Konya
05 Mayıs, 2024, Pazar
  • DOLAR
    32.34
  • EURO
    34.87
  • ALTIN
    2393.5
  • BIST
    10276.88
  • BTC
    64036.976$

Yemeğin; Coğrafyası Mı Vardır Yoksa Ülkesi Mi?

15 Ocak 2024, Pazartesi 00:01

Gastronomi; yiyecek ve içecek ile ilgili kullanılan malzemelerin nasıl kullanılması gerektiğini anlatan, farklı mutfak kültürleri arasındaki benzerlik ve farklılığı ortaya koyan, bir yemekten alınan tadı doruk noktasına çıkarmaya; tarih, kültür ve yemeği bir arada sunmaya çalışan bir bilim dalı.

Başka bir ifadeyle gastronomi, iştah ve damak tadını tatmin etmek amacı taşıyan, deneme yanılma yoluyla, tarihsel birikimin, kültürün, alışkanlıkların, yeteneklerin, emeklerin, özen göstererek elde edilmiş tecrübelerin uyumlu bir şekilde bir araya getirilmesidir.

Gastronomi turizminin kökleri; tarım, kültür ve turizme uzanıyor. Bu üç temel alan, gastronomi turizminin bölgesel çekicilik ve deneyim unsuru olarak pazarlanmasına ve konumlandırılmasına fırsat sağlıyor. Tarım, ürün, kültür, tarihi ve otantiklik sunarken turizm ise alt yapıyı ve hizmetleri sağlıyor.

Tüm bu unsurlar gastronomi turizmi çatısı altında bir araya geliyor. Yemek, bir toplumun kendisini ve yaşama tarzını ifade şekli. Bu tanım ile kültür, gastronomi turizminin göz ardı edilemez önemli bir parçası

Günümüzde dünyada yeme-içme kültürüne verilen önem ve ilginin artması ile birlikte kültürel çekiciliğin ana faktörünü oluşturan gastronomik miras kavramı, ülkelerin kültürel değerleri kapsamında değerlendiriliyor.

Coğrafya ve yemek

Her şeyin bir coğrafyası vardır ve gıda, doğası gereği coğrafidir. Farklı gıdalar, farklı insan gruplarıyla ilişkilidir. Kültürel kimlikler genellikle yere dayalıdır.

“Brillat-Savarin, bana ne yediğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” diyor. Bu ifade coğrafyacılar tarafından bana ne yediğini söyle sana nereli olduğunu söyleyeyim olarak değiştirilebilir. Coğrafyacılar için yemek ve içmek, tüketilen besinlerin nereden geldiğini ve hangi insan ve bölgelerle bağlantılı olduğunu bilmektir. Dolayısıyla yemek, kendimiz ve dünyadaki yerimiz hakkında bize bilgi verir

İnsanlığın yeryüzündeki ilk yıllarında tamamen doğaya bağımlı olarak sürdürülen yeme içme faaliyetleri, zaman içinde insanoğlunun yaşadığı çevreyi tanımaya başlaması ve onunla yaptığı mücadelede yeni deneyimler kazanması ile birlikte şekil değiştirerek devam eder. Dolayısıyla insan-yemek ve coğrafya arasındaki ilişki, yere ve zamana göre değişerek günümüze kadar pek çok aşamadan geçmiştir denilebilir

Çevresel koşullar, beşerî etmenleri şekillendirmekte, beşerî etmenlerde ihtiyaçlar doğrultusunda fiziki koşulları yeniden şekillendirerek döngüsel bir süreç halinde yemeğe yansımaktadır.

Yemek pişirme sanatının Mezopotamya’da temellerinin atılmasından sonra zaman içerisinde

mutfaklar birbirinden ayrışmaya başlamış. İlki Asya ile Çin mutfağı olarak gerçekleşmiş. Kimi araştırmacılar bu ayrımın ilk olarak Anadolu ve Çin mutfağı olarak ikiye ayrıldığını belirtiyor

 

Bir başka araştırmaya göre Dünya’daki bütün mutfakların temelinde Mezopotamya mutfağının doğrudan etkisi var. Çünkü ilk yerleşik yaşamın başladığı ve tarımın ilk defa yapıldığı topraklar Mezopotamya ve çevresidir.

Ayrıca bu bölgede yaşayanların ticaretle uğraşmaları bu kültürün geniş bir çevreyi etkilemesine neden olmuş.

 

Günümüze ulaşmış bazı kaynaklar, örneğin seyahatnameler, yazıldıkları dönemin sosyokültürel özelliklerini anlatan önemli belgelerdir. Örneğin İbn Battuta, Seyahatnamesi’nde Türklerin et, süt ve bulgur gibi tahılları, Hintlilerin, çokça ekmek ve çeşitli baharatları tükettiğini, Bangladeş ve Afganların neredeyse sadece pirinç ile beslendiklerini, Türklerin at ve koyun eti, Afrikalıların deve eti, Çinlilerin domuz ve köpek eti, Bizanslıların ise domuz etini tükettiklerini belirtmiştir

 

Diğer yandan Türkler Anadolu’ya göç etmeleri ile birlikte, buradaki yemek kültüründen etkilenmişlerdir. Örneğin, tavukgöğsü ve kazandibi gibi tatlılar Romalılardan kalmadır. Balık, zeytin, zeytinyağlı yemeklerin pek çoğu Bizanslılardan geçmiştir. Domatesin Türk mutfak kültürüne yerleşmeye başlaması ise oldukça geç olmuştur. Ancak 1800’lü yılların başında domates kullanımı yaygınlaşmıştır.

 

Kruvasan Fransız toplumunun, kebap Arap toplumunun, hamurlu tatlılar Türk toplumunun, fastfood Amerikan toplumunun, pizza İtalyan toplumunun ulusal kimliği ile özdeşleşmiştir. Özbek için samsa ve Uygurlar için Türkistan pilavı toplulukların etnik kimliklerinin bir göstergesidir

 

Karadeniz Bölgesi mutfağı denince akla balık ve özellikle hamsiden hazırlanan yiyecekler gelir. Öyle ki hamsinin birçok yemeği yapılır. Hamsi türküleri ve fıkralarıyla birlikte, hamsi için yazılmış şiir ve gazellere rastlanır. Bölgede en çok tüketilen yiyeceklerden birisi de mısır unu ve mısırdan yapılan yiyeceklerdir. Lahana ve karalahanadan yapılan yiyecekler de bölgede sevilerek tüketilir

 

Bir kültürün yeme alışkanlıkları öncelikle onu elde edebileceği doğal kaynaklar tarafından belirleniyor. Yemek kültürü bu nedenle coğrafyadan coğrafyaya değişen bir olgu.

 

Toplumu bir arada tutan ve millet yapan en önemli bağ kültürdür. Kültürün en önemli unsurlarından biri de mutfaktır. Bir yörenin mutfağı, malzemenin temininden saklanmasına, pişirilmesine ve tüketilmesine kadar her alanda kültürün en önemli özelliklerini taşır.

 

Eğer coğrafya, toplumların yemek kültürüne bu denli etki etmeseydi bazı yemekler, ülkelerin

milli değerlerine dönüşebilir miydi ?

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.