Konya
19 Mart, 2024, Salı
logo altı
  • DOLAR
    32.33
  • EURO
    35.13
  • ALTIN
    2241.6
  • BIST
    8737.72
  • BTC
    64350.28$

TURGUT ÖZAL  ANAP VE BİR ANI

19 Nisan 2021, Pazartesi 09:40

Türkiyeye çağ atlatan ANAP’ı, 20 Mayıs 1983’de kurdu.

Aynı yılın Kasım Ayı’nda yapılan genel seçimleri ANAP kazanırken, Turgut Özal’da başbakan oldu.

Turgut Özal ANAP’tı, ANAP’ta Turgut Özal’ın ta kendisiydi. O dönemi yaşayanlar bu gerçeği iyi bilir. Ülkede büyük icraatlar imza atan partinin Özal’la doğduğu ve Özal’la  öldüğü de rahatlıkla söylenebilir.

ANAP’ın girdiği genel seçimlerde aldığı oylar bu savı fazlasıyla güçlendirmekte.

Seçim sonuçlarına bakalım.

1983 genel seçimlerinde yüzde 45,

1987 genel seçimlerinde yüzde 36,

1991 genel seçimlerinde yüzde 24,

1995 genel seçimlerinde yüzde 19,

1999 genel seçimlerinde yüzde 13,

2002 genel seçimlerinde yüzde 5.

Özal’ın 1989 yılında Cumhurbaşkanı olmasından sonra, ANAP’ın da hızlı bir şekilde erimeye başladığını görüyoruz. Oy oranlarındaki büyük düşüş bunu gösteriyor. Bir sonraki süreçte de Özal’ın vefatıyla parti varlığını her ne kadar sürdürmeye çalışsa da bu fazla mümkün olmadı. Sonunda da ANAP 2002 yılında yapılan genel seçimlerde ancak yüzde 5 oy alarak Meclis’in dışında kaldı ve 2009 yılında da kapısına kilidi vurdu. Bugün gördüğünüz ANAP tabelasının hikayesi de başka.

Kurucu babası Turgut Özal ölürken, ANAP’ta ölüyor anlayacağınız. Çünkü Turgut Özal ANAP’tı, ANAP’ta Turgut Özal’dı. Parti, liderle kaimdi. Bizim siyasi tarihimizde adı kurucu liderle kaim olan başka konjonktürel siyasi partiler de var. Lider var, parti de var. Lider yok, parti de yok. Durum böyle olunca da kurulan partiler kalıcı olamıyor. Çoğu da genç bir dönem de siyaset sahnesinden çekip gidiyor. Örnek mi? Örnek, ülkeye iktidar olduğu yıllar da çağ atlatan ANAP. Parti sadece 18 yıl siyaset sahnesinde kalabildi.

Ülkemizde kurulan siyasi partilerin kök salmaması bize münhasır demokrasimiz için bir sorun olmalı. Neyse konumuz bu değil.

TURGUT ÖZAL

1983’de devrimci diyebileceğimiz bir liderdi. Devrimciliği en başta partisinin kapılarını farklı ideolojik görüşlere mensup kişilere açmasından ileri geliyordu. Partisinin bünyesinde dört eğilimi bir araya getirdi ve birleştirdi. Sonra devrimci zihniyet seçimleri kazanıp iktidar olduktan sonra, ülkede o zamana kadar yapılmamış olan icraatlarda kendisini gösterdi.  Kimileri bunu reformistlikle izah ediyor.  Öyle ya da böyle. Özal düşünülmeyenleri düşündü. Yapılması hayal bile edilemeyenleri yaptı.

Çok üst düzey bir eğitime sahipti.

İstanbul Teknik Üniversitesi ‘nde Elektirik Mühendisliği bölümünde okumuştu.

İTÜ bir siyaset adamı için başlı başına büyük bir referans... Süleyman Demirel’de İTÜ’de mezunuydu ve Özal’la arkadaşlıkları okul yıllarına dayanıyordu.

Okulu bitirdikten sonra Ankara’da Elektirik İşleri Etüd İdaresi’nde çalışmaya başladı.

Sonra Amerika’ya gitti ve ekonomi dalında eğitim aldı.

Dönüşte Devlet Planlama Teşkilatı’nda işe başladı. 

DPT müsteşarlığı yaptı. O dönem DPT’si bünyesinde çok farklı düşünen, çok iyi eğitimli, parlak fikirli ve parlak zekalı bürokratları barındırıyordu. O ekip, Türkiye’yi uçuran ekip olarak tarihe geçti.

Turgut Özal DPT müşteşarlığından sonra Başbakanlık müşteşarlığı görevine getirildi.

Bizim ekonomi tarihimizde unutulmayan icraatlardan birisi olan 24 Ocak Kararları’nın mimarlığını yaptı. Adı, 24 Ocak Kararları ile özdeşleşti.

1980 darbesinden hemen sonra kurulan Bülend Ulusu hükümetinde başbakan yardımcılığı görevinde bulundu.

1983 genel seçimlerinde yapılan genel seçimlerden sonra başbakan oldu. Altı yıl kesintisiz başbakanlık yaptı. Dört yıl kadar da Cumhurbaşkanlığı yaptı.

Türkiye’ye çağ atlattığı söylenir Turgut Özal’ın. Çağ atlatıp atlatmadığı meselesi bir yana, Türkiye’nin önünü ve ufkunu açtığı kesin. Ayrıntısız bir iki minik örnek verecek olursak; Ülkenin Serbest Piyasa Ekonomisine geçmesini sağladı. Ülkede otoyol ve altyapı yatırımlarına önem verdi. Telekomünikasyon alanında yaptığı çalışmalar devrim niteliğinde çalışmalardı. Ayrıca hem liberal hem de muhafazakardı.

Öte yandan başbakanlığı döneminde de Cumhurbaşkanlığı döneminde de herkese hoşgörülü davrandı. Son yıllarına gelinceye kadar kimseye fazla kızmadı, bağırmadı ve hakaret etmedi. Kendisine hakaret edenlere, saygısızca davrananlara, hakkında eleştiri dozunu aşan yazı yazanlara ve haber yapanlara karşı hoşgörülü davrandı.  Mesela “Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı” gibi sözler karşısında gülüp geçti.

Hoşgörülü ve sabırlıydı.

Çok az kızıyordu.

Kısa boyluydu.

Şişmandı.

Tontondu.

Demokrattı.

Tek zaafı vardı. O zaaf da ailesiydi. Ailenin zamanla parti ve hükümet işlerine müdahil olmasına ses çıkarmadı ya da çıkaramadı. Bu süreçte de yanlış tercih ve değerlendirmeler yapıldı.  Aile mensuplarının referanslarıyla birtakım insanlar devletten büyük işler aldı. Ülkede yeni bir zenginler zümresi meydana getirildi. ANAP ve Özal’dan sonra böyle insanların ve holdinglerin bir kısmı ise buharlaştı. Bazıları da unutuldu.

Eski başbakan , eski Cumhurbaşkanı ve Türkiye’nin gözünü ve ufkuna açan yenilikçi devlet adamı Turgut Özal ebediyete intikalinin üzerinden 28 yıl geçmiş. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

Yazıyı noktalamadan önce Özal’ın ne kadar hoşgörülü ve demokrat olduğunu gösteren özel bir anıyı da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Rahmetlinin sağ kolu Mehmet Keçeciler’le yıllar önce Ankara’da Kuğulu Park’ın karşısında bulunan ofisinde sohbet ediyorduk. Söz döndü dolaştı Özal’a geldi. Mehmet bey anlattı, biz dinledik. Keçeciler, olayı şöyle anlattı:. “Biliyorsunuz 1987 yılında siyasi yasakların kalkması için referandum yapıldı. Gece yarısına doğru açıklanan sonuçlara göre “Hayır” oyları önde gidiyordu. Turgut bey beni aradı, telaşlı ve heyecanlıydı.. “Mehmet hemen gelmelisin” dedi. Üstümü giyindim, gittim. Kendisi başbakanlık konutunda beni bekliyordu. Yanına girdiğimde üstünde uzun çizgileri olan bir pijama vardı ve gergin bir vaziyette ayakta dolaşıyordu. Sözü hemen referanduma getirdi. “Şu ana kadar açılan sandıklarda “Hayır” oyları önde gidiyor.Geriye az bir sandık kaldı. Sandıktan “Hayır” çıkmamalı. Siyasi yasaklıların siyasete dönmelerinin yolu mutlaka açılmalı. Dünya, “Türkiye, demokrasi sınavında sınıfta kaldı dememeli her şeyden önce. Demokrasimiz ayıplı demokrasi olmamalı.. Bunun bir yolunu bulmak lazım. Bir şeyler düşünmek, bir şeyler yapmak lazım” dedi. Sabaha karşı sandıklar tamamen açıldıktan sonra, siyasi yasaklar az bir oy faykıyla kalktı. Hepimiz sevinmiştik. Siyasi yasakların kalkması yüzde 50.16 oyla kabul edildi. Yasakların kalkması ile birlikte Demirel, Ecevit, Türkeş ve Erbakan gibi liderler başta  olmak üzere çok sayıda siyasetçi yeniden aktif siyaset sahnesine döndü. Sonraki süreçte Demirel başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu. Ecevit ve Erbakan gibi liderler başbakan oldu. Yapılan seçimlerde Turgut beye ve ANAP’a rakip oldular. Fakat Turgut bey bu durumdan hiç rahatsızlık duymadı.”

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.