Konya
27 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.45
  • EURO
    34.82
  • ALTIN
    2438.6
  • BIST
    9915.62
  • BTC
    63827.657$

Tütünün Memleketimize Gelişi (2)

13 Şubat 2019, Çarşamba 08:31

Halk arasında kısa zamanda yayılan bu kötü alışkanlık, Os­manlı sarayında pek rağbet görmemiş, son dönem padi­şahlara gelinceye kadar sigara içen sultanlara pek rastlanma­mıştır. Bilâkis şer’an yasak olan içki ve uyuşturucular gibi, tütün ve mamullerini hatta kahveyi bile o kategoriye sokup, kanunlar çıkarıp, zecrî tedbirler alan padişahlar bile olmuştur. Bunların başında da Sultan Dördüncü Murat gelmektedir.

Bazıları bu padişahın uygulamalarının da biraz aşırı oldu­ğunu, en azından kahvenin yasak dışı bırakılması gerek­tiğini sözleriyle ve beyitleriyle dile getirmişlerdir. Bunlardan birisi bir beytinde şöyle demiş:

Kahve siyahtır nef (fayda)’i vardır bedene          

Lânet olsun tütünü icat edene

Bu padişahın bu husustaki tavizsiz tutumu birçok fıkraya da konu olmuştur. Bunlardan bazıları “sigarayla ilgili fıkra­lar” başlığı altında ilerde anlatılacaktır. Bağdat Fatihi bu pa­dişahın bu husustaki aşırı tutumunu tenkit edenler oluyorsa da bunun sebepleri de vardır, şöyle ki;

Naimâ Tarihi tütünün Türkiye’ye gelişini “Zuhur-u Duhan” başlığı ile 1606’lı yıllarda olduğunu duyurur. Tarihçi Peçevî İbrahim Efendi ise 1600 yılını gösterir ve şöyle der:“Tütünü 1600 senesi başlarında İngiliz keferesi getirdiler ve bazı em­raz’a (hastalıklara) şifa olmak namına sattılar. Ehl-i keyften bazı yârân keyfe müsaadesi vardır diye mübtelâ ol­dular. Ehl-i keyf olmayanlar dahi istimal eder oldular. Hatta kibar ulema­dan ve ricâl-i devletten niceleri ol ibtilaya uğra­dılar. Kahve­lerde erâzil ve evbâşın tütün kesret-i istimalinden kahveler kör duman olup, içinde olanlar birbirini görmemek mertebelerine vardılar…”(1)

Osmanlı saltanat sarayları, bazılarının zannettiği gibi içki, kumar ve sefahat sarayları hiçbir zaman olmamıştır. Dünyanın diğer krallık ve imparatorluk saraylarında vuku bulan kötülük­lerin binde biri olmamıştır ama bize düşman olarak gölgemiz, geçmişimiz ve tarihimiz gösterildiği için, elin oğlu arkasına bakmadan ilerlerken, biz dönüp dönüp tarihimizle, geçmişi­mizle, dedelerimizle savaşmışız. Sigara hususunda da Osmanlı sarayının sicili çok temizdir. Son za­manlara kadar sarayda sigara içen padişah ve şehzade ender görülür.

Günümüzde; “vurun Osmanlıya” moda olduğu için, bir­çok kişi, Sultan Murat’ın bu tutumunu çok gaddarca, çok merha­metsizce bulur ve aleyhinde söylemedik şey bırakmaz­lar. Hâlbuki burada verilen ceza sadece tütün ve kahve içme­nin cezası değildir.

O dönemde İstanbul evleri ahşaptan ve birbirine muttasıl (bitişik) yapılırdı. İtfaiye teşkilatı hem yetersiz, hem de şim­diki gibi modern değildi. Bir yangın çıktımı İstanbul’un çok büyük kısmı yanar kül olur, evler, saraylar, kütüphaneler, hastaneler, hanümanlar…

Birçok ocak söner, onbinlerce insan aç ve açıkta kalır, maddi manevi büyük bir felaket olurdu. Hatta son zamanlarda bile, “İstanbul’un iki büyük düşmanı var, yangın­lar ve belediye başkanları”sözü darb-ı mesel olmuştur. Bu yangınları çıkaranlar da

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.