Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.58
  • EURO
    35.03
  • ALTIN
    2459.1
  • BIST
    9798.61
  • BTC
    64430.67$

“ AMİRAL GEMİSİ” SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

27 Aralık 2019, Cuma 08:15

Telefonla görüştüğümüz bir üniversite rektörü Selçuk Üniversitesinin, Konya’daki üniversitelerin “Amiral Gemisi” olduğunu söyledi. Bu üniversiteyle ilgili ilk defa  duyduğumuz güzel ve farklı bir söz. Ayrıca rakip bir üniversite rektörü tarafından  “Amiral Gemisi” benzetmesi yapılması da hoşumuza gitti.  

Biz Selçuk Üniversitesinin doğduğu günü bilen insanlardan birisiyiz. Aslında bu söz bizi rahatsız ediyor. Fakat bazı olaylar karşısında yine de söylemek zorunda kalıyoruz.” Ne biliyor ki?”   demesinler diye.

Çok kısa anlatayım.

1970’li yılların başında  o dönemin siyasetçileri, dernekleri, vakıfları, yerel yöneticileri Selçuk Üniversitesinin kurulması için her yola başvuruyordu. Elindeki kıymetli tapulu araziyi, binayı, dükkanı  bağışlayanlar vardı.Yüksek miktarda para bağışı yapanlar da vardı. Anlayacağınız halk Selçuk Üniversitesinin kurulması için örneğine az rastlanan bir yarış içerisindeydi. İşte biz o yıllarda genç yaşımızda  yazdığımız yazılarla  Selçuk Üniversitesinin kuruluşunu gündemde tutmaya çalışanlardan birisiydik.

Selçuk Üniversitesi  1975 yılında yoğun çabalardan sonra kuruldu.

Zamanla üniversitedeki  fakülte  ve yüksek okul sayısı  arttı.

Sonra Alaeddin Keykubat Kampüsü gibi  modern bir kampüs hayata geçti. O yılarda kampüs arazisinde “damla” su yoktu. Toprak çorak ve su olmadığı için bırakın ağaçlandırmayı, ot dahi bitmiyordu arazide. Halk,devlet, yerel yöneticiler ve o dönemin rektörleri  bir araya geldi ve  her bakımdan gelişmiş olan bugünkü kampüs  yıllarca süren çabalardan sonra yapıldı.

Demem o ki; Selçuk Üniversitesinin doğduğu günü  bilen  nasıl çok sayıda insanlardan birisiysek, büyüdüğü yılları da bilen çok sayıda  insanlardan birisiyiz. Bu yüzden üniversiteler konusunda özellikle de Selçuk Üniversitesi konusunda şahsen  bir hayli de duygusalız. Çünkü  Selçuk Üniversitesi  şehrin ilk aşkı, ilk gözağrısı. Gösterilen hassasiyetler bu sebeplerden dolayı normal karşılanmalı. Başka sebepler aramaya gerek yok.

Bu böyle bilinmeli ve böyle de değerlendirilmeli.

Gelelim bu yazının öznesine.

Selçuk Üniversitesi’nde yeni rektör ataması gündemde.           

Elde ettiğimiz bilgilere göre bir hayli rektör adayı var.

Rektör adaylarının isimleri bizi hiç ilgilendirmiyor.

Biz orda değiliz.              

İsimlere girdiğiniz zaman “Kayıkçı kavgası” gibi bir  durum çıkıyor ortaya ve seviye bir anda  düşüyor. Yalan, iftira, karalama, dedikodu maalesef sınır tanımıyor. Rektör adayları hakkında İsimsiz, imzasız mektuplar yüksek makamlara ulaşabilmek için yarışıyor. Bildiğimiz kadarıyla bu basit işlere  tevessül eden işin ustası  3-5 kişi var kampüste. Bu durumda  geçmişteki düşmanlar dost, dostlar da düşman oluyor Bu insani ve  ahlaki olmayan bir durum ve ayrıca akademisyen titri olanlara hiç yakışmayan bir davranış tarzı.

 Bu bakımdan rektör  adaylarının isimleri bizi ilgilendirmediği gibi, rektör olarak atanabilmek için tercih ettikleri kampanya tarzları da bizi hiç ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren adayların samimiyet, dürüstlük, ilkeli tavır ve davranışlarıdır. Üniversiteyi ne kadar ileriye taşıyabilecekleridir. Devlete ve devleti yönetenlere karşı  riyasız ve yalansız bağlılıklarıdır. Üniversite bünyesinde  her türlü yasadışı örgüte karşı gerektiğinde canlarını ortaya koyabilmeleridir. Üniversitenin kaynaklarını, üniversitenin  yurt içinde ve dışında  gelişmesi için kullanma beceri ve cesaretini ortaya koyabilmeleridir.

Çok rektör gördük Selçuk Üniversitesi tarihinde.

Hataları, sevapları, doğru ve yanlışları ile üniversite tarihine adlarını yazdırdı onlar.

Muhtemelen devlet de kaydetti onları  aynı şekilde arşivine.

Şimdi  Selçuk Üniversitesi  yeni  rektörünü bekliyor.

Yineleyecek olursak, rektör adaylarının isimleri fazla önemli değil.

Önemli olan Selçuk Üniversitesi’nde, nasıl birisinin rektör olmasıdır.

Olaya bu açıdan  bakınca en uygun rektör adayının önceki dönem icraatları da göz önüne alınması halinde  mevcut rektör Prof.Dr.Mustafa Şahin olduğu  düşünülebilir.

Hemen söyleyeyim..

Prof.Dr.Mustafa Şahin’i yıllardır tanımama  rağmen , eski rektörlük binasında bir kere, halihazırdaki rektörlük binasında da toru topu iki ya da  üç kere görüştük. Yani öyle sıkı fıkı bir durumumuz yok.

Onu ilk olarak Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne geldiğinde tanıdım.

Muhtemelen 1995 yılı falandı. İşin doğrusu o aralar kendisiyle görüşebiliyorduk. Sonraları o  mesleğine çok yoğunlaştı ve akedemik çalışmalarını her şeyin önüne koydu. Selçuk Üniversitesi ikiye bölününce Selçuklu Tıp Fakültesine geçti ve burada başhekim oldu. Çok başarılı bir başhekimlik dönemi geçirdi. Sonra  Prof.Dr.Necmettin Erbakan Üniversitesine rektör adayı oldu. O seçimlerde iyi oy aldı. Fakat  11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve dönemin  Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından FETÖ’cü birisi rektör olarak atandı.

Prof.Dr.Mustafa Şahin’i, Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı  olunca Selçuk Üniversitesine rektör olarak atadı. O aralar ülkede  15 Temmuz FETÖ olayı yaşandı.  Hoca,  bu hain olay  karşısında  son derece cesur davrandı. Kararlı bir şekilde örgütün üniversitedeki yapılanmasının üzerine gitti ve  örgüt elemanlarını  yok etti. Önceki dönemlerde üniversiteye   bir şekilde yerleştirilen örgüt elemanlarının işine son verilirken, bir çoğunun da yargıya gitmesi ve ceza alması sağlandı. Anlayacağınız  Mustafa Şahin rektör olarak geçmişin pisliğini kökünden kazıdı.Bu temizlik hareketinden sonra rektör  Mustafa Şahin başta olmak üzere Üniversite yönetimi, devlet ve devlet adamları hedef haline getirildi. Hoca bu gruplarla da mücadele etmek  zorunda kaldı. Yılmadı, korkmadı, taviz vermedi ve devlet ne istiyorsa onu yaptı.

Mevcut rektörün  tek  başarısı  bu değil. Hoca, üniversite kaynaklarını harman vurup harman savurmadı. Dikkatli ve yerinde kullandı. Akedemik ünvanlarda, devletin istediği gibi hassas davrandı. Şahsi hareket etmedi. Akademik çalışmalara ve üniversitenin ilerlemesine de önem ve öncelik verdi.

Rektör Prof.Dr.Mustafa  Şahin bu mücadelesinde bazen yalnız bırakıldı “Bekle, gör” poitikasını izleyenler oldu. Yaşanan bir takım olaylardan sonra bu politikanın doğru olmadığı anlaşıldı. Günün sonunda yerel yöneticiler, siyasetçiler, devletin zirvesine yakın bakan ve milletvekillerinın  bugün “Durun bakalım!” dediklerini  duyuyoruz.

“Durun bakalım” dan şunu anlıyoruz.

“Amiral Gemisi”nin kaptanın kim olacağı  hususunda bizlerin de söyleyeceği sözler var.

Bu arada haddimiz olmadan ufak bir hatırlatma yapalım.. Yeni kaptan eski bir milletvekili,eski bir bakan falan olmamalı.Kamuoyu bunu kabullenmiyor. Üniversiteleri, akademisyenliği meslek edinen  insanlar yönetmeli. Biz böyle düşünen çoğunluk  içindeki insanlardan birisiyiz.

“Amiral Gemisi” için işini öğrenen tecrübe sahibi bir kaptan  gerekiyor.           

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.