Konya
26 Nisan, 2024, Cuma
  • DOLAR
    32.48
  • EURO
    34.85
  • ALTIN
    2446.9
  • BIST
    9872.93
  • BTC
    64344.43$

AKŞEMSEDDİN Hz.(1)

16 Şubat 2016, Salı 17:16

 

Bir şâha kul oldum ki,  cihân ana gedâdır

Bir mâha tutuldum ki,  yüzü şems-i duhadır.

 

Yani: “Bir şâha bağlandım ki; cihan O’na hayran­dır. Çünkü O,  kuş­luk güneşi gibi yüzü her tarafı aydın­latan bir sultandır. ”

Fatih Sultan Mehmed,  en sevdiği hocası,  üstadı,  mürşidi,  şeyhi Akşemseddin için böyle demiştir. 16 Şubat bu büyük velinin vefat yıldö­nü­müdür. 

 

Asıl adı Şemseddin Muhammed b. Hamza’dır. M. 1390 yı­lında Şam’da doğmuştur. Baba tarafından ne­sebi Hz. Ebu Bekir’e kadar da­yan­maktadır. Yedi ya­şında babasıyla bera­ber Anadolu’ya gelmiş,  hafız ol­muş,  gençliğinde de Hacı Bayram-ı Veli’ye intisap et­miştir. Birçok yerde irşad ve tebliğ hiz­metinde bulun­muş,  şeyhi vefat edince, onun yerine geçmiş­tir.

 

Dini ilimler yanında,  tıp ilmi de tahsil edip, tedavi­lerde bulu­nan, Psiki­yatri hususunda uzman olan, hatta mikrobu bilen ve çi­çek aşısını keş­feden Akşemseddin, Feth-i Mübîn’i (İstanbul’un fethini) gerçek­leşti­ren ordunun içinde de görev almış, askerin teşyi ve teşci edilmesi (teş­vik edil­mesi, cesa­retlendi­rilmesi), Hz. Ebu Eyyub el-Ensârî Haz­ret­lerinin kabrinin bulun­ması,  Fet­hin biraz gecikmesinden dolayı üzgün ve tedirgin olan,  Fâ­tih’in teskin ve teselli edilmesi husu­sunda... büyük hiz­met­leri olmuştur.

 

Fetihten sonra Ayasofya’da ilk Cuma hutbesini okuyup na­mazı kıldı­ran da yine bu büyük âlimdir. Ya­vuz Sultan Selim’in:

 Padişah-ı âlem ol­mak,  bir kuru kavga imiş

 Bir veliye bende olmak,cümleden evlâ imiş.

 

Şiirindeki duygu,  düşünce ve fel­sefe ile hareket eden Osmanlı sul­tan­ları,  madde ile manayı,  dünya ile ukbayı,  tasavvuf ile tasar­rufu den­gede götür­meye ça­lışmışlar,  hatta bazen ibreyi uhreviyyata doğru kaydır­mışlar,  ama o döne­min de­ğerli ve faziletli âlimleri buna müsaade etme­mişler­dir.

Fâtih de,  manevi potasında eriyip şekillendiği bu hoca­sını o kadar çok seviyor ki; Bir ara inzivaya çekil­meyi, hal­vete girmeyi,  gece-gündüz ho­cası ile beraber ol­mayı iste­yince,  Akşemseddin:

"Sen halvete değil dev­lete lâzımsın. Elhamdülillâh bu müjdeli şehirde bir in­sanlık bahçesi kurduk. Onu yaşatman ve köklerini yer­yüzünün mer­kezine değdir­men gerek. Sen seçilmiş birisin. Bunu yaptıklarınla yeterince ortaya koydun za­ten. Ama yapılacak daha yığınla işin var..."([1]) diyerek izin vermemiş­tir.

Günümüzde Şeyh geçinenlerin eline böyle bir fır­sat geçse,  zâtının ve ta­rikatının popülaritesini yükselt­mek için gökten kapar,  hatta biraz da is­tismar eder ve abartırlar. Ama o dönemin gerçek din ve ilim adamları,  şahıslarından ve mensup oldukları tarikatlar­dan önce devleti düşünürlerdi.

 

 

Dipnot:

1- Mustafa Runyun-Osman Keskioğlu,  “Fâtih Devrinde İlim ve O devirde Yetişen İlim Adamları”,  DİB yay. Ankara,  1953. 225; Mustafa Armağan, “Ufukların Sultanı Fâtih Sultan Mehmed”, Timaş Yay. İst. 2007,  s. 214.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.