Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.56
  • EURO
    34.96
  • ALTIN
    2440.5
  • BIST
    9716.77
  • BTC
    64378.27$

AMUDA KALKMAK(3)

07 Mayıs 2016, Cumartesi 10:25

Binaenaleyh tüm bu alışverişler, kavram kargaşaları, mobil yüklemeler, yaşanılan ilginç enstantaneler,   hedef hizmet yükümlülüğü vs. insanın dünyada ki amelleriyle ilgili bireysel bazda kazanımları/ya da uğradığı kayıplar olarak elbette kayıt altına alınmaktadır. Bunların da ilahi huzurda verilecek bir hesabı var. Herkes dünya da ne götüreceğine/ ne iyi ameller işleyeceğine dikkat etmek zorunda. Bu meyanda sonuç itibariyle şu tahlili yapabiliriz diyerek, şunları sıralamak istiyorum, İster katılın ister katılmayın/ayrılın ama değerlendirme yaparken kendi vicdanıma kabul ettiremediğim bir şeyi asla başkalarına tavsiye edemem, hele vebal altında olmak hiç istemem, İsteyen istediği gibi inanır düşünür ama;

1-Katili bizzat kendisi olan batılı kendi zihniyetiyle, hatalarıyla, yanlışlıklarıyla, öldürdükleriyle, ikiyüzlülükleriyle ve daha niceleriyle, “Hak, Adalet ve İnsanlık Gerçeği Uğruna ” nerde yanlış yaptığını ikrar ederek, tüm insanlıktan özür dileyerek hatasını kabul edebilecek mi? Kendisiyle yüzleşebilecek mi?

2-İnsanlığı sürüklediği felaketleriyle, manen ve maddeten yıkım noktasına getirdikleriyle, kirlettiği dünya ile Düşünce kirliliğine ve kavram kargaşalığına sebebiyet vermekle ve buna ortam hazırlamakla/ya da çanak tutmakla hatalı ve günahkâr olduğu gerçeğini haykırabilecek mi?

3-Çevreye ve İnsan aklına verdiği zararlar ile bunalıma davetiye çıkartmasıyla, ürettiği sahte “izm” lerle, felsefi safsatalarının ve kafa karıştıran kavram kargaşalıklarının verdiği zararlar ile insanlığı uçuruma sürüklediğini kabul edebilecek mi?  İnsanlık aynasının yüzüne bakmaya cesareti var mı? Nefsi muhasebe ye hazır mı?  Bu konuda ki diyalog vb. çalışmalarda tüm öngörülerin İsevilik etrafında merkeze alındığını ve mesajların bu kanaldan bu yollu verilmek istendiğini de ayrıca hatırlatmak isterim.

4-Din Bahçesi,Üç Büyük Din,Dinler arası Diyalog gibi  ifadeleri maksatlı/kasten çıkarılan/yumuşatılarak   benimsetilmeye çalışılan  tehlikeli kavramlar olarak değerlendiriyorum.Mesela ben bir tek “Din  Bahçesi” olarak İslamı tanırım,ve O’Bahçenin Gül’ü de Hz. Muhammed(a.s.m.)dır . Onun mesajı evrenseldir.Veda hutbesinde bunu insanlığa iletmiştir.Hıristiyanların İnsan hakları ile ilgili mesajları/beyannameleri bunun yanına erişemez/ eş olamaz….

5-Bu diyalog çalışmalarıyla Müslüman’ın da bir sabataist ekole benzer bir ikilemin içerisinde sıkıştırılmaya çalışıldığını sezinliyorum. Sabataistler ne asılları ne de kopyaları olabildiler…

6-İcat ettiği “izm”ler ve insanlık fıtratına aykırı ideolojileriyle sözde insanlığın kurtarıcılığına soyunan batı, İslamı kendine en büyük düşman belleyerek “Demokrasi” kılıfına bürünüp insanlığa sunduğu ve kendi anlayışına göre şekillendirdiği evrensel temel hakların beyannamesi adı altındaki sırıtan Hıristiyanlık inancı öğretileriyle zaten misyonerliğin kamu maksatlı tescilli diyaloğunu sürdürmektedir.  Onlar ister insan hakları evrensel beyannamesi, ister Avrupa İnsan Hakları beyannamesi olsun, tamamen bu formatlarıyla Hıristiyanlık öğretilerini ön plana çıkartmaktadırlar. Asıl istedikleri ise,   yozlaşı kültürüne sahip hale getirdikleri toplumları kolayca makaslamaktır. Coğrafi keşifler, Rönesans ve Reform Hareketleri, Sanayi İnkılâbında geldikleri bugünkü noktada hep hedefleri İslam la savaşmak olmuştur. Artık bunu anlamamak gerekir/gereklidir…

7-Kısır düşünmüyoruz, ancak bir Müslüman olarak kendi din kardeşi bir diğer Müslüman’la, kendi içinde/inanç dünyasında bir diyalog kuramayan bizler, kardeşlik dokusunu neden güçlendiremiyoruz?    Neye parça pençik durumdayız? Bir araya gelemiyorsak bunun sebepleri üzerinde gerçekçi bir kafa yormamız ve biz neden böyleyiz diye akıl sahipleri olarak düşünmemiz gerekmez mi? Yani asgari noktalarda bile bir ortak payda olamıyacakmıyız? Bunların sebepleri üzerinde neye akıl yürütmüyoruz? Niye kafa yormuyoruz? İslam Dünyasına karşı girişilen bu kötülüklerin, fitne ve fesatlıkların bu kadar azgınlaşıp/azgınlaştırılıp kök salmasında, dilimize ve kültürümüze sokulan, bizim aramızda anlaşmamızı ve gelişmemizi engelleyen hareketlerin, zihinlere yerleştirilen kötülüklerin odak noktasını batılı hurafelerin oluşturduğunu bilmeyen var mı?  Öyleyse duruşumuz nasıl olmalı?   Batı bu kavramlarla ve uygulamalarıyla aslında hedeflerini bangır bangır bağırmakta ise de, hayranlıklarına esir olanlar bunun farkına varamıyorlar?  Biliyor musunuz, birinci dünya savaşında hani aslanların gayretleriyle Almanların yanında yer almıştık ya! İşte Kafkasya da bu Almanlar,sözde müttefik olmamıza rağmen,siz Kafkas petrollerini işgal ettiniz diye bizimle savaşmışlardı!!! Yaaaa…    Onların müttefikliği gavurluklarını aşamaz…Menfaat aynen devreye girer ve her şey orada biter….   Sen ne kadar diyalog/gak guk dersen de,bu sadece onlar için ve onların nemalanmalarına yönelik  uydurdukları bir kılıf,inanın başka bir şey  değil…  Batı İslam Dünyası ile giriştiği cephe savaşını bu sefer kültürel platformda “kendisinin belirlediği oyun kurallarıyla” oynamakta ve emin adımlarla da sürdürerek, geçmişinin İslam Dünyası üzerinde bıraktığı öcü izlenimini göz boyayarak silmeye çalışmakta/teknolojisi ve bilgi birikimiyle hali hazırda şirinlik yapmaktadır. Obama’nın ve diğerlerinin Beyaz Sarayda verdiği iftar yemekleri gibi…Halbuki İngiliz generali Allenby,Selahattin’in  Mezarı başında,Haçlı Zihniyetini kusmuş ve İslam Dünyasına hakaretler de bulunmuştu….George W.Bush   ise Irak işgali için Haçlı seferi tabirini kullanmıştı hatırlatırım.   

İşte bu üstünlük psikolojisi ile Batı, kendi dini anlayışına uygun bir ortamı hazırlamak, kendi dini anlayışına yeni bir ivme kazandırmak, yeni bir imaj oluşturup, Haçlıların ruhunu okşayabilmek adına,   yaygın anlamıyla bugün misyonerliği meşru zeminlere çekip, meşruiyet kazandırmakla meşgul dur. Bu onun her haliyle “Biz Her şeyde Üstünüz” anlayışından da ileri gelmektedir.(devam edecek)

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.