partiliydi. Kök, MSP’ydi. Bu gerçeğe rağmen sonraki yıllar da Necmettin Erbakan’ın kurduğu partilerle ANAP arasında müthiş iktidar savaşları olacaktı Türkiye’de. Nitekim oldu da. Siyaset böyle bir şey zaten.

Turgut Özal ve arkadaşları ANAP’ı kurdu.

Parti aynı yıl yapılan genel seçimleri dönemin Devlet Başkanı Kenan Evren’in seçmenin kafasını allak bullak eden askerlere mahsus bir strateji ustalığının da etkisi ile kazandı ve tek başına iktidar oldu.

Kazanan sadece ANAP değildi. İleride ülkenin başına büyük bir kısmı bela olacak olan İslami örgütler de kazanmış oldu. Bu örgütler siyasi nüfus ve güç kazanarak devletin kılcal damarlarına doğru yürümeye başladı. Bu çok önemli ve bahsi diğer bir konu. Şu kadarını söyleyelim: Sözünü ettiğimiz mihraklara kapı 1983 yılında ANAP’ın iktidar olmasıyla birlikte aralandı.

ANAP 1987 yılında yapılan genel seçimleri de rakiplerine büyük bir fark yaparak kazandı. Mesela, o seçimlerde milletvekili sayısı 16 olan Konya’dan, 12 milletvekilliği kazanmıştı ANAP.

Üstelik 1987’de kazanmakla kalmadı, sildi süpürdü ve oyların çok büyük bir kısmını alarak 2. Kere tek başına iktidar oldu.

Turgut Özal 2. Kere başbakan olmuştu ama başbakanlık koltuğu kendisine küçük gelmeye başlamıştı. Daha çok etrafında kümelenen parti dışı çevrelerin ve ailenin istemesi ve ısrarı üzerine Cumhurbaşkanı adayı oldu ve Meclis’te partisine mensup milletvekillerinin oyları ile Cumhurbaşkanı seçildi.

Tam da o sıralar parti “Fetret Devri”ne girmişti.

Bu da uzun bir hikaye ve diğer bir hikaye. Belki bir gün fırsat olur da yazarız.

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı seçilip Çankaya’ya çıkmasından sonra partinin başına Semra Özal’ın tercihi olan Mesut Yılmaz Genel Başkan olarak seçildi.

Daha önce küçük vitese düşen parti Mesut Yılmaz’ın Genel Başkan seçilmesinden sonra bu sefer geri vitese düştü.

Bu konuda çok kayda değer ve mevcut partilerin mutlaka dikkate alması gereken bir örnek verelim.

1987 genel seçimlerinde Konya’dan 12 milletvekili çıkartan ANAP, 1991 genel seçimlerinde sadece bir milletvekili çıkartabildi.. O milletvekili de Mehmet Keçeciler’di.

Sadece Konya’da değil, Türkiye genelinde de durum pek farklı değildi.. 1991 genel seçimlerinden önce 1989’da yapılan yerel seçimlerde de ANAP büyük bir yenilgi almış ve elindeki belediyelerin çok büyük bir kısmını Refah Partisi’ne kaptırmıştı. Parti bağırarak “Geliyorum” diyen, bu çöküş karşısında herhangi bir önlem almadığı gibi Turgut Özal’da Cumhurbaşkanı olmayı tercih etmişti.

Yeni Genel Başkan Mesut Yılmaz, Turgut Özal’ın yerini doldurmakta zorlanıyordu.

Özal’ın son yıllarında çöküşe geçen ANAP’ta, Mesut Yılmaz’la birlikte bu süreç ivme kazandı.

1991’da Özal’la kaybetmeye başlayan ANAP, Mesut Yılmaz’la 1995, 1999 ve 2002 genel seçimlerinde de kaybetti. Kurulan koalisyon hükümetlerinin ortağıydı ama her seçimde de kaybederek küçülüyordu.

Ülkeyi ve geride bıraktığı partiyi yüksek rakımlı tepeden seyreden Turgut Özal bir takım siyasi manevralar başlattı.. Mesela, yeni bir Anayasa anlamına gelebilecek olan mevcut Anayasa’da tadilat, Seçim Kanunu ve kendisinin yeni bir parti kurup Çankaya’dan inerek o partinin başına geçmesi gibi  düşünce arayışları oldu. Ama bunlar artık olacak gibi değildi.. Şapka düşmüş, kel görünmüştü bir kere. Millet uyanmış  ve daha çok da yalan/yanlış  üzerine bina edilen siyasete itiraz ederek, “hayır” demeye başlamıştı. Geç de olsa bu bir milletin siyasi ayak oyunları ve varyosyanlar  karşısında uyanışıydı. Yeri gelmişken söyleyelim: 1950’de tek başına iktidar olan Demokrat Parti ile başlayan çok partili süreçte benzer güven kaybının ve çöküşün başka örnekleri de var ve olmaya da devam edecektir. Anlayacağınız her şey bir yere kadar oluyor.

ANAP, 2002 genel seçimlerinde kaybetti ve Meclis’e dahi giremedi.

ANAP, 2009 yılında türlü manevralarla Demokrat Parti ile birleştirildi ama tutmadı.

ANAP, 2011 yılında yeniden kuruldu bu da olmadı. Millet artık partiye pas vermemek gerektiğine iyice inanmıştı bir kere.  İlk dönemlerde verilen paslar son yıllar da murdar ediliyor ve millet de bunu görüyordu.

ANAP, altı ay önce ölmeden “Can havliyle” bir hamle daha yaptı. “Belki ölmem” umuduyla. Ama umutsuz bir şekilde yapılan bu son hamle de tutmadı.  İbrahim Çelebi Genel Başkanlığı’ndaki ANAP’ta konsüldasyon ekibi tarafından yapılan değerlendirmede hayat emaresi görülmedi. Aralarında Konyalı bir eski bakan, eski siyasetçi ve eski bir bakanın yakının bulunduğu  konsüldasyon ekibi  hasta üzerinde ağır  tespit ve teşhisler yaparak, işi bıraktılar.

Başka önemli bir husus daha..

Ekip ölüm yatağındaki partiye ağır suçlamalarda bulundu. Bunu da anlayabilmiş değiliz..” Partide usulsüzlük, partiyi kullanma, menfaat sağlama, Özal ismini kullanma, nüfus devşirme” ne olabilir, nasıl olabilir? Ortada bir varlık yok ki bunlar olsun. Ölüyü döverek yol almaya çalışanların ve bir yerlerde yer almaya çalışanların bakalım yeni yolculukları nereye olacak?

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.